kış gelmiş yalnızlığıma,
baharları yaşayamamıştım oysa!
insanlarıyla gelmiş,
tanıdık suretler yok ortada.
alışılır mı gecesi ve gündüzüne?
kalmışken üçüncü bir zamanda!
evler görüyorum...
hissiz kimsesiz bir sohbetti
geceler, gündüzlere hasret.
müsveddelerinden uzak özü insandı
yarını düş, dünü kırıntılarıyla…
çocukluk ellerinde kirleri
hasret henüz çok uzakta.
tanışmak...
gece ve şehir
aşklarına inat, yalnızlığı anlatır.
günü aydın yapacak olanın
bir çift göz olduğu bilinir.
zamanın akıp, akmaması
varlığıyla ilişkilidir.
her sokak...
Meğer garip bir yıldız hayatmış varlığın,
Yokluğunu anlatmakta neymiş, varlığınla bu kadar sensizken?!
Hiç akla gelmeyecek kelimeler,
Olmayan harflerin kuramadığı...
tanımadığım sokaklar şahittir
geceleri taşıdığım anlara
konuşmak için geç kalınmış
sözler yerlerinde değil ilk defa
uykuya anlatılan masallar
akılda kaldıkça uzar olmuş
korkular
kahramanları kadarmış aslında
gülüşlerinde yer buldukça çocukların
gezindiğim sokaklardan sıyrılıp...
-kim?
-nasıl?
-gerçekten mi?
-neden?
diyecekler! O yüzden yazıyorum bu mektubu.
“vakti gelen gidiyor” öyle söyleniyordu.
genç ölümlerse her zaman vakitsiz olacak.
ya vakit çağırdı beni ya da ben vaktimi...
nasılsa adı...
dağılmış zerreler haneler sessiz
viran bakışlar korkak gözler çaresiz
büyük gelir olmuş üzerimizde durmaz insanlık
yaşamak zor artık inandıklarından kaçarak
ödünç nefesler pay edilememiş
hiç kimse kendinden önce ölmemiş
sevgiye...