Bugün Ankara Güven Park civarındaki dolmuş duraklarında yaşanan canlı bomba saldırısı haberi, hepimizi derinden sarstı. Resmi rakamlar henüz açıklanmamış olsa da, sosyal medyada dolaşan bilgiler 100’den fazla ölüm ve benzer sayıda yaralıyı işaret ediyor. Patlamanın dehşeti, gözler önüne serilen insan kayıpları ve yaralıların dramı, yaşanan trajedinin boyutlarını hissettirmektedir. Üzgünüm, çünkü bu olayın ardından daha fazla acı ve kayıplar kaçınılmaz görünmektedir.
Bütün bu yaşananlar karşısında, gündelik siyaset ve sıradan medya içerikleriyle yaşamaya alışmış bir toplumun tepkisizliği dikkat çekici bir paradoks oluşturmaktadır. Sosyal medya ve televizyon ekranlarında, Survivor gibi eğlence programlarına dair paylaşımlar devam ederken; halk, yaşanan trajedilere karşı kayıtsız kalmaktadır. İnsanlarımızın duyarsızlığı, bireysel ve toplumsal bilinç eksikliğinin bir göstergesidir. Bu durum, modern Türkiye’nin ciddi bir sosyal yozlaşma ve sıradanlaşma ile karşı karşıya olduğunu işaret etmektedir.
Ülkemizin içinden geçtiği bu karamsar tabloyu açıklayacak birkaç faktör öne çıkmaktadır. Birincisi, eğitim ve bilinç düzeyinin düşüklüğü, toplumsal duyarlılığı azaltmakta ve kolektif tepkisizliği beslemektedir. Okuma-yazma oranı ve eleştirel düşünme becerisi sınırlı bir toplumda, felaketler sıradan bir gündelik olay gibi algılanabilmektedir.
İkincisi, medyanın yozlaşması ve taraflı haber üretimi, halkın duyarlılığını daha da törpülemektedir. Acı haberler ve trajik olaylar, medyanın manipülatif ve eğlenceye odaklı yayın anlayışıyla gölgelenmektedir. Bu durum, bireylerin dikkatini hayatın gerçek meselelerinden uzaklaştırmakta, onların ilgisini gereksiz ve önemsiz içeriklere çekmektedir.
Sonuç olarak, yaşanan bu acı olay, toplumsal bilinç, nesillerin eğitimi ve medyanın sorumluluğu üzerine ciddi bir sorgulama yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Cehaletin, duyarsızlığın ve yanlış yönlendirilmiş eğlencenin bir toplumun felaketlere karşı nasıl savunmasız bırakabileceğini görmek üzücüdür. İnsanlarımızın trajikomik halleri, yalnızca bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda kolektif bir çöküşün de habercisidir.
Türkiye’nin geleceği, eğitim ve toplumsal farkındalık ekseninde yeniden şekillenecek; bilinçli nesillerin yetişmesi ve medyanın etik sorumluluğu, toplumun kurtuluş anahtarları olarak öne çıkmaktadır. Bu trajedi, sadece bir acı değil; aynı zamanda bir uyarıdır: Toplum, sıradanlıktan ve kayıtsızlıktan çıkarak, bilinçli ve duyarlı olmayı öğrenmelidir.
Can Murat Demir