Ana SayfaEditörBen Bir Elçiyim Kabul Et!

Ben Bir Elçiyim Kabul Et!

Neden böyle iyiyim. Bu dünyanın halinden dolayı mı? Hayat bu kadar zorken neden bu denli kolay aşk? Bir Chris Rea şarkısı kadar olamadık değil mi? Her şeyi yüzümüze bulaştırdık. O kadar ki kan bile rengini unuttu. Gece ve rüzgar yoldaşlığını unuttu. Bu kadar ümitsiziz işte, bu kadar aciziz. Her şey masallarda kalırken neyi düşünüyoruz hala, hayat akıyor ve zaman tükeniyor. Sonsuzluk ne kadar zorsa sevgiline o kadar sarılmanı öğütledi tüm kutsal kitaplar.

Boşver, beceremedin, bu yüzden başka bir hayatta görüşürüz.

Şiirler yazdın, kitapların içinden çıkamadın. Alkolle hayaller kurdun. Ne oldu peki? Seksi bile unuttun, gazete okurken kahveni içerken her şeyin kahramanı oldun, peki aşkta? Yeniksin ve ucuz giysilerinle her şeyi satın alabileceğini düşündün. Bu yüzden kaybettin. Sigaranı yaktın ve hayatın bitti. Yanan sadece eşya değildi, ruhunu da yaktın zaten sana ait olmadı hiçbir zaman. İşte kısaca sen ve ben ya da diğerleri.

Sonra dinlediğin her şarkıdan büyülendin. Blues ritmlerindeki her melodiyi ruhundan damıttın da ne oldu? Hiç. Sen bir tanrı olmalıydın diyenlere kulak astın mı? Hayır! Peki sürüngen bir tanrıyı oynamaktan neden vazgeçmedin. Hayatın bu işte. Boş duaların ve şarkıların içinde bitmişsin. Bitiksin. Dolunayın imgelerinde yaşlanarak öleceksin. Sen bir sigara külüsün ve her ayrıntında sadece tütünün yalanı var. Toprağa bile karışamadıktan sonra sevgilin seni ne yapsın. Sen bir dumansın, her kesin üflediği bir esrar dumanı.İçinden geçenleri sakın burada dile getirme çünkü o zamanlar geçti. Sevgilin, artık sadece solduğun hava,içine çektiğin saçmalık. Sen busun işte. Her kalemde tükenen bir yalnız ruh. Bir hayalet. Bir buğu. Camların ardında gizlenen bir budala.

Yazı masasında, etrafa saçtığın spermlerinle, insanlara hayat verebileceğini mi sandın, hayır veremezsin, bunu ancak bir katolik yapabilir, sen bu hayatın uydurduğu en yüce yalansın bu kadar. Bir rahibin tecavüzünden arda kalan günahlardan ibaretsin. Sen bir günahkarsın, tüm insanlığın pisliğini ruhunda hapsetmenden belli. Bu sensin. Anıların bile sana ait değil. Her şeyinle sahtekarsın ve yalansıcısın. Geçmişin bile bir rüyadan ibaret. Sen bir şarkının tek bir notası bile değilsin. Sen bir konçertonun tek bir enstrümanın, son çıkardığı hatalı nota olabilirsin.

Ucubesin ve tekrar ediyorum çok yalnızsın.

Ne oldu? Gerçekler acıttı mı? Organlarına sızan kutsal zedelendi mi şimdi? Halbuki ne kadar da alışmıştın, seni iten rüzgara! Evet, ne yazık ki sen bulutsuz bir havayı seçtin. Güneşsiz olan bir günün neler getirebileceğini hiç düşünmedin. Keyif veren tüm maddelerden vazgeçerek kendini bir bok sandın. Hayatı annenin kucağında geçirebileceğini düşündün. Bir zavallısın. Kek ve kurabiyenin sütle buluşmasından başka bir şey değilsin. Sen bir keyifsin. Anlık bir keyif. Sigara içmek, dolaşmak ve müzik dinlemek gibi. Mevsimlerin geçişini izleyen bir martı sürüsünü tanrı zannederek, gökyüzünden medet umdun. Sen bir sokak köpeğisin. Komşular yokken, kapılara çarparak sürtünen, bir kemik parçasına ruhunu satan bir itsin.

İşte sen busun… Değerinin altında satılan bir hurda, çöplüklerde dolaşan bir evsiz. Tüm dünya senin etrafında mı dönüyor sandın, hayır ne yazık ki sen bir rüyadaydın. Bense sana elçi olarak gönderilen bir aracıyım. Sadece bir kitabım yok ve tanrının ruhu bana henüz üflenmedi. Korkma ben de senin gibi sayılırım. Sadece kıdem farkımız var o da okuduklarım yüzünden, senin gibi aptallar olmasa işsiz kalırdım. Ben de bir ruhum, hem de senden daha yalnız bir ruh. Sadece senden daha yüksekteyim, ama üzülme; zamanla bu sarhoşluğun geçecek. Benim seviyeme geldiğinde asıl yalnızlığı ne demek olduğunu anlayacaksın. Geç te olsa sonsuzluğun iksirini tadacaksın ama henüz değil. Daha zamanın var. Adem’in elmasından, Havva’nın aşkından tatmadan buraya ulaşamazsın. Ne yazık ki ruhsal kanunlara uymak zorundayız. Ben bir budalalık bildirgesiyim belki ama yine de seni kurtarmak görevim. Olsun her kes payına düşene razı olmalı, en bedbaht halde bile.

Ruh halini tahmin edebiliyorum, bilgiye ulaşmak için buradaydın ama ne oldu bak! Bir hiç. Oldun mu sence? Hamdın ve ben sana bu bilginin tehlikeli olduğunu ta en başta söylemiştim. Peki, ne oldu hemen atladın. Sen açgözlü bir piçsin. Her orospunun rahminde yuvalanan bir zerresin. Bense seni almış adam yerine koyuyorum peki neden? Çünkü hepiniz benim için bir çocuksunuz. Hepiniz birer ödülsünüz. Öyle bir ödül ki tanrının kefeninde cepsiniz.

İşte bu yüzden sen de bir çocuksun, bildiklerimle büyüyen bir tanrı kırıntısı. Nedir dileğin, daha çok yaşamak mı? O halde tüm hayat senin olsun tamam mı? Mutlu ol, tüm zavallılığınla… Gerçeklerle yüzleşmeden gereksiz bedenini havayla doldurmaya devam et!

İşte budur benim sana biçtiğim.

Şimdi rahat bırak da Chris Rea dinlemeye devam edeyim. Bu da benim ikinci görevim çünkü.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR