Günlerden hoşçakaldı... Bunu neden söylediğimi anlatamadım, sığınmak istedim, öylece kaldım!
şehri altüst edip bulabilmek seni
akıllardan geçip görebilmek seni
rüyalarla karışıp düş alemine
anladım her şey özlemle
Yetim kalmış...
haneler
yalnız, sessiz unutulmuş.
haneler,
adı bilinen sokaklarda yok olmuş.
suçluyu bulmak suç sayılırken
doğrularınca acılar doğurmuş
yılların, yolların sancağı
gönül kapılarında anlamsız kalmış.
aşlar pişerken aşkın açlığında
lokma lokma doyan beden
bir anda...
Kalabalıkların bulanık yüzlerinde, hiç bitmeyen telaşlı hallerinde, yaşamaya çalıştıkları en karmaşık duygularında gördüm seni!
Kime sorsan, adı aşktır belki? Oysa aşktan bir adım sonrasıydı, yürek...
Kendini ifade etmek önemlidir, kendini iyi ifade etmek daha da önemlidir, bilhassa hayattayken bunu yapabilmek büyük maharet ister, sırf bu yüzden ölenleri hatırlıyorum. Trajikomik....
Düşünüyordum da...
Aslında hala düşünüyorum...
Nereden başlasam...
Başlangıçların sancısından nefret ediyorum! Ucuna kadar gelmiş ama işeyemiyormuşsun gibi, bir başlasan arkası gürül gürül gelecek...
Nasıl başlarsan başla, konu dönüp...
Teozofi terimi, sözlük anlamıyla ele alınırsa iki Yunanca kelimeden oluşmaktadır; theos, yani “tanrı” ve sophos, yani “bilge”. Buraya kadarı doğru olmakla birlikte devamındaki açıklamalar...
It, King hikayelerinde rastlayabileceğiniz her türlü klişeye sahip ama dediğim gibi film gerçekten de orjinal bir karaktere sahip: Pennywise
Rüzgarda uçuşan çamaşırlar arasında şeytan kol geziyor!...