Ana SayfaÇ(alıntı)Heidegger'e Göre "Tercüme"nin Hermenötiği

Heidegger’e Göre “Tercüme”nin Hermenötiği

Peki ama bir tercümenin doğru olduğuna kim nasıl karar veriyor? Yabancı bir dildeki kelimelerin anlamlarını biz bir sözlükten tedarik ediyoruz fakat sözlüğün verdiği karşılıkların hep dil bağlamlarındaki yorumların üzerinde oturmak zorunda olduğunu ve tek tek kelimelerin, kelime kullanımlarının buradan alındığını unutuyoruz. Bir sözlük çoğunlukla bir kelime anlamı hakkında doğru bilgi verebilir fakat bu doğru bilgi ile bizim bu kelimenin içinde bulunduğu özlü alan hakkındaki sorgulamamız sürdükçe, kelimenin ne anlama geldiği ve gelebileceğinin hakikatin yönündeki fikrimize kefil olamaz. Bir sözlük, bir kelimenin anlaşılması ile ilgili açıklamalarda bulunabilir ama asla önceden ve bütünüyle bağlayıcı bir merci değildir. Bir sözlüğe dayanmak her zaman, bir dilin kendi tarzında ve kendi sınırlarında çoğunlukla hiç kavranamayan yorumuna dayanmak demektir.

Biz tabiki dilli bir ulaşım aracı olarak gördüğümüzde ulaşımın ve takasın tekniği olarak sözlük hiç kuşkusuz bu işe uygundur ve bağlayıcıdır. Dile, onun bütünüyle bir halkın tarihe mal olmuş ruhu açısından baktığımızda ise hiçbir sözlüğün doğrudan doğruya bir ölçüsü ve bağlayıcılığı bulunmaz. Aslında bu elbette her tercüme için geçerlidir çünkü tercüme zorunlu olarak bir dilin ruhundan başka bir dilin ruhuna adım atmaktır. Bir dilin bir kelimesinin başka bir dilin kelimesi ile çakışabileceği ya da çakışması gerektiği anlamında bir tercüme olamaz. Lakin bunun mümkün olmaması bizi tercüme nasıl bir başarısızlıktan ibaret olduğuna dair bir itibarsızlaştırmaya götürmemelidir. Tam tersine tercüme, tercümesini yapılan dilin içinde bulunan ama yorumlanmamış bağlamları ortaya çıkarabilir. Buradan görmekteyiz ki her tercüme bir yorumlama olmak zorundadır. Buradan görmekteyiz ki her tercüme bir yorumlama olmak zorundadır fakat aynı zamanda bunun aksi de geçerlidir her yorum ve onun hizmetinde olanlar da tercümedir, o takdirde tercüme sadece iki farklı dil arasında değil aynı dilin içinde de tercüme haline gelir.

Hölderlin’in ilahilerinin tercümesi bizim Alman dilimizin içinde bir tercümedir. Aynı şey, örneğin Kant’ın “Saf Aklın Kritiği”nin veya Hegel’in “Tinin Fenomenolojisi”ni konu edinen bir yorum için de geçerlidir. Burada zorunlu olarak bu tip eserlerin kendi özlerinde bir tercümeye ihtiyaçları olduğunun kabul edilmesi yatar fakat bu ihtiyaç bir eksiklik değil onların kendi içlerindeki üstünlüğüdür. Başka bir deyişle tarihe mal olmuş bir halkın dilinin özünde aynı sıra dağlara benzer şekilde bazen bir vadiye ve düzlüğe doğru yol almak ve aynı zamanda nadiren zirvelere ve normalde hiçkimsenin çıkamadığı yüksek tepelere çıkmak da vardır. Bunların arasında yarım yamalak yükseklikler ve basamaklar bulunur. Gerçi tercüme etme olarak yorumlama tabiki bir metni anlaşılır kılmaktır ama sıradan aklın kastettiği şekilde değil.

Verilen örnekte kalacak olursak edebi veya düşünsel bir dil eserinin zirvesi tercüme aracılığı ile törpülenmemeli ve bütün bir sıradağ yüzeyselliğin düzlük alanına dönüştürülmemelidir. Tam tersi tercüme, okuyucuyu zirveye tırmanış patikasına getirmelidir. Anlaşılır kılmak asla şiiri ya da düşünceyi sıradan bir kanaate ve onun anlayış ufkuna benzetmemelidir. Anlaşılır kılmanın anlamı, eğer bir eserin hakikatı ortaya çıkarılacaksa alışılagelmiş kanaat edinmenin kör inadının kırılmasının ve terk edilmesinin zorunluluğunda bulunur. Tercüme yapmanın özüne dair bu ara not, tercümenin güçlüğünün sadece teknik bir güçlük olmadığını tercümenin insanın kelimesinin özünü ve dilin onurunu ilgilendirdiğini hatırlatmak için yapıldı.

Bana tercüme yapmaktan ne anladığını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.

