karlı ve çamurlu yolların arasında
kafalarımızda kompozit başlık
ellerimizde g3 (katliam tüfeği)
ve sırtımızda
otuz kilogramlık sırt çantası ile
üç kilometrelik
intikali hakladıktan sonra
bir öğle arasına daha geldik
soğuk ama berrak bir çarşamba günü
postallarım çamur içinde
girdim koğuşa
uzandım ranzaya
insanlardan uzak durmaya çalışan
tek tabanca bir adamın
işkembe beyinlilerle dolup taşan
bu ortamdan uzak
mesela
Roma parkında
bir elimde şarap bir elimde sigara
oturup güneşin batışını izliyor olmayı düşleyerek
kısa bir süre uzandıktan sonra
ranzadan atlayıp dolabımdan
elime rastgele bir kitap aldım
kafamı dağıtmasını umarak
biraz okumayı
başardıktan sonra
koğuşa daldı
işkembe beyinli tiplerden birisi
-ne yapıyorsun dostum?
kitap okumaya çalışıyorum
birader
biraz yalnız kalıp
kitap okumaya çalışıyorum
isyan bayrağını çekmek
üzereyim dedim
oku dostum oku
ben okumuyorum kitap
sıkılıp bırakıyorum
hemen dedi.
söylediği doğruydu
gerçekten okuyamazdı kitap
kurduğu cümleler
kullandığı kelimeler
o kadar kaba ve sıkıcıydı ki
okuduğunu anlayıp
onu hissedebilecek ve hayal edebilecek
beyne ve birikime sahip olmamasından
kitap okumaktan sıkılması
SIÇARKEN OSURMASI KADAR NORMALDİ
eminim öyledir
karadeniz fıkraları okumayı deneyebilir
veya gidip
bulaşacak başka bir tip
bulabilirsin kendine
birader diyorum
muhabbeti kesiyor
gözümü kitaba çeviriyor
hikayeyi okumaya başlıyor
elemanın hakkımda ne düşündüğünü
hiç siklemiyordum.
hop adamım orda mısın?
diyor bir başkası
sokuyor başını
kapıdan
içeri.
neden gelip
bizim yanımızda
takılmıyorsun hiç
arada gel
karı kız muhabbeti
yaparız
-hahahaha-
eyvallah
şu an değil birader
şu lanet olası kitabı okumak
istiyorum
kapıyı örtüp gittikten sonra
derin bir nefes alıp
çığlık atmamak için kendimi zor
zaptediyorum
kafayı
kırmak
istemiyorum…
iki veya
üç aydan beri
bu tür adamlara
tahammül ediyorum..
İlkay Beyaz