“Naziler ve Büyü”: Hitler’in Gizemli Dünyası

Bazı liderler, herhangi bir kategoriye dâhil edilemez. Kendine has yönetim yöntemleri ve saplantı hâline gelmiş idealleriyle tanınırlar. Bu tür liderler için hiçbir engel yoktur; tek odakları, hayalini kurdukları ideal toplum, siyasi sistem ve toplumsal düzendir. İşte bu lider tipinin en belirgin örneği, Alman Nazi hareketinin lideri Adolf Hitler’dir. Hitler’in kişiliği, idealleri ve okültizm ile mistisizm merakı, Nazi Almanyası’nın siyasi, kültürel ve sembolik temellerini anlamak için kritik öneme sahiptir.

Almanya’nın Kaderi ve Okültizm

Birinci Dünya Savaşından İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar Almanya’nın kaderini okült ilimler mi çizmişti? Almanların okültizme merakı nereden geliyordu? Thule Örgütü neyi amaçlıyordu? Aryan Irk araştırmalarının tarihsel kökenleri nelerdi? Hitler Kutsal Kâseyi ele geçirdi mi? Mason tarikatlarıyla Nazi işbirliği nereye kadar devam etti? Bu soruların cevabını arayan Naziler ve Büyü[1], iki dünya savaşı arasındaki Alman sembolizminin ve okült dayanaklarının kavram haritasını ayrıntılı olarak gözler önüne seriyor.

Hitler, neslimizin yeni bir başlangıç olması hedefini belirlemişti. Kan kaynağına geri dönmemizi, tekrar topraktan kök salmamızı istiyor ve iki bin yıldır gömülü olan kaynaklardan tekrar güç talep ediyordu. Himmler, Ocak 1935

Hitler ve Okültizm

Hitler’in gençlik yıllarında okültizm meraklısı olduğu herkesçe aşikârdı. Müze tutkunu ve resim sanatıyla ilgili bir genç sanatçı adayıydı. Hiçbir zaman resim akademisine giremese de bu tutkusu yaptığı resimlerden okunabiliyordu. Genç Hitler müzeleri gezmeyi seviyordu ve ünlü sanatçıların işlerini inceliyordu. Bu gezintiler sırasında bazı kutsal nesneleri (İsa’yı öldüren “Kader Mızrağı” vb.) bizzat görmüş ve bu nesnelerden oldukça etkilenmişti. Bu ilk başlarda çocukça ve duygusaldı; ta ki genç Hitler (Deutsche Arbeiterpartei; DAP) Alman İşçi Partisine üye olana kadar. Bu üyelikle beraber Alman siyasi tarihi, zamanla karanlık hesaplaşmaların ve gizli cemiyetlerin eline geçecek, Üçüncü Reich[2] döneminin spekülatif temelleri atılmış olacaktı.

Hitler, mistisizm ve okültizme meraklıydı ancak bu merak kişisel bir hobi olmaktan öteye geçemedi; çünkü kendisi doğuştan pragmatist bir yapıya ve doğal olarak romantik-idealist bir mizaca sahipti. Sanatçı kişiliğinin etkisiyle, tüm söylemlerinden ve konuşmalarından bunu görebilmek mümkündür. Onun ideal Alman düzeni, Aryan ırkın tüm bağlamlarını araştırmaktan geçiyordu. Bu araştırmaların kapsamı genişti: Kara büyü denemeleri yapılıyor, antik Aryan ırk çalışmaları keşif gezileri düzenleniyor, Thule[3] önderliğinde birtakım okült kanıtlar eşliğinde kadim kültürler araştırılıyor ve bunların mirası ile Alman ırkı ilişkilendirilmeye çalışılıyordu.

Himmler’in Rolü ve Yüksek Alman Kültürü

Kısaca Himmler’in[4] akıl hocalığında Hitler’in idealist kimliği, mistik tarafıyla uyumlu seyrediyor ve yüksek Alman kültürünün temelleri atılıyordu. Hitler izin veriyor ve kişisel olarak da bu çalışmaları destekliyordu; yeter ki siyasi çıkar ve amaçlarına uygun düşsün. Yapılacak her türlü eylem ve hayata geçirilecek her politika, Hitler’in kişisel karizmasının doğal bir sonucu gibiydi. Buradan anlaşılacağı üzere, Hitler bu tarz karanlık işlerin mimarı gibi görünebilir (ki Himmler gibi kurmaya sahipti), ancak onun için önemli olan tek bir şey vardı: Dünyanın tek sahibi olmak. Bunun için her şeyi yapabilirdi ve yaptı da. Okültizm ise bu amacı için sadece bir araçtı.

