Felsefe ve Hayat

Sitenin de ismi olan Felsefe ve Hayat hakkındaki düşüncelerimi belirtecek olmam, editörümüze sürpriz yapmış olmamın yanı sıra, güzel bir başlangıç olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü gözümüzün önünde duruyor, gizemiyle bizleri buluşturup, kendine çağırıyor.

Felsefeye bugüne kadar mistikler ve akademisyenler tarafından iki tanım yapılmıştır. Mistikler, Felsefe, insanın kendi kendiyle uğraşmasıdır demiştir. Akademisyenler ise insanın hem kendini hem de dünyayı akıl yoluyla anlama yöntemidir demiştir. Bu tanımları, özellikle akıl kavramını sorgulamak yerine, bu tanımı yapan mistik ve akademisyenlere şu soruyu soruyorum; Her iki tanımı yapan kimdir? Çok daha farklı ve akılcı tanımlar yapacak kişilere de bu soruyu soruyorum. Bu sorunun tek bir cevabı vardır, BEN. Felsefeyi anlayan, ne olduğunu açıklayan, bunu var eden ve diğer insanların bilmesini sağlayan BEN ise felsefe neden BEN’den uzak bir cevapla tanımlanıyor ki! Felsefe, BEN’dir. Popüler Psikoloji’nin (Metafizik, fal, astroloji, kişisel gelişim ve yaşam koçluğu.), uzak durulması gereken, kurtulması gereken diye belirttiği Ben ile büyük harflerle belirttiğim BEN, aynı durumu ifade etmiyor. Popüler psikoloji, Ben’den uzak durmam veya kurtulmam gerektiğini kime söylüyor, Bana. Bunları yapması gereken kim, Ben. Bunları yapacak olan kim, Ben. Ben, Ben’den nasıl uzak duracak veya  kurtulacağım! Ben’den uzak durmam, ondan kurtulmam mümkün değil. Bu yöntem bir zemberek, 360 derece döndürüp, başladığın noktaya geri getiriyor. Belki de uzak durulması ve kurtulması gereken Ben değil, zihindeki bir kaç tane farklı unsurdur.

“BEN” bilinçtir.

(Yeri gelince BEN kavramını farklı bir konu olarak yazacağım.) BEN, Sosyal veya ekonomik sınıf farklılıklarının, ahlaki veya zihinsel üstünlüklerin eşitlendiği tek cevaptır. Çünkü yöneten veya yönetilen, paralı veya fakir, erdemli veya ahlaksız, kayıtsız veya coşkulu her insanın kendisini belirttiği, kaybolmaz kimliği, tükenmez hakikatidir. Çok fazla detaya girip, canınızı sıkmadan soruyorum, BEN nerededir? Olabileceği tek yer, burada ve şimdiki zamandadır. O zaman hayattadır. Hayattaysa, yaşıyordur ve ölecektir. Peki, Hayat nedir? Hayat, her canlı için, ne yapıyorsa o dur. Bir canlı ne zaman hareket halindedir? Şimdiki Zaman’da. Yaşam ve Ölüm nedir? Yaşam, insanın şimdiki zamandaki fiziksel, zihinsel ve manevi düzenidir. Ölüm, öğrenmenin durduğu zamandır. Sonuç olarak Felsefe ve Hayat, BEN’in, -ki bu, kendimiz demektir- şimdiki zaman içerisinde olması demektir.

Okuduğunuz için teşekkür ederim…

Murat Dal

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

3 YORUMLAR

  1. Felsefe canlı varoluşun oluşumudur.

    B/en, ya boyumuz. Boyumuzu ne yapalım. Felsefe edelim. Oturup kalkıp yatmak ve yine kalkıp yürümek, işe gitmek. İşte de enimizi boyumuza iş gördüğümüz malzeme ile ölçmek. Öncesinde sonrasında her işimizi düşünmek felsefe.

    Ben ve boyum bir oyum. Felsefe yapmadan oyumu nasıl kullanırım. Felsefe yapanların ve ya yapmayanların tercihinde kullanırım. Felsefe yapanlar gelirse yaşadığımız ortamda felsefesine kavuşarak yaşadığımız şehir şenlenir ve ülkemiz coşar. Şenlenen şehirleri Antik Yunandan beri görüyoruz ama coşan ülkeler nadir kalıyor. Felsefenin yapılmadığı ülkelerde daha çok çatışma görüyoruz.

    Biraz ışık görünce aydınlanıyorum. Aydınlatılmış olarak aydınlatıyorum. Teşekkür ediyorum.

  2. Sevgili editörüm, doğru olan tespitlerinizin yanı sıra, teveccühünüzü dile getirmişsiniz. Teşekkür ederim.
    Düşünmenin, eylemsiz hiç bir işe yaramadığını düşünenlerdenim.. Kolay gelsin…

  3. Hocam öncelikle saptamalarınızın, metotlarınızın özgün olduğunu ve kendine has bir tavra haiz olduğunu belirtmeliyim. Ayrıca birçok konuda aynı fikirde olduğumuzu tekrar tekrar görmenin, bu evrende yalnızlıktan kıvranan her düş gezginine bir gurur ve ümit enjekte ettiğini de eklemeliyim:

    “BEN” ve felsefe ilintisini düşündüğümde, -yazınızda da birçok kez vurguladığınız gibi- İnsanın “kendiliği” ve “kendiliğe ulaşmasındaki o eksiksiz hazzın” ancak felsefe yapma türevleriyle tecrübe edilebileceği son derece parlak bir şekilde verilmiş. “BEN” denilen fenomenin aslında o kadar da uzaklarda olmadığı hususu da metindeki kelimelerin içinde ışıl ışıl parlıyor. Bu çok doğru ve kaçınılmaz bir son sanki.

    Kısaca “BEN” diye tanımlamaya giriştiğiniz şey biricik bir hakikati (henüz tadılmamış, isimlenmemiş olanı) sembolize diyor.

    Açık konuşmak gerekirse felsefi izahat ve ahkamlarınız bence çok pragmatik bir fiziğe de sahip: Neden?
    Çünkü bir çok melankolik ve ümitsiz ruh, sizin sayenizde bu paradigmayla karşılaştığında, varoluşunun o sancılı koridorlarında şu ana kadar saklanmış olana yani “ışığa” kavuşabilecektir.

    Tekrar teşekkürler ve hoşgeldiniz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR