Kopan varlığa laf geçmez; artık o senin değildir. Bir kez düşmüşse, artık dönmez. Gücünü toplayıp geri geldiğinde, yokluk tek tesellidir. Çünkü varlık, bir kere çözülmeye görsün; artık seni değil, kendi hiçliğini yaşamaktadır. İşte böyle anlarda insan, varlığın acımasız yüküyle yüzleşmekte ve yokluğun tatlı serinliğine sığınmak istemektedir. Peki, böyle bir kopuş anında ne yapılmalıdır?
Yokluğun Melekleri: Anlık Transcendens Hâli
Cevap basittir ama derindir: İçinizin boşaldığını, anlık bir hazla evrene taştığınızı hissettiğinizde sadece o anın tadını çıkartmalısınız. Çünkü o an, dünyaya nadiren inen bir melek gibidir. Sizi alır, gökyüzünün sessiz tahtına oturtur.
Artık yokluğun hafifliğiyle kavrulan ruhunuz, varlığın caniliğinden ve yükünden sıyrılmıştır. Dışarıdan delilik gibi görünen bu hal, aslında seçilmiş ruhların deneyimlediği bir nimettir. Rüzgârın ritminde uçuşan polenlerle dans eder, görünmezliğin içinden hakikatin çıplak doğasına dokunursunuz. Nefessiz yaşamayı, kalpsiz ağlamayı, ruhsuz konuşmayı tecrübe edersiniz.
Tanrısal Frekans: İnsanüstü Bir Bilinç Anı
İnsanlara yukarıdan bakan bir tanrı frekansına geçersiniz. O anda tüm evrenden yalıtılmış bir varlık halindesinizdir. Bu, verilen savaşın semeresini alma anıdır. Artık ne Tanrı vardır ne de günah. En hızlı ölümden sağ çıkan bedeniniz özgürleşmiştir. Bulutların üzerine serilen bir döşek kadar yumuşaktır bu temas. Bu an, kendini yeniden doğurmak ve saniyeler içinde olgunlaşmak demektir.
Umursamaz bir tanrı olur çıkarsınız o anda. Çünkü o an, insanın kendi varlığına tanıklık ettiği en üst bilinç hâlidir.
Varlık Bir Günah, Yokluk Bir Arınmadır
Varlık, bu dünyadaki en büyük günahın adıdır. Çünkü insanın ellerinde şekillenen Tanrı bile bir hokkabazın son numarası olmaktan öteye geçememektedir.
Yalansız ve saf bir dünyanın kapıları, ancak estetik bir ölümle açılmaktadır. Ruh, kendi gölgesine hayran kalarak diz çöker.
Varlık, mecburiyetin en zalim biçimidir. Bu hayat, yoz bir varsayımın üzerine inşa edilmiş bir yanılsamadır. Gerçek ise, ancak yokluğun berrak sularında görünür olmaktadır.
Ontolojik Denklem: Var mısın, Tanrı mısın, Yoksa Kendin mi?
O halde kurulacak denklem şudur:
Ya varsın,
ya tanrısın,
ya da kendinsin.
Seçimini yap ve sonsuz acıdan azade kal. Çünkü her seçim, bir hiçliğe doğru yürüyüşü de içinde taşımaktadır.
Can Murat Demir