Günlerden hoşçakaldı... Bunu neden söylediğimi anlatamadım, sığınmak istedim, öylece kaldım!
şehri altüst edip bulabilmek seni
akıllardan geçip görebilmek seni
rüyalarla karışıp düş alemine
anladım her şey özlemle
Yetim kalmış...
haneler
yalnız, sessiz unutulmuş.
haneler,
adı bilinen sokaklarda yok olmuş.
suçluyu bulmak suç sayılırken
doğrularınca acılar doğurmuş
yılların, yolların sancağı
gönül kapılarında anlamsız kalmış.
aşlar pişerken aşkın açlığında
lokma lokma doyan beden
bir anda...
Kalabalıkların bulanık yüzlerinde, hiç bitmeyen telaşlı hallerinde, yaşamaya çalıştıkları en karmaşık duygularında gördüm seni!
Kime sorsan, adı aşktır belki? Oysa aşktan bir adım sonrasıydı, yürek...
Claude-Adrien Helvetius (1715-71), bir vergi tahsildarı olarak topladığı büyük servetini filozofları himaye etmek için kullanmış, Paris’te seçkin bir salon açmıştır. İki başyapıtı, Zihin Hakkında...
İnanmayanlar için sabrediniz. Şimdi onlar size gülüyor. Bir gün de siz onlara güleceksiniz. İşte bundan kurtulamayacaklar. Çok evvelden söylenmiş, şimdi kulaklarınızın duymadığı neler var....
Onlar küreden süzülen kıvılcımlarla yeniden oluşarak bir çevre etrafında şekil kazanıyorlar. Siyah güllerden ve ağaçlardan oluşan bahçenin merkezinde bilinmeyen kendini saklayan yeşil nokta, toprak altındaki...
Dışarıda yağmur yağıyor ama umurumda değil... (Ne güzel bir cümle değil mi!)
"Ebedi hayata ilk adım olarak ölmen gerekiyor..."
Hayatı acıtmak, hayatın bekaretini almakla aynı şey....