Tercüme yapmak hiç te öyle karşı kıyıya ulaştırmak nakletmek ve kendi anadilininin aracılığıyla yabancı bir dile geçiş değildir. Tercüme yapmak daha ziyade, yabancı bir dille yapılan müzakere sayesinde kendi ana dilinin uyandırılması berraklaşması ve gelişmesidir. Teknik açıdan bakıldığında tercüme yapmak, yabancı bir dilin ana dille ikamesidir ya da bunu tersidir. Tarihsel derinleşme açısından düşünüldüğünde tercüme yapmak, kendi ana dilinin içselleştirilmesi için yabancı bir dille yapılan müzakeredir, tartışmadır.

(Martin Heidegger’in 1942’de Hölderlin üzerine verdiği dersten alıntıdır.)

Çeviri: Prof. Dr. Yusuf Örnek
Edit: Can Murat Demir
Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=TY5JA_FnxLA

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

BAŞLIKLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Düşün Sonu

Yeniden başlayamaz artık bu gövde. Gözlerine dokunulduğunda, bir yığın toprağın canlılığını duyar biri. Tan ağırtısında da kendisini susturamıyan topraktır o. Olü bir gövdedir, o bir çok uyanıştan kalan ama. Hergün...

Zeus’un Kozmik Fahişesi

sorular sezgilerini yakıyorsa aşka sarıl ruhunun en güzel yerinden akan buzullardan iç kendin ol çok yorgunsun biliyorum yüzyılların vahşeti omuzlarında kadim savaşların kanıyla sulandı iç organların şimdi ise hürsün zeus'un fahişesi gri...

Yüksek Varlık Hz. İsa’nın Süregelen Vazifesi

Hıristiyanların Christ dediği bu Yüksek Varlık, Doğu’da Bodhi-sattva ve Lord Maitreya olarak bilinir ve Müslümanlar’ca da İmam Mehdî adı altında beklenir. İ.Ö. 600 yıllarından...

Yaşama Çalışması

Neden Yazıyorum? Otururken, yürürken, uyurken kimi açıktan açığa kimi belli belirsiz bir etkenlik, bir devinme, bir eylem: yazı, yazı. .. Hep yazıyorum, yazmaktayım - yazmak...

Dünyanın En Çok Kazanan Yazarı Kim?

Forbes dergisinin "Dünyanın En Çok Kazanan Yazarları" listesi yayımlandı. Romanları, film hakları, televizyon ve diğer gelirleri temel alınarak yapılan değerlendirmeye göre, 1 Haziran 2009- 1...

Bilinçsiz Duygular

İç savaşlarımızın ikincisinde miydi, üçüncüsünde mi, iyi hatırlamıyorum, evimin bir fersah kadar ötesine gezmeye gitmiştim. Benim ev de bütün kargaşalıkların göbeğinde olmuştur her zaman. Uzağa...

Senden Bütün İstediğim

Senden bütün istediğim; Küçük bir sevgidir. Gelen ve ağır ağır büyüyen Değil, gelen ve giden... Ve senden bütün istediğim; Ümit dolu güneşli bir gün Sevgi dolu bir kucaklayış Değil, kucaklayış sonra...

Sınıf, Komünizm ve Duygu

Marksizm de önemli rahatsızlıklarla ifade edilen ve üzerine fazlaca kafa yorulmuş bir toplumsal gösterge olan sınıf kavgası veya sınıf savaşımını bilmeyen yoktur. Bu bağlamda...

İsimsiz Üzerine

İnsanın kendisini yeniden yaratmasını öngören bir yalnızlık ve saflık yaşıyorum. Bir çıkmaz değil bir uzun yol da değil! Ötesi yok bunu görüyorum. Uçsuz bucaksız...

Filozoflar Nasıl Kuyu Kazar?

Alışılmış bir hikâye değil bu. Philipp Blom aydınlanma yüzyılında yaşananların eksik anlatıldığını savunuyor. Paris’in göbeğinde bir salondayız, meşhur filozoflar birbirinin kuyusunu kazıyor. Eski usul kitaplarda,...

Felsefe Yapmanın Engelleri

Tayyip Erdoğan Türkiye’de felsefe yapılmamasının (demek ki, kaydadeğer bir şey yapılmadığını kabul ediyor) sorumluluğunu, “Osmanlıca”nın terkedilmesine bağlıyor. Dün bu konuda kısaca bir şeyler yazmıştım....

En Çok Terkedilen Yazar

İnsanlar niçin onun kitaplarından kurtulmak istiyor? 'Da Vinci Şifresi,' 'Dijital Kale', 'Melekler ve Şeytanlar' gibi kitaplarıyla satış rekorları kıran yazar Dan Brown, İngiltere'de ikinci el...

Optik

Galileo ve Descartes gibi, büyük İngiliz fizikçisi Sör Isaac Newton (1642-1727) da evreni bir makine olarak, daha açık söylemek gerekirse “tanımlı ve güvenilir güçlerin...

Felsefe Ders Notları: Estetik ve Sanat Felsefesi

Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik denir. Estetik “güzel” üzerine düşünme, onun ne olduğunu açıklamadır. Estetik suje ile estetik obje arasındaki ilgiyi gösterir. Estetiğin yöneldiği...

“Varlık ve Zaman” Aziz Yardımlı Önsözü

1922-1926 yılları arasında Weimar Almanyasının çok zor günlerinde yazılan Sein und Zeit hiç kuşkusuz herkesin kendini ölçü alarak okuyacağı ve kendine göre anlamlandıracağı göreci-sofist...