Ana SayfaDENEMEMastürbasyonun Aritmetiği ya da Ben

Mastürbasyonun Aritmetiği ya da Ben

Gecenin en aylak saatinde yalnızlık türküleri söyleyen bu adam, acının en sağlamına toslamıştı. Öyle ki kurtların üşüştüğü bir cesedi kıskanarak gecenin canına okuyacak kadar…

Evet, yalnızdı, kahpe hayatın midesinden çaldığı karamsarlığa delice aşıktı. Korkuyordu ve cebinde bir köpeğin haysiyetini taşıyordu… Tek derdi mutlu olmak ve hayatı öpüp koklamaktı… Ölesiye mutsuzdu, her daim ölüme rahmet okuyordu. Mezar taşına akıcı bir kinle şunu yazdırdı:

Artık kendimi tanıyorum!

Gecenin en haylaz saatinde bir ölüyle sevişen bu adam, artık tanrı katındaydı.
Yalnızlık türküleri bitmişti.
Şimdi kurtuluş zamanıydı…
Şehirlerarası eziyetin en revaçta olduğu yıllarda hep böyle hissederdi.
Yaşlı insanlar gibi huşuya ermek…
Yani bazılarına göre serserinin biri olmak gerekliydi.
Sevişgen kuşlarla yarışan bir aptal ağaç misali uyudu kaldı.
Uzun kapının kısa nezaretinde şaşkın bir ördek kadar beceriksizdi.
Uzun mesafede etkisizdi…
Olmadı…

Git gide uykusuzlaşan gözlerine kan indi. Kalbindeki sarımtırak endişe aniden ritmini değiştirdi, kocaman bir çocuk oldu. Adem ile Hava’ dan çaldığı beşikle sezgilerini büyüttü. Bedenindeki her yaraya isim vererek peygamberliğe özendi. Oysaki ruh salgınında en şanslı veletti. Aklını gelen ilk şeyi söyleyip, kendisine ölmeyi emretti.

Gecenin en aylak saatinde yalnızlık türküleri söyleyen bu adam, acının en sağlamına toslamıştı. O kadar ki, en büyük acı nefes almaktı… Gecenin en aylak saatinde yalnızlık türküleri söyleyen bu adam, acının en sağlamına gebeydi. Her gecenin bir sabahı vardır yalanıyla dünyayı bir cehennem belledi. Tırnaklarıyla söktüğü benliğini 40 paraya bir orospunun çığlıklarına değişti. Zaman sıfırla bir oldu. Fantastik merhamet var oluşun kulağına fısıldadı: “Kendimleyim” Bu cümle toptan ölümdü, ölüme yatmaktı. Kestirmeden ulaşılan bir varsayımın bel kemiğinden yapılmıştı.

Hayat kokmuş bir cesetle sevişme emri verdi. Tanrı ise mastürbasyon kılavuzluğuna soyunmuştu. İzini kaybettirmişti. Aranıyordu. Adam izci değildi ama yine de ormanın tecavüzünde bir romantizm yaşamak istedi. Korkunç bir rüyadan uyandı. Örs-çekiç sesiyle eşdeğer bir tınıda suskunluğunu bozdu: ” Ben neyim! ” diye haykırdı ve ışığı söndü.

Hikaye böyle bitiyor diye üzülmeyin, çünkü bu adam hiçbir zaman kendisine gelemedi. Hep başka yerlerdeydi… Onunki sadece mutlu bir göz kapama eylemiydi.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

1 Yorum

  1. “Gecenin en haylaz saatinde bir ölüyle (ruhlarla) sevişen bu adam, artık tanrı katındaydı”

    Teşekkürler yazı için Sayın Can Murat DEMİR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR