Sessiz ruhlar... Onlar kendi içlerinde besledikleri karanlıkta yaşarlar. Çok derindedirler, şiirin ve kadının en hassas organlarına dokunmayı severler. Bu yüzden bir sokakta ya da caddede...
Hastalığın kulağıma fısıldadıkları: sen tanrısın, tanrı olmalısın!
Tanı: Melan-şizofreni; karamsarlıkla gelen derin bir yaratma gayreti…
Tedavi: Ruhun bir sanat eserine gebe olması… Ruhun tatmini ve ortaya...
Bazen düşünürsün… Uzaklara dalmak tek kurtuluşundur, ruhunu dinlendirmek ve kâbuslara son vermek istersin. Çünkü o anda sen sen değilsindir ve her şey üstüne üstüne...
Heidegger “Düşünmek Ne Demektir?” adlı kitabında mealen şunları söyler: En yüce şükür düşünmektir, düşünmek bir şükürdür. Düşünme sürecinin önemine atıf yapan bu tanımlama tipik...
Nostalgia, silkelenme ve ayıklanmanın mecrasına konumlanır: Yönetmen kamerasıyla, düşünmenin fenomenolojik ve tumturaklı dünyasına cesurca sokulur. Bunu neden yapar? Düşünmeliyiz: Tarkovski "Sinema nedir" sorunsalının yaşantılarımız...
Dinle, yeni yetme! Adını bu sayfalarda anmayacağım –senin, sen ey güzel çocuk! Fakat bilesin ki, etlerini parçalamadan önce sana şehvetimden söz edeceğim, zira senin...