Dünyayı Ele Geçirme Planları

Hitler’in dünyayı ele geçirme planının ön çalışmaları iki başlıkta özetlenebilir:

  1. Aryan Irk Çalışmaları: Her türlü kültürel, felsefi, toplumsal, sanatsal ve okültist (Aryosofist)[5] çalışmalar
  2. Gücü Kutsallaştırma Çalışmaları: Kutsal Kâse, Kader Mızrağı ve Ahit Sandığı arayışı

Nazizmin Sembol Haritası ve Gizemler

Hitler’e göre yüksek Alman kültürü, Atlantis Uygarlığına (Tötonik Irklara[6]) kadar götürülmeliydi. Bu uğurda birçok çalışma yapılmış; bazı tabletler ve okült eserler (Madam Blavatsky ve John Dee gibi) incelenmiş, Pagan inançlarının antik yazıtları ve kriptoları üzerinde durulmuştu. Alman ırkının Tötonik ırklarla olan bağıntısı ortaya çıkarılmış ve bu ırkın dışındakiler insan-altı dejenere olarak yaftalanmıştır. Arkeolojik saha çalışmaları da büyük önem taşımaktaydı. Thule, Tibet’e keşif gezileri düzenleyerek Sanskritçe metin incelemeleri, Shambala ve Agartha çalışmaları gerçekleştirmişti. Bu geziler, Naziler ve Büyü kitabında ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Nazizmin Felsefi Kökenleri

Kitapta, Hitler’in Alman ırkı ve üstünlüğü araştırmalarında felsefede Nietzsche, edebiyatta D. Eckart, müzikte Wagner (özellikle Parsifal Operası) ve biyoloji tarafında Darwin’in etkili olduğu belirtilmiştir. Nietzsche’nin “Üstün İnsan” kavramı, Führer’in idealleriyle birebir örtüşüyordu. Alman halkının atalarına olan özlemi, üstün ırk anlayışı ve savaşçı gençler üzerinde manipülasyon yapılabilmesi bu fikirler sayesinde mümkün olabiliyordu.

Darwin’in “Doğal Seçilim”[7] prensibi ise, Alman ırkının savaşta hayatta kalabilmesini sağlarken kendisinden düşük seviyede bulunan Yahudi ve Çingenelere düşmanlık beslemelerine gerekçe oluyordu. Bu durum, ideolojinin ne kadar kör edici ve hastalıklı olabileceğini, bilim, felsefe ve sanatı dahi kendi emellerine entegre edebileceğini göstermektedir.

Neden Bu Kitap Okunmalı?

Naziler ve Büyü, oldukça spekülatif bir tarihi aydınlatma yoluyla yazılmış ve gerçek bulgulara dayanmaktadır. Birinci Dünya Savaşı sonrası yenik bir milletin duygusal ezikliğinin bir diktatör tarafından nasıl kullanılabileceğini gözler önüne serer. Ansiklopedik dili, etkili görselleri ve tarafsız belgesel niteliği ile okunması kolay ve eğlenceli bir eserdir. Kitapta yer alan sözlük bölümü, bazı kavramlara yabancı okurlar için yol gösterici bir rehber niteliğindedir.

Kitabı okuduktan sonra, Nazi iktidarının akıl dışı gelişiminin ve bir milletin tiksindirici ölçüde manipüle edilişinin tanığı olacaksınız. Hitler’in tek gayesi, önüne ne gelirse yok etmek ve iktidarını sürdürmekti; ölümüne kadar da bu motivasyonunu kaybetmedi.

Not: Kitapta metinlerin sürekliliğini bozan blok/spot makaleler yer almakta, bu da okurken akıcılığı bazen kesintiye uğratabilmektedir.

Can Murat Demir

Dipnotlar:

[1] Kenneth Hite, Naziler ve Büyü, Mona Kitap, 1. Baskı: 2019.
[2] Alman İmparatorluğu (1933-43), Büyük Alman İmparatorluğu (1943-45; Drittes Reich)
[3] Thule Cemiyeti veya Thule Tarikatı (Alm. Thule-Gesellschaft), 17 Ağustos 1918’de Vier Jahreszeiten (Dört Mevsim) Oteli’nde tüm Nazilerin manevi babaları ve başöğretmenleri olarak gördüğü Rudolf von Sebottendorff tarafından kurulan Alman milliyetçi topluluğu. Thule ismini ilk kez Massilialı Piteas kullandı. Piteas’a göre Thule, İngiltere’ye 6 günlük yelken mesafesinde bir adaydı. Bu ada gerçekte Grönland’ın kuzey batısında yer almaktadır ve bugün ada üzerinde ABD’ye ait Thule Hava Üssü bulunmaktadır.
[4] Heinrich Luitpold Himmler (7 Ekim 1900, Münih – 23 Mayıs 1945, Lüneburg), Alman politikacı ve asker. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) liderlerindendi ve 1929-1945 arasında Schutzstaffel’in (SS) başkomutanlığını yapmıştı. Üçüncü Reich’ın önde gelen devlet adamlarından biriydi.
[5] Bu kavram “teozofi” kavramından devşirilmiş üstün ırk çalışmalarının metafizik kökenleriyle ilgilenmiştir.
[6] Romalıların Germen kavimlerine verdiği ad, https://www.nisanyansozluk.com
[7] Bu kuram, bir populasyondaki kalıtsal karakterler açısından farklı olan bireylerin oranlarındaki değişikliklerin hayatta kalma ve üreme başarılarındaki farklılıkların sonucu olduğunu ve bu değişikliklerin uyum/uyarlanmanın evrimiyle sonuçlandığını belirtir. “Doğal Seçilim Yoluyla Evrim Güncel Bir Örnek: Alaca Baykuş”, Hakan GÜR, Doç. Dr., Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Bakış Yolları