Ana SayfaPoetikFolklor Şiire Düşman

Folklor Şiire Düşman

Çağdaş şiir geldi kelimeye dayandı. François Villon’dan, André Breton’a, Henri Michaux’ya bir çizgi çekelim, bu işin nasıl bir evrim sonucu doğduğunu göreceğiz. Çağdaş şairler kelimeleri bile sarsıyorlar, yerlerinden, anlamlarından uğratıyorlar. Bu böyleyken, bizde hâlâ folklora, halk deyimlerine şiirlerinde fazlasıyla yer veren şairlerin kısır bir yolda oldukları kanısındayım. Çünkü folklorda şiirin bugünkü entelektüel niteliğini taşıyacak yeti yoktur. Halk deyimlerinin havası şiirin kanat çırpmasına imkân vermeyecek kadar dar bir havadır.

Bir halk deyimi içindeki kelimeler o deyimdeki anlam dizisinde kaynaşmışlardır. O kelimelerden o deyimlerdekinden ayrı işlemler, ayrı güçler aramayın artık. Çünkü donmuşlardır. Tek yönlüdürler. İşlemleri, güçleri, bir bakıma uyandıracakları çağrışımlar bellidir. Ne olsa değişmeyecektir. Bu kelimelerin meydana getireceği şiirlerle, mısralarımdan meydana gelen şiirler arasında pek büyük bir ayrılık göremiyorum. Çünkü ikisinde de şairin işi kelimelerle değil, kelime bloklarıyla oluyor. Oysa Braque’m resim üstüne söylediklerini şiire uygulamakta bir sakınca görmeyerek diyorum ki: Şiirde asıl olan ‘hikâye etmek’ değil, kelimeler arasında kurulacak ‘şiirsel yük’tür; Braque’m lafıyla anekdotik değil, poetik. Çıkış noktamızı buradan alırsak, dosdoğru, folklorun şiir için kaçınılması gereken bir tehlike olduğu sonucuna varabiliriz. İşin nedeni şurada: Halk deyimlerinde yerleşmiş, birbirine bağlanmış kelimeler arasında yeni bir yük, yeni bir bağıntı kurmak söz konusu olamaz. Nasıl olsun ki, bu kelimeler zaten kıpırdamaz bir şekilde birbirlerine bağlanmışlar, alacakları yükleri zaten önceden almışlardır. Orhan Veli kuşağı şairleri yenilikten sonra daha çok dilin görünür imkânlarını denediler. Bu arada Oktay Rifat, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi bir kısım şairler de, geniş ölçüde, belki en görünür imkânlar olan halk deyimlerine, folklor temellerine yöneldiler. İyi olmadı bu onlar için. Köşelere takılıp kaldılar. Oktay Rifat ‘sanat endüstrisi’ pazarlarına bol sayıda çürük mal sürmek zorunda kaldı. Bedri Rahmi’ye gelince, o onu da yapamadı, iki üç kalın, iki üç sarı kırmızı çizgi çekti, durdu. Oysa bu şairler başka alanlara yönelmesini bilselerdi şiire daha faydalı, daha verimli olacak kişilerdi.

Folklordan kaçınmaya önemli bir sebep daha var: Kişilik. Bakın dikkat ederseniz şiirde kişiliğe bugün eskisinden daha çok önem veriyoruz. Sanırım gelecekte bu daha da çok olacak. Çok güzel de olsa iki şiirin yazanım şair kılmaya yetmemesi, şairi belli olmayan şiirlerin estetiğe konu olamaması bu fikrimi doğruluyor. Kişiliğin tadı şiir dünyasını bir tuttu ki bugün, bir şiiri bir şair yazarsa güzel oluyor da aynı şiiri bir başkası yazınca olmuyor. Mesela Fazıl Hüsnü Dağlarca kişilik sahibi bir şairdir, ‘Kızılırmak Kıyıları’nı kendi havasından kendi kişiliğinden geçirerek yazmıştır.

O şiirdeki açı kendi açısıdır, eşyayı ve yaşamayı kavrayış kendi kavrayışı. ‘Kızılırmak Kıyıları’nın bir soyutlanmış güzelliği vardır, bir de asıl önemlisi salt Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya ait olmasından dolayı kazandığı güzellik. (Hatta ben yalnız ikincisi var diyorum ya neyse!) İkisi birbirini tamamlıyor, ikincisini aynı zamanda Fazıl Hüsnü Dağlarca değil de bir başka şair yazsaydı ne olurdu? Şu olurdu herhal: Şiir güzel olmazdı, ya da hiç değilse o kadar güzel olmazdı. Kendinden çok, şiir yitirirdi. Diyeceğim, kişilik bugün şiirde bunca önemli bir yer tutuyor. Folklordaysa daha çok anonim kalıplar var. Bu kalıplar kişilik kazanmaya hiç uygun değil. Karacaoğlan’a, Emrah’a, şuna buna büyük şair diyenlerin kulakları çınlasın, kişiliksiz de büyük şair olunacağına iman getirmişler demek. Folklor ve halk deyimleri ancak bir şairi taşıyabilir, fazlasına dayanacak gücü yoktur. O şair de bugün Oktay Rifat. Ona bile halk deyimlerinin neler ettiğini biliyoruz. Bu böyleyken beş altı güçlü şairin hep birden folklora yanaştığını düşünün, bu derinsizlik, sığ alanda bizi allak bullak edecek derecede kişiliklerini birbirinden ayırt etmek imkânlarını bulabilecekler midir acaba? Hiç sanmıyorum. Hem Max Jacob’un kaprislerini, hem Jules Supervielle’in incelikli mısralarını bir arada barındıracak folklorun alnını karışlarım ben.

Şiirde de azalan verimler kanunu var. Dil bir açıdan işlendikçe o alanda elde edilen verimler bir noktadan sonra azalmaya başlıyor. Bu, bir bunalıma yol açıyor. Bunalımlar da yeni şiir alanları, yeni açılar bulunmasıyla sona erer hep. Şiirimizde şimdi yeni bir eğilim başladı. Bir iki yıldır dilin daha iç, daha derin imkânlarıyla baş başayız. Genç şairler yalnız folklor gibi kesin klişelere değil, daha hafif kalıplara bile sırtlarını çevirdiler. İlhan Berk’te, Turgut Uyar’da, Edip Cansever’de, bunun ilk güzel örneklerini gördük. Kelimeler bizde de yontuluyor artık. Kelimeler bizde de yerlerinden yan yarıya koparılıyor, anlamlarından ufak tefek saptırılıyor, yeni yükler yükleniyor kelimelere. Böylece bir kavramın değişik görüntü ya da izlenimleri elde edilerek yeni imajlara, kavramın değişik görüntü ya da izlenimleri elde edilerek yeni imajlara, yeni mısralara varılmak isteniyor. Genç şairler hep bunu istiyoruz. Folklor ve klişelerin karşısında öbür kutbu meydana getiren bu durum şiirimizde bir evrimdi. Her evrim gibi haklı ve zorunlu.

Cemal Süreya
(A dergisi, Ekim 1956)

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Hiç

Kalabalığın içinde kırbaçlı yalnızım bugün. Bir palyaço kadar kısık sesli, Aciz cübbenin altında seyreyliyorum alemi. Yavaşça kırılıyor tüm renkleri yalnızlığımın. Her ne kadar dar olursan ol bebeğim, bu...

Değirmen

Sisli bir yolda ilerliyor gibiydim. Soğuktu. Ruhum titriyor ve aklım yüreğim üzerindeki hâkimiyetini kaybediyordu. İnsani duygulardan bütünüyle arınıp; aslıma dönmeyi hayal ediyordum. Işığa kavuşup,...

En Çok Erotik Kitap Okuyan Ülke

Geçen yıl kütüphanelerden en çok İngilizler erotik kitap ödünç aldı. İngiltere'de halk kütüphanelerinden son 12 ay içerisinde erotik ve cinsel içerikli ödünç kitap alınma oranı...

“Dört Talmud Okuması” Üzerinden Levinas Felsefesine Giriş

Levinas, ne bir felsefe ne de dini bir ritüelin parçasıdır; o insandır ve hep öyle kalmayı diler bizlerden. Bu bağlamda, ─tarifi imkânsız gibi görünür─...

Ayasofya Efsaneleri Bitmez

Doğu Roma ve Osmanlı imparatorluklarının, hem yükseliş hem de çöküş dönemlerine tanıklık eden, tarihinin en önemli dini eserlerinden biri olan Ayasofya; gerek Bizans gerekse...

Hainlere Hıyanet

Antigonos, bir şehrin askerlerini kandırıp kendi rakibi olan komutanları Eumenes'e ihanet ettiriyor; ama askerlerinin ihanetiyle adamı öldürdükten sonra kendisi tanrısal adaletin uygulayıcısı olmaya kalkıyor,...

Sevgi ve Kendini Bilmek

Bütün evreni dıştan içe doğru saran sevgi enerjisi, varlıklar tarafından çeşitli derecelerde tezahür ettirilmektedir. Buna rağmen, günlük yaşamımızda insanların birbirlerini sevmediklerini gözlemlemekteyiz. İnsanlar birbirini...

Ay Çocuğunun Aşkı

Karanlık, aşkı algılarmış ama onu kabul ederek yansıtmazmış. Ben artık "ben" olmadan yaşamaktan sıkılmaktaydım. Saniyeler, saatler, günler etkisini kaybederek benim gibi derinliklere inmekteydi, sancılarımın soğukluğu...

‘Osmanlı Felsefi Çalışmaları’ ve ‘Voltaire’ Üzerine Notlar

'Tanzimat'tan Cumhuriyet'e devreden felsefe mirasımızı, sürece doğrudan müdahil kurucu aktörlerin arayışlarına tanıklık eden felsefî metinlerle gündeme getirmeyi amaçl' Osmanlı Felsefe Çalışmaları Dizisi'nden yeni kitaplar...

Orhan Pamuk’tan Yeni Roman: “Kırmızı Saçlı Kadın”

Nobelli yazar Orhan Pamuk’un yeni romanı “Kırmızı Saçlı Kadın” 2 Şubat’ta yayımlanacak. Pamuk’un “Kafamda Bir Tuhaflıktan” aylar sonra yayımlanacak bu romanı 200 bin adet...

Karışık Şiirler

Kış Akşamı Son kelimelerimi bir kış akşamı yazdım Ben ilk hecelerimi sildim o kış akşamları Aralıksız sevebilmek İhsaniyet adında, Denizi seyrediyorum dalgalarıyla Bir şiir mahzeni uğruna. Son kelimelerimi bir kış akşamı...

Benlik Kavramı

Benlik veya ‘ben’ kavramı üzerinde hem psikologlar hem de filozoflar değişik fikirler yürütmüşlerdir. Sigmund Freud (1856 – 1939) psikolojisinde ben kavramının karşılığı ego sözüdür....

Türkiye ABD’ den Zeugma Mozaiğinin Kayıp Parçalarını İstedi

Bowling Green Devlet Üniversitesi, mozaiklerin yurtdışına yasadışı olarak çıkarıldığını ispatlayan doküman sunulmasını istedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Zeugma Mozaik Müzesi’nin bin 800 yıllık gözdesi ‘Çingene...

Özgürlük Üzerine

İnsan bir toplum içerisinde yaşar, özgürlüğünü de bu toplumun belirlediği yazılı/ yazısız kurallara göre temellendirir. Ancak bilinmelidir ki özgürlük kavramı, belli bir temele ya...

Belki Bir Gün Bir Dinozorun Ellerinden Su İçebilirim

Bir pandanın kucağında kaç kişinin nesli tükendi, Kaç kelaynak avlandı sürüsü kırlangıcın izinde, Ya da hangi dinazor yok oldu bilmem kaçıncı jeolojik devirde? Nedir peki? Yani nedir bizim...