saçların
bir uzun yoldur tenime
dokundukça esmerleşir
acıyan yerlerime
ama yine de isterim kokusunu
uçuşmasını
rüzgarla savaşmasını
saçların
erkekliğimin sığ sularında yüzen
yelkensiz bir gemidir
nefesim olmadan
hiçbir yere gidemeyen
saçların
kaosun ortasında beni saran
amansız bir tanrıdır
saçların
saçların...
sarhoşum alkol damarlarımda
biliyorum
bir sen yoksun yanımda
seni düşünüp yazmak
tek sarhoşluğum
kelimeler dudakların gibi
müptelası yapıyor ruhumu
güzelleştikçe benim oluyorlar sanki
yazmayı bırakamam seni
saçlarına tutunmayı özledi ruhum
hatırlamıyorum bitanem
sen söyleyince hatırladım
kafam...
orospuların vicdanından kopardığım kırıntılarla besledim aç köpeklerimi
sadakatin masalında hep kaybederek boşalttım ruhumun zehrini
evet ben kaybedenim
suçsuzluğun azabında kavrulan küçük çocuk
annesinden korkan dev
o benim
yağmur yağarken kaçkınca...
o gün gözyaşlarım kristalleşti
ve avuçlarına düştü
hesaplamadığım bir anda
karıştı tenine
gözyaşlarımın prensesi
bir adamın çırpınışı gibi
son sözleri
sonra yine ağladım sessizce
korkma benimsin
ayrılsak bile dedi
gözyaşlarımın prensesi
oysa beni ağlatan şey
saflığının...
dağılmış zerreler haneler sessiz
viran bakışlar korkak gözler çaresiz
büyük gelir olmuş üzerimizde durmaz insanlık
yaşamak zor artık inandıklarından kaçarak
ödünç nefesler pay edilememiş
hiç kimse kendinden önce ölmemiş
sevgiye...