Özgürlük Üzerine

İnsan bir toplum içerisinde yaşar, özgürlüğünü de bu toplumun belirlediği yazılı/ yazısız kurallara göre temellendirir. Ancak bilinmelidir ki özgürlük kavramı, belli bir temele ya da argümana indirgenemeyecek kadar hassas bir kavram ve olgudur. Bu bağlamdan yola çıkarak, özgürlüğün birçok argüman ve kurum üzerinden düşünülmesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Özellikle yaşamın insana izin verdiği sınırlar düşünülünce, kuşkusuz farklı bir soru öne çıkar: “İstenç ve kararlarımız özgür irademizle mi verilmektedir?” Albert Einstein dahi bu soruyu kendisine sormuş olup istediği cevabı Arthur Schopenhauer’ın aforizmalarından ilham alarak bulmuştur. Özgür iradenin bir çeşit kendimizdeki halüsinasyon olduğunu düşünen Einstein, ulaştığı noktayı ilerleyen zamanlarda çalışmalarıyla kesiştirerek insanlara aktarmayı amaçlamıştır.

Bu konuya bir örnek verecek olursak; insan beyninin bir soru karşısındaki durumunu gözlemleyebiliriz. Ses tonu, mimik ve beden dili gibi beynin birçok kriteri çok kısa bir sürede belirlemesi, ona göre karşılık vermesi gerekmektedir. Beyin, sizden çıkabilecek her ihtimali siz daha bunun üzerine düşünmeden milisaniyeler içinde düşünür, simüle eder ve sonucunda siz o anki en iyi olasılığı deneyimlemiş olursunuz. Özetle, o anın şartlarına uyan ideal sonuç beyniniz tarafından siz daha düşünmeden önce karar verilmiştir. Beyin hiçbir zaman toplumdan aykırı düşünemez ve insanı toplumda kalmasını sağlayacak şartlar altında sınırlar. Beynin kurmuş olduğu simülasyonlar her zaman kişinin konfor alanında kalması üzerine kurulur.

Bir diğer açıdan bakılırsa, kişinin dönemi içindeki belirlenmiş olan yazılı/yazısız akla gelebilecek her türlü yargı ve yasalar yereldir. Bir yasa ne kadar belli bir dönemde yürürlükte olursa olsun değişen şartlara karşı formunu koruyamayabilir. Böylelikle insan da toplumda var olduğu sürece hiçbir zaman hakiki özgürlük ile yaşayamayacağı, önünde sürekli onu yontacak ve sınırlayacak argümanlar olacağının gerçekliği ortaya çıkar.  İnsanın hayata gelme süreci dahi kendi özgür iradesi dışında gerçekleşir. Toplumsal yaşamı oyalamak adına kurulmuş çarklar aslında kişinin doğuştan zindanlarıdır. Ruhun özgürlüğü, kişinin hayat içinde deneyimlediği birikimleri eşliğinde açığa çıkar. Yani birey aslında bulunduğu dönemin ve kültürünün bir nevi hamuru olarak doğar. İnsan ona sunulan sonsuz evrenin içinde özgürlüğü hatırlayamazsa, insanlığın oluşturduğu çarka hizmet eden birisi olarak kalır. Özgürlük, korkak olmayan bir insanın arzusuna dönüşür. Düşünmeye başlayan düşünülmüşün üzerine kendi analitik mantık süzgecinden geçirebilme cesareti göstermek kişiyi özgürlüğüne ulaştırır.

Son olarak, kişinin sıradan bir birey olmaktan çıkıp özgürlüğüne kavuşması için geleneklerinden sıyrılıp düşünmeye başlaması ve evrensel olana yönelmesi gerekmektedir. Özgürlüğün temeli, kuşku duymakla başlar. Bazı şeyler bireye anlamsız ve absürt geldiğinde beynindeki kararların ve düşüncelerin gerçekten kendisi için en anlamlı olanı mı olduğunu sorgulamaya başlar. Akıl etme melekesi soruları doğurarak ve ardından gelen, anlam arayışı bilincini hatırlayarak ruhsal özgürlüğüne göz kırpmış olur ve her şeyden öncesi, var olur.

Selin Yıldız

Selin Yıldız
Selin Yıldızhttp://www.felsefehayat.net
1 nisan 1999 tarihinde Bursada doğdum. Uludağ Üniversitesi makine mühendisliği bölümünden 2021 yılında mezun oldum. Uzun süredir felsefeye duyduğum ilgi sebebiyle okuyup araştırıyorum. Konuşulması ötelenmiş konuları kendi perspektifimle okuyucuya aktarma amaçlı yazıyorum.

4 YORUMLAR

  1. Paylaştığınız değerli yazılarınızın ve özgür düşüncelerinizin katlanarak artmasını dilerim… Örneğiniz bana bay hiçkimse filmini hatırlattı. Geleceği deneyimleyebilseydik ,bugün ki seçimlerimiz daha mı özgür yoksa tamamen özgürlükten uzak mı olurdu?

  2. Brilliantly written. This reminded me of Eric Fromm’s book—Escape from Freedom. Fromm wrote about the German people’s experiences with freedom between the wars. He observed that freedom takes two forms: (1) Freedom-from, & (2) Freedom-to.

    Freedom-from refers to the absence of slavery, oppression and any constraints that limit our liberty. It’s the kind of freedom revolutions and wars are fought over. Once we achieve freedom-from, it results in the emergence of a new type of freedom, freedom-to.
    Freedom-to refers to the endless possibilities that lay before us once constraints are removed.

    Fromm noted that people love freedom-from, but often struggle with the resulting freedom-to. Having endless possibilities results in a great burden being placed on our shoulders; we are responsible for who we become. The truth is freedom can be very frightening if you’ve never had it before.

    One way people escaped freedom-to was by turning towards authoritarianism. In the face of endless possibilities and burdensome freedom, people look to give it away to a bigger, stronger other who they believe will protect and guide them. That’s why most bad guys in movies believe humanity is suffering because of its abundant freedom-to, believing that only subjugation will bring salvation This is obviously messed up!

    • Thank you for these thoughts.
      Im really appreciate. About endless possibilities, freedom has a lot of side that we haven’t known yet. Generally, we focuse on just one side and follow the same steps since we born. “Human” isn’t meaning like that, we have to check and sort out out priorities.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR