Bu akademik denemede, şiir ve felsefenin etkileşimi, sanatın estetik ve yaratıcı boyutu ile insanın kendini ifade edişi incelenmektedir. Şiirin felsefi derinliği ve yaratıcı süreç üzerindeki etkisi, edebiyat ve estetik perspektifiyle tartışılmaktadır.
Sanat ve İnsan
Sanat, insanın kendisini eksiksiz şekilde ifade ettiği, haklılaştırdığı ve kısaca kendisini tanrı olarak gördüğü andan itibaren başlamaktadır. Bu süreç, her şeyi görünür kılmanın en etkili yoludur. İnsanlık tarihinin bütün hayata dair hesaplaşmaları, çatışmaları ve derinliği, sanatsal bir atmosferde dile getirilmekte ve bu atmosfer bir komplekstir. Bu oluşlar, birçok alt sanat yaratımında kendini göstermektedir.
Şiir: Estetik ve Felsefi Derinlik
Şiir, üretken, etkileyici ve estetik bir hayat formu olarak, yaratmanın tüm rahatsızlığıyla doludur. Bu değişken ve sarsıcı yapı, doğayı, insanı, evreni, olguları, umutları ve duyguları eleştiren, tasarlayan ve dönüştüren bir felsefi derinlik içerir.
Felsefe ve sanat ilişkisi, şiirin hem çıkış noktası hem de varlık sebebi olarak kendini göstermektedir. Şiir, her zaman bir felsefeye ya da bir açmaza gebedir; felsefe ise şiirin gerekçesidir. Bu ikili birleştiğinde, karmaşık biçimlerin en sade hâli ortaya çıkmaktadır. Şiir, kendi felsefesini içselleştirmek için dili en etkin şekilde kullanmakta ve edebiyatta buna üslup denmektedir.
İnsan ve Şiir: İçsel Görünüm
Şiir, bir sanat eseri yaratırken insana ait öğeleri kullanmakta ve insanın iç görünümü olarak işlev görmektedir. İnsandan uzak bir felsefe olamayacağı gibi, insandan uzak bir şiir de mümkün değildir. Şiir, felsefi anlatımları en kısa, en öz ve en anlaşılır biçimde sunmakta; eleştirel bir duruş sergilemekte, ancak ideolojik bir propaganda aracı olmamaktadır.
Şiir, zevklerin, arzuların, kaygıların, hüznün ve acının sanatsal biçimde irdelenişini içermektedir. Bu özellik, sanatsal şiir tasvirinin temelini oluşturmaktadır.
Şiirin Felsefi İşlevi ve Polemik Sanatı
Şiir, insanın felsefi planda ilerlemesinin anahtarıdır ve polemik sanatını içinde barındırmaktadır. Polemikler, fikri gelişmenin, zihinsel zindeliğin ve entelektüel zenginliğin belirteçleridir. Fikir tartışmalarında kullanılan bu kabiliyet, kurgusal zekayı ve bireysel tatmini güçlendirmektedir.
Şiir, mekânsal veya tarihsel kaygı duymaksızın her şeyi kendi meşrebince tasarlamakta; bu süreç, oyun hamuru gibi her şeye benzeyebilme ve her şey gibi görünebilme yeteneği sunmaktadır.
“Geçer gider yeryüzünde en güzel nimetler bile, zaman sınırlarını aşan düşüncelerimizle, yaptığımız etki düşünenlere bir tek o vardır; o kalır sonsuzluğa.” – Goethe
Nesneler, İmge ve Sanat
Nesneler, hayatın devamı için gerekli öğelerdir. Şiir, nesnelerin önemini belirleyerek onlara yeni anlamlar ve misyonlar yüklemektedir. Maddi çevrenin önemsizliği veya önemi üzerinde kurgusal nüanslar oluşturmaktadır. Şiir, akıl ve sezgi ile kurgulandığından, gerçek dünyayı görme ve anlamlandırma kapasitesine sahiptir.
Şiir ve felsefe ilişkisi, soyutlamalarla tatminkâr portreler çizmekten ziyade, insanın zihinsel ve duygusal derinliğini açığa çıkarmaktadır.
Şiir ve Özgür Ruh
Şiir, amaçsız ve çıkarsız olarak yola çıkmakta; sonucu kolay elde edilmemektedir. Bu, sonsuzlukla örülmüş bir uğraştır. Felsefe-şiir etkileşimi, sistematik bir çerçevede gerçekleşmekte ve şiir, kelimelerin çetin savaşımıyla şekillenmektedir. Sanat, bireysel hazlardan ve arzular ile kaygılardan yola çıkarak özgür bir ruhun peşinden gitmektedir. Bu süreç, ütopik ve gizemli bir boyut taşımaktadır.
Asıl önemli olan, şiiri, felsefeyi ve sanatı, üstün, düşünen ve yaratıcı insan modeli yaratımında kullanmaktır. Şiir, insanın iç dünyasının, felsefi derinliğinin ve estetik bilincinin en etkili aracıdır.
Can Murat Demir
Dipnotlar:
[1] Kenneth Hite, Naziler ve Büyü, Mona Kitap, 1. Baskı: 2019.
[2] Alman İmparatorluğu (1933-43), Büyük Alman İmparatorluğu (1943-45; Drittes Reich)
[3] Thule Cemiyeti veya Thule Tarikatı (Alm. Thule-Gesellschaft), 17 Ağustos 1918’de Vier Jahreszeiten (Dört Mevsim) Oteli’nde tüm Nazilerin manevi babaları ve başöğretmenleri olarak gördüğü Rudolf von Sebottendorff tarafından kurulan Alman milliyetçi topluluğu. Thule ismini ilk kez Massilialı Piteas kullandı. Piteas’a göre Thule, İngiltere’ye 6 günlük yelken mesafesinde bir adaydı. Bu ada gerçekte Grönland’ın kuzey batısında yer almaktadır ve bugün ada üzerinde ABD’ye ait Thule Hava Üssü bulunmaktadır.
[4] Heinrich Luitpold Himmler (7 Ekim 1900, Münih – 23 Mayıs 1945, Lüneburg), Alman politikacı ve asker. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) liderlerindendi ve 1929-1945 arasında Schutzstaffel’in (SS) başkomutanlığını yapmıştı. Üçüncü Reich’ın önde gelen devlet adamlarından biriydi.
[5] Bu kavram “teozofi” kavramından devşirilmiş üstün ırk çalışmalarının metafizik kökenleriyle ilgilenmiştir.
[6] Romalıların Germen kavimlerine verdiği ad, https://www.nisanyansozluk.com
[7] Bu kuram, bir populasyondaki kalıtsal karakterler açısından farklı olan bireylerin oranlarındaki değişikliklerin hayatta kalma ve üreme başarılarındaki farklılıkların sonucu olduğunu ve bu değişikliklerin uyum/uyarlanmanın evrimiyle sonuçlandığını belirtir. “Doğal Seçilim Yoluyla Evrim Güncel Bir Örnek: Alaca Baykuş”, Hakan GÜR, Doç. Dr., Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü.