Ana SayfaTarihTahta Kılıcın Sihri

Tahta Kılıcın Sihri

İstanbul’un fethine ilişkin efsaneler, hem Türkler hem de Bizanslı Rumlar tarafından ince ince işlenmiş, gelecek kuşaklara tüm güzellik ve incelikleriyle miras bırakılmıştır. Efsanelere göre, İstanbul gibi bir şehrin fethi, mucizelerle olabilirdi ancak…

Gerek Osmanlı gerekse Bizans toplumlarından aktörlere yer verilen bir fetih efsanesi çok ünlüdür. II. Sultan Mehmet’in saldırı üzerine saldırı tazelediği, Türk toplarının cehennemi bir ateşle surlarını dövdüğü kuşatma günlerinden bir gün, Tanrı bir meleğini Agapios adındaki bir keşişe gönderir. Melek, getirdiği tahta kılıcı Agapios’a verir ve bunu Bizans imparatoru 21 Konstantinos Paleologos’a vermesini söyler. Bu kılıç sayesinde Türkler şehri alamayacaklardır.

Keşiş Agapios, kendisine verilen ilahi görevi yerine getirmek üzere hemen Bizans sarayına gider ve imparatorun huzuruna çıkarak; “Yüce Tanrımız bu kılıcı size gönderdi efendimiz. Bu kılıcı alın ve onunla düşmanınız Türkleri yok edin!” Konstantinos Paleologos kılıcı alır, ama tahtadan yapılmış olduğunu görünce müthiş öfkelenerek keşişe bağırır:

“Benim elimde şanlı Davud’un her savuruşta dört mızrak boyu uzayan olağanüstü kılıcı var. Bu tahta kılıç ne işime yarar ki!” Saraydan kovulan ve kalbi kınlan keşiş, o üzüntü ve kızgınlıkla doğruca genç Türk padişahının huzuruna çıkar, hikâyesini anlatarak tahta kılıcı ona sunar. Genç padişah kutsal armağanı büyük bir sevinçle kabul eder. Kısa bir süre sonra Bizans düşer, genç Türk padişahı böylece “Fatih” olur…

Bunu biliyor muydunuz?

29 Mayıs 1453 teki fetihten bir gece önce, son Bizans imparatoru 11. Konstantinos Paleologos Dragezes, bugün “Gül Camii” diye bilinen “Aya Theodosia” Kilisesinde düzenlenen ayine katılmış ve İstanbul’un kurtuluşu için, halkı ile birlikte dua etmişti. Bizanslılar kilisenin içini güllerle donatmışlardı o gece.

Ertesi gün İstanbul düşüp de Osmanlılar kente girince, buraya da geldiler ve bir gül tarlasına dönüşen kiliseyi görünce şaşkınlığa uğradılar. Rivayet odur ki, işte o zaman bu kilise hemen camiye dönüştürüldü ve adı da Gül Camii oldu. Ancak, bu güzel hikâyenin gerçeklerle pek örtüşmediğini söyleyebiliriz. Çünkü minaresinde yapılan incelemelerden edinilen bilgiler, kilisenin 15. değil, 16. yüzyılda camiye çevrildiği yolunda.

Fatih’te, İskenderpaşa Mahallesi’nin biraz yukarısında, meydan oluşturan yolların ağzında, İstanbulluların “Kıztaşı” diye bildikleri, ünlü Marcianus (Markianos) anıt sütunu ile ilgili efsaneyi duydunuz mu bilmiyoruz… Ayasofya’nın yapımı sırasında genç bir kız, efsane bu ya, sırtına yüklediği koca bir sütunla inşaat alanına doğru gitmekteyken, aniden karşısına bir cin çıkmış ve kıza nereye gittiğini sormuş. “Ayasofya diye bir kilise yapıldığını duydum. Çorbada benim de tuzum bulunsun diye bu sütunu oraya götürüyorum” diye cini yanıtlamış kız. “Sen geç kalmışsın, kilise çoktan bitti. Sen o taşı aldığın yere bırak” diye kıza karşılık vermiş cin.

Kız üzülerek taşı aldığı yere dikine bırakmış, ancak içine de bir kuşku düşmüş. Kendi gözüyle kiliseyi görmek için yola düşmüş genç kız. Ayasofya’ya varınca bir de ne görsün. İnşaat bitmek şöyle dursun, daha yanlanmamış bile. O zaman genç kız cinin kendisini kandırdığını anlamış ve taşı geri almak için hemen geri dönmüş. Ne var ki, dikili duran taşı yerinden kıpırdatamamış. Çünkü genç kız, cinin sözüne uyup taşı bıraktığı için tılsımlı gücünü kaybetmiş. İşte o gündür, bugündür bu sütun “Kıztaşı” olarak anılır olmuş.

Bunu biliyor muydunuz?

