Felsefe tarihi yazımının ilk temsilcisi Aristoteles olarak bilinse de modern anlamdaki felsefe tarihinin inşasını Hegel’e borçluyuz. Hegel’e göre “felsefe tarihi”, felsefenin yani aklın kendi kendisini tahakkuk ettirmesini içermektedir. Bu bağlamda felsefe tarihi, felsefe yapmanın ta kendisidir demek mümkündür. Hegel’in de vurguladığı üzere, felsefe tarihi aslında aklın tarihiyle aynı düzlemde ilerlemektedir: ikisi aynı şeydir. Dahası, Hegel’e göre aklın ilerleyişi, yani felsefe tarihi, tesadüfi değildir. Dolayısıyla felsefenin tarihi, yalnızca kişilerin ve olayların yüzeysel tarihinden ibaret değildir. Tarihin bütünlüğe gelişinde bu iki filozof —Aristoteles ve Hegel— başat aktörler olarak öne çıkmaktadır. Hegel’de felsefe tarihi araştırması bizzat felsefe araştırmasının kendisi olmaktadır.[1]
Ortega y Gasset ve Felsefenin Kökeni Üzerine
İspanyol filozof José Ortega y Gasset (1883–1955) de bu fikri paylaşmaktadır. Felsefenin Kökeni ve Geleceği[2] adlı eserinde, geçmiş felsefeleri yani felsefe tarihini şu şekilde özetlemektedir:
“Felsefeler —cahil kişinin zannettiğinin aksine— kendi aralarında birbirlerini gayet iyi anlarlar: Neredeyse üç bin yıllık bir sohbettir onlar; aynı felsefi tavırdan ve aynı ikilemli meselelerin mevcudiyetinden mütevellit ortak bir dil içinde sürekli bir diyalog, sürekli bir münazaradır onlar.”
Gasset’in Hegel ile bir başka ortak yanı da Aristoteles hayranlığıdır. Kitabının çeşitli bölümlerinde Aristoteles’e atıflarda bulunan Gasset, Aristoteles’ten sonra felsefe-tarihinin olumsuz bir yönde seyrettiğini belirtmektedir. Ona göre felsefe artık eskisi kadar bütüncül ve parlak değildir: Aristoteles’ten sonra karanlık başlamıştır. Bu “Antik zayıflama” üç büyük felsefede somutlaşmaktadır: Stoacılık, Epikürcülük ve Kuşkuculuk.[3]
Gasset, Antik Yunan düşüncesine hayran olduğu kadar seçicidir de. Yunan düşüncesini bir kenara, Aristoteles’i bir tarafa koyar —tıpkı öncülleri Hegel ve Heidegger gibi.[4]
Felsefe Tarihi: Hakikatin Tezahürleri
Felsefe tarihi, birbirinden kopuk fikirlerin toplamı değildir. Aksine, felsefe tarihi kendisini tamamlamayı bekleyen ve sürekli devinen Hakikat’in (Aletheia) farklı tezahürlerinden oluşmaktadır. Gasset’in düşüncesinde bu süreç biraz farklı seyretse de sonuç aynıdır: felsefe tarihinin özgünlüğü şüphelidir.
“Bunların hepsi, birbirlerine karşıt duran maskelerinin altında aynı felsefedir.”[5]
Tüm felsefe tarihini tek bir noktaya indirgemek haksızlık gibi görünse de felsefe tarihi bu indirgemeyi sırtlanmaktadır: felsefeler tarihi tek bir şeyin peşindedir —Aletheia.
Peki nedir bu Aletheia? Felsefe tarihine göz attığımızda Parmenides ve çağdaşları öğretilerini “aletheia” adıyla sunmuşlardır. Bu, felsefe yapmanın ilk adımıdır.[7] Aletheia “hakikat” anlamına gelmektedir.[8]
Gasset, kitabının ilerleyen bölümlerinde felsefenin bir “isim almasının” çok önemli bir gelişme olduğunu vurgulamakta; bu sürecin bir “ad verme”nin ötesinde bir “eylemlilik” taşıdığını belirtmektedir. Ona göre Aletheia, unutulanın yeniden hatırlanmasıdır; bir nevi “canlılık”tır, bir uyanıştır.[6]
Neden Gasset Okunmalı?
