ateş
teninin o yatakta parlamasıdır
sonra kan kokusu
ellerinde aşk ilacıyla
yalnız bir adamı çağırır
öpücük
en ıslak kaçıştır
sonra gözlerin
içinde ayışığıyla
uslanmaz karanlığı yaratır
ruhlarımız
en akışkan haliyle
ölümü arzulayan
bedenlerimizi kıskanır
her yanımızı saran
saflığın kutsanmasıdır
henüz...
ölüyü hep dışarıya gömeriz
ölüm dışarıda olmayı özlemektir
başka birine benzemektir
bize benzeyenlerden uzaklaşma fikridir ölüm
her benzeyen aynı zamanda ölüdür
bu yüzden benzer ölüler aynı yere gömülür
dışarıya doğru...
gecenin ağzından koparttığım lokmayla çiğniyorum yalnızlığı
yanına katık ediyorum yosma ve bir o kadar da dönek utangaçlığı
hokkabaz ruhumun bir numaralı belası
sevişken ölülerin yanından salına salına
geçerken...
gözlerin
en karanlık saatlerimde
yanımda olan
içimi görüp te ardına saklanan
gözlerin
her sevişmemize
saplanıp kalan
benim aşk anahtarım
gözlerin
dalıp gitmenin
en güzel zamanında
yanımda olan
eritip kalbimi
ruhumdan çalan
gözlerin
acının en güzel hali
gözlerin
tek kaçışım
karanlığın kör saltanatından
gözlerin
gözlerin
izliyor...
prenses
aklına eser
gelir gider
sever
ama asla küsmez
prenses
kurtarıcı meleğim
sinirlenir
sonunda bana döner
prenses
aklıma eser
saçları değer
sesi aşka davet eder
esmer teni
ruhumu sobeler
prenses
her yeri
her şeyi
benim olan tek ülke
prens yapar sefili
prenses
nefes alıp durur
köle...