1977 yapımı bu film de klişe kalıpları yıkan bir taraf var. Karanlık ve melankolik mekanlar, absürt ve hastalıklı insanlar ve acımasız bir modern şehir (kapitalizm) tasviri. Bunların hepsini bir araya getirmeyi büyük bir ustalıkla başaran Lynch, hem psikolojiyi hem değer yargılarını harmanlayıp, modernleşme olgusunu epey acımasız şekilde eleştirmiş.
Sürekli duyulan bir şehir ve sürekli hissedilen bir karamsarlık filmin içine çok iyi iliştirilmiş. Bu film de Lynch’ in dehası açıkça fark edilmekle birlikte insanı saran o repliksiz sahneler de gerçekten etkileyici şekilde kameraya yansıtılmış. Sıra dışı bir filmin senaryosuz (replik azlığından bahsediyorum) neler yapabileceğini görmek isteyenler bu filmi sakın kaçırmasın. İzlenmesi gereken 250 film arasında gösterilen bu film bir dâhilik eseri ve kesinlikle izlenmesi gereken bir başyapıt.
Lynch. Görsel bir mucit olduğundan ziyade gerçekliği sarsıcı etkisi konuşulmalıdır. Lynch bir görsel absürtlük müptelasıdır. Tuhaf ve sanatsal bir işkenceyi izleyiciye layık bulur. İşkence altındaki ise şoktadır zira yönetmen, sıradanlığı patlatan bir balyozu andırır.
“Eraserhead” Lynch’in Marksist zehrini dışarıya aktarmasını konu edinir. Film boyunca duyduğunuz metal gürültü sizi işçinin yabancılaşan dünyasına sevk eder. Sonrası metalin emekle olan imtihanı gibidir. Metalin biricik sendikal mücadelesi zamanla insan varlığını hiçe sayar. Kapitalizmin ateşini ölçer yönetmen. Kundaktaki burjuva devrimidir. İğrenç olanın kısa tarihi de burada başlar. İnsanlık zehirlidir. Babasızdır. İlhamını hastalıklı olandan alan Lynch usta bir şairdir. Hayatın değil tuhaflığın hasretini yazar durur. Sıradanlık varlığa küfürdür.