Felsefenin Kökeni ve Geleceği, okuyucuyu felsefenin ne olduğuna ve ne olması gerektiğine yönlendiren kısa fakat yoğun bir felsefe tarihi turudur. Gasset, felsefe tarihinin gerektiği gibi ciddiyet görmemesinden yakınmakta ve bu eleştirisini birçok filozof ve ekol üzerinden temellendirmektedir.[9]
Felsefe yapma biçiminin dönüşümüyle felsefe tarihi yazımının da aynı paralelde ilerlediğini belirten Gasset, felsefe tarihinin aslında tek bir düşünsel yönelimden beslendiğini savunmaktadır. Bu nedenle kitapta felsefenin “özgün ismi” soruşturulmakta ve özellikle Aristoteles övgüyle anılmaktadır.[10]
Gasset, yalnızca yetkin bir filozof değil, aynı zamanda derin bir düşünce tarihçisidir. Modern felsefeye dair görüşleri kadim bir iddiayı doğrular niteliktedir. Gasset, modern felsefenin ruhunu Descartes bağlamında teşhis ederek “felsefe bir bilim olmayı arzular”[11] söylemini Husserlvari bir kaygıyla dile getirmektedir.
Sonuç: Felsefe Tarihi Aklın Kendini Hatırlayışı
Gasset, iyi bir felsefeci olduğu kadar iyi bir felsefe tarihçisidir. Felsefenin Kökeni ve Geleceği adlı eserinde ontolojiden dil felsefesine, skolastisizmden modern felsefeye, fenomenolojiden metafiziğe kadar uzanan geniş bir yelpazede düşünsel derinlik sunmaktadır.
Net, ölçülü ve duygusallıktan uzak bir yazım tarzı benimseyen Gasset, vakayı esas alarak felsefeyi bir “yaşantı alanı” olarak ele almaktadır. Aristoteles çizgisinde yürüyen bir filozof olarak Gasset, felsefeyi yüceltmek ile felsefeye hakkını teslim etmenin aynı anlama geldiğini savunmaktadır. Felsefe, onun nazarında, varlığın kökünde yer almaktadır.
Bir filozofu kategorize etmek onu indirgemek anlamına geleceğinden Gasset’i belirli bir ekole sığdırmak imkânsızdır. Onun kendi sözleriyle bitirelim:
“Dolayısıyla felsefe tarihi, filozofun, ilk hareketinde kendi geleneğinin kaynağına doğru yaptığı bir geri dönüştür.”[12]
Can Murat Demir
Dipnotlar:
[1] Her iki filozof, Tarihi önemser ve felsefe tarihinin felsefe ile aynı şey olduğunu düşünmektedir. Aristoteles ünlü eseri Metafizik’te felsefe tarihine olabildiğince değinmeye çalışmıştır…
[2] José Ortega y Gasset, Felsefenin Kökeni ve Geleceği, Çev. Soykan Özyurt, (İstanbul: Babil Kitap, 2022), s.26.
[3] a.g.e., s.95.
[4] Bilindiği üzere Heidegger’in felsefe tarihi bilgisi muazzamdır, tıpkı Hegel gibi o da felsefe tarihinin aslında felsefe yapmanın kendisi olduğunu savunur.
[5] a.g.e., s.52.
[6] Aletheia kelimesinin anlamı “unutmak” ve “unutkanlık” anlamına gelen lethe’den gelmektedir…
[7] a.g.e., s.59.
[8] a.g.e., s.62.
[9] Gasset yalnızca ekolleri değil, filozofları da ele almaktadır: Aristoteles, Kant, Descartes, Heidegger, Stoacılık, Skolastisizm vb.
[10] Gasset Aristoteles’i üstün bir başlatıcı olarak görmektedir.
[11] Husserl’e göre “felsefe bilimlerin bilimidir.”
[12] a.g.e., s.132.