1500 yaşından daha eski, M.S. 450-457 yıllarından kalma bu anıt, İstanbul’da ayakta durabilen birkaç Bizans anıt sütunundan birisidir. Rivayetlerden biri de o ki, sütuna Kıztaşı denilmesinin nedeni, altından geçen kızlara, bakire olup olmadıklarını fısıldamasıymış! İmparator II. lustinianos’un baldızının kulağına da bir şeyler fısıldayınca, üzerindeki heykel kırılıp devrilmiş! Kıztaşı, imparator baldızına ne demişti acaba? Bir başka hikâye daha anlatılır Kıztaşı hakkında. Sütun, dikdörtgen bir kaide üzerinde yükseliyor, tepesinde bir kronit başlık ve bunun da üzerinde kare bir blok bulunuyormuş. Bu bloğun köşelerinde, kanatlarını açmış dört melek heykeli varmış ve muhtemelen İmparator Marcianus’un heykeli bu bloğun üzerinde duruyormuş. Bizans çağında bu dikilitaşın bulunduğu meydan, “Forum Amastrion” olarak bilinirmiş. Biraz batıda, Şehzadebaşı’nda, yani Philadelphion’daki tetrapilon anıtı önündeki “el” heykelleri önünden geçirilen “idamlıklar “in cezaları, daha sonra Kıztaşı’nın bulunduğu Forum Amastrion’da infaz edilirmiş…

Focus – İstanbul Efsaneleri

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

BAŞLIKLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Ölü Deniz Parşömenleri İnternette

20. yüzyılın en önemli arkeolojik buluşlarından biri olarak kabul edilen Ölü Deniz Parşömenleri'nin bir bölümüne artık internetten ulaşmak mümkün. Yazılmalarının üzerinden iki bin yıl ve...

Yenilgin

Ben sadece seni özlemiyorum. Ciğerimi deşiyorlar, gölgeler geçiyor ruhumdan, tenim tenine sesleniyor. Ben sadece seni özlemiyorum. Biraz hoş sohbet oluyoruz göğe, biraz kana karışan alkol.. Ben sadece seni...

Nikomakhos’a Etik

İnsanoğlunun İçindeki “İyi”nin Doğası Nedir? Aristo’nun siyaset konusundaki çalışmaları, onu yine “bilenlerin efendisi” olarak konumlar. Ama Aristo için bilmek (vukuf), diğer konularda olduğu gibi, siyaset...

Nanook of the North

Bir eskimo ailesinin yaşantısı ve hayat mücadelesini anlatan “Nanook of the North” siyah beyaz kamerayla çekilmiş bir epik hikaye. Film, eksiksiz bir doğa mücadelesini...

Radio

Ed Harris ve Cuba Gooding Jr.’ın başrolleri paylaştığı “Radyo”, duygu yoğunluğu yüksek bir dram. Film, Jones (Ed Harris) adlı bir lise koçunun, Radio (Cuba...

Acâibü’l Mahlûkat ve Garâibü’l Mevcûdat

9. yüzyılda Yunanca ve Latince astroloji, felsefe, tarih, coğrafya, botanik, tıp ile ilgili el yazmaların tercüme edilerek resimlenmesiyle ilk örnekleri görülmeye başlanan İslam minyatür...

Ruh Boşluğundan Yazılanlar

İnsan açıp eski yazılanlara bakınca acısını hatırlıyormuş, sadece zaman girmiş araya, sadece kelimeler, özneler ve yüklemler değişmiş ama acı kalıcıymış. Kalıcı. Hayatı uzun bir...

Silüetler

Siluetler, gölgeler ve hayatın o keşmekeşi… Yanılsamaların izdüşümü… Hangimiz düşündü kendi gölgemizden korkmamız gerektiğini ya da hayatı kaçınılmaz kılanının aslında hayaletlerimiz olduğunu? Biz gölgelerden bir...

Cennet ve Cehennem

Giriş Cennet ve Cehennem… Bu kavramların kulağa hoş gelen bir tınısı, hem de insanı korkutan bir tarafı var. Ayrıca bu iki kavram, bir köşeye kapanıp,...

Felsefe Ders Notları: Siyaset Felsefesi

Siyaset, Aristoteles’e göre “Yurttaşların, toplumu ilgilendiren işlerle ilgili olarak yaptığı her şeydir.” Siyaset felsefesi  siyasi yaşamı konu alan, özellikle de devletin özü, kaynağı ve değerinin...

Behzat Ç. Ekranlara mı Dönüyor?

İddiaya göre, Behzat Ç. adlı dizi internet üzerinden, sansürsüz bir şekilde yayınlanacak. Türkiye'de televizyon tarihinde en çok konuşulan diziler arasında yer alan Behzat Ç.'nin yeniden...

Kürek Mahkumları ve Yosunlu Tümceler Müzesi

"SÖZ" SÖYLENMEYİ BEKLİYORDU... Bu bekleyiş bir dilsizin son umuduydu. Kitaplar da para etmiyor bu yokluğa. Söze ne hacet? -Ne hazindir efendim, ne acıdır: en yüce...

Sevgi’nin Belirtileri

Sana duyduğum aşkın etkisiyle söylüyorum Sevgilisi kendisine “Söyle bana” diyenin sözünü Şam’a girince karıştı aldım Görmedim bir âşık, aşkı benimki gibi olan Aşığım ama kime âşık olduğumu bilmiyorum Beni...

Ay, Bir Nuh’un Gemisi midir?

Yapay bir uydu fırlatacaksınız, bunun içini boş yapmanız yerinde olur. Aynı zamanda, böylesine muazzam bir uzay projesini gerçekleştirebilecek olan herhangi bir varlık sisteminin, Dünya...

Anarşizme Post-Anarşist Bir Yaklaşım

Nedir A. A. A . ... ? Alfabenin ilk harfi. Sıralamayı uzatmadan Birey Yayınları’nda yayınladığımız Anarşist Kuram ve Kökeni (1992) adlı kitabın giriş yazısını anımsadım. Ancak oradaki anarşi tanımlamalarını...