Ana SayfaDENEMESınıf, Komünizm ve Duygu

Sınıf, Komünizm ve Duygu

Marksizm de önemli rahatsızlıklarla ifade edilen ve üzerine fazlaca kafa yorulmuş bir toplumsal gösterge olan sınıf kavgası veya sınıf savaşımını bilmeyen yoktur. Bu bağlamda bilimsel olarak da temellendirilen sınıf olgusunu bu yazıda daha bilinmeyen bahsedilmeyen bir biçim de ele alacağız. Bu yüzden bilimsel olmaktan daha ziyade romantik-irrasyonel bir karşı çıkışla konuya eğilmiş olacağız.

Her ideolojinin üzerinde ısrarla durduğu ve temel taşı saydığı birtakım çıkış noktaları ve çekinceleri vardır. Komünizm bu temel taşlardan birini daha doğrusu en temel paradigmasını “sınıf” olgusu adı altında inşa etmiştir. Çünkü tarihsel bağlamda sınıf olayları epeyce eskiye ve bir materyalist bir diyalektiğe dayanır. (19.yy İşçi Ayaklanmaları, Paris Komünü) Avrupa da tamamen makro ekonomik kaygılarla patlayan sınıf savaşları Marksizm’in çıkış noktasını oluşturur diyebiliriz. Çünkü hem egemenlik bağlamında hem de feodaliteye (ki sonra bu kapitalizm adını alacaktır) başkaldırının temsilidir sınıf sorunu. Bu yüzden Marksizm de ya da bilimsel sosyalizm literatüründe temel yapıtaşlarından biridir.

Bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün toplumların tarihi, sınıf kavgalarının tarihidir.

Yukarıda alıntıladığım sözüyle, sınıf savaşımını tamamen tarihsel diyalektik kaygıyla sunan Marks, görmek istemese de olayların sistematiğinde, insanların duygusal bir takım istek ve içgüdüleriyle hareket ettiğini unuttu. Bu yöntemlerle Komünizm de sürekli robotlaşan bir insan tasviri yapılıyordu. Ama neden insanın duygusal tarafının bu