Yasa ve Ten

Yasanın Soyut Kavramı

Çağımızın ufukları aşan ve kapsamlı karakterinin doludizgin iddialarından biri ve hatta en önemlisi artık herkesin zihninde kendine nöral bir konum ikame edinmiş olan her yasanın ertelenebilirliğidir. Tüm şaşalı ve görkemli çağdaş fikirlerin postülası işte bu her tür yasanın ertelenebilirliği veya yasanın hiçliği ilkesidir. Çağdaş ontolojide, varoluşçulukta, transendental epistemolojide bu ilke, Descartes’ın ağaç metaforunun güncel versiyonunda bir ‘kök’ konumunda olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Formel bir varlığa sahip yasa reddedilip yerine sonsuz olanaklar çokluğu konulmuştur.

Ancak yasanın yeni bir varyasyonunun türetilebilineceği kanaatindeyim. Yasanın kavramsal ve soyut bir minvalde tanımı yasanın reddedilmesi için tabii bir nedendir. Çağdaş düşünce yasa kavramını reddederken soyut bir heyula gibi tüm varlığın üzerine dadanmış bir formel kavramı reddediyordu ve bunda da gayet haklıdır. Fakat yasayı yeni bir tarzda düşünme gereksinimi doğuran bazı nedenler mevcuttur. Tarihsellik, politik-kurumsal çevre, biyolojik sınırlılık bizi yasa kavramını tekrardan düşünmeye iten sebeplerden bazılarıdır.

Yasanın Teni

Yasa kavramının yeni ve asli bir tanımını yapmaya kalkıştığımızda karşımıza oldukça radikal bir materyalist tanım çıkar: yasa tenimiz üzerine sinmiş olan bir tabakadır. Yasa zihnimizdeki bir fikri kökeni nerede olduğu bilinmeyen bir ilişkiyle varlığa bağlanıp varlığın kavramsal izdüşümü değildir (böylece Hume’un cebelleştiği nedensel ilişkinin kökeni sorusunun da aslında yetersiz bir düşünüm sonucu ortaya çıkmış bir soru olduğu görülüyor). Yasa düşünülen değil, hissedilendir. Duygusal bir his değildir bu; daha çok fenomenal bir histir. Dahası yasanın varlığına dokunuruz; yani onun dokunuşunu hissederek buna mukabil tensel bir yanıt veririz. Yasanın varlığını açıklamanın en iyi yolu metaforik olarak tökezleyip düştüğümüz ya da daha ileriye gitmeye takatimizin kalmadığı anları anımsamaktır. Yasa bu durumlarda başımızda dikilip kendi varlığını ifşa eder.

Fakat yasanın tensel varlığını gösterecek en iyi örnek bir ihlal sonucunda gelişen yenilgidir. Düşünmeden ilerlediğimizde veya hatalı düşünerek ilerlediğimizde bir süre sonra takılıp düşeriz. İşte o an yasa zihnimize dadanır ve kendisini anımsatır. Yasa bu durumda bedensel kuvvetle temasa geçmiştir. Kuvveti bloke eder ve önünü tıkar. Kuvvetin çarptığı şey yasadan başka bir şey değildir.

Hakan Örnek

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

İstanbul Kitap Fuarı’nın Teması Felsefe

Bu yıl 35. yaşını kutlayacak, TÜYAP ve Türkiye Yayıncılar Birliği ortaklığında düzenlenen Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın teması ve onur yazarı belli oldu. Kitap fuarı...

Tartışmalı Kitap Nihayet Türkçede

Jean Baudrillard'ın çağdaş sanatın varlık nedeninin kalmadığını ilan ettiği tartışmalı kitabı 'Sanat Komplosu' İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. 'Jean Baudrillard, 1996’da Sanat Komplosu’nu yayınladığında, artık çağdaş...

Dücane Cündioğlu: Leyla’ya Kavuşmak Hangi Mecnun’un Haddine?

Yazar Dücane Cündioğlu, son kitabı ‘Motto’yu, bir tür çatı arası metrukatı, evrak-ı perişan olarak tanımlıyor. Çünkü Kapı Yayınları’ndan çıkan kitap, Cündioğlu’nun bugüne kadar sosyal...

Avcının Akşam Şarkısı

Yürüyorum kırda sessiz, yabanıl Elimde tüfek sürüne sürüne; Gözlerimde senin ışıklı yüzün, Tatlı hayalin gülümsemede. Gezmedesin sen şimdi, sevimli Kırlar içinde vadilerde; Ah, benim uçup giden hayalim Bilmem görünür mü sana...

Yanlışa Değinmek

Konuşmak, insanın doğuştan gelen bir yetisidir. Bunu durdurmak, zihinsel problemlere yol açar. Ayrıca konuşmamayı öğrenmektense, dinlemeyi öğrenmek daha akıllıca ve kolaydır. Çünkü konuşmak, içgüdüsel...

Özlüyorum Seni

Zamansız seni düşünüyorum. Zamanlara hapsetmiyorum. Birini uzun ve dikkatli dinler gibi yapıp, Aklımı sana kaydırıyorum. Beynimdeki şekiller görüntüler hızla çalışmaya, parçalar parçalarla bütünleşmeye çalışıyor. Sonuçta muhteşem kurgunun içinden...

İkinci Sonsuzun Kapısı

periskop mürekkep hokkası gözler beni dönemeçte girer dolma kalemim kendi kabuğuna kağıt sayfası büyük beyaz kanatlarını açar gözlerimi yuvalarından çıkarmadan az önce iki pençesiyle görüp göreceğim kendi bedenim ölü bedenim… debdebe...

Bilmece, Oyun ve Devam

Nasılsın diye sorduğumda verdiğin cevap: Kelimeler... Saflığımın habercisi... Her daim aldığım nefes gibi içimde fısıldaşırlar. Ruhum ateşle yoldaş olur, gerçeğin kellesi ayaklarımın altındayken ne kadar...

Karışık Şiirler

Kış Akşamı Son kelimelerimi bir kış akşamı yazdım Ben ilk hecelerimi sildim o kış akşamları Aralıksız sevebilmek İhsaniyet adında, Denizi seyrediyorum dalgalarıyla Bir şiir mahzeni uğruna. Son kelimelerimi bir kış akşamı...

Öldürme İçgüdüsünün Acı ile Haklılaştırılması

Bu dünyaya doğan her insan acıyla sevişmek zorundadır. Öldürme eylemi ruhani bir kurtuluştur. Şöyle ki, insanlığa kıyarsan suçlu değilsindir.  Çünkü o inkâr edilenle eşdeğerdir. Tam...

İsyankâr Nietzsche, Kim İçin, Ne İçin İsyan Ediyor?

Nietzsche, felsefe tarihinin kuşkusuz en ilginç kişiliklerinden birisidir. Kullanmış olduğu dilin şiirselliği, güçlü retoriği ve (görünüşte) radikalliği, hemen herkesi ona hayran kılıyor. Son derece...

Sevgi ve Kendini Bilmek

Bütün evreni dıştan içe doğru saran sevgi enerjisi, varlıklar tarafından çeşitli derecelerde tezahür ettirilmektedir. Buna rağmen, günlük yaşamımızda insanların birbirlerini sevmediklerini gözlemlemekteyiz. İnsanlar birbirini...

Fransa’daki Devrim Üzerine Düşünceler

Özgürlük ruhunu işbaşında gördüğümde, güçlü bir ilkeyi de işbaşında görürüm ve bu bir süreliğine, onun hakkında duyup duyabileceğim tek şey olur. Vahşi gaz, sabit...

Ölmeden Önce

Yaşamın amacını anlayabilmek için, giriş – çıkış kapıları belirlenmiş zaman çizgisinde gerçek uyanışı tatmamız gerekmektedir. Her anın kendi içinde yükselişi, mertebeleri ve doğurganlıkları mevcuttur....

Kaburga

Karanlık, homojenliğini yitirdiğinde gerçekler gölgede kalır, sahte olan ne varsa etrafını sarar, seni aydınlatacak ufacık bir ışık arar durursun; şanslıysan bir kaçış yolu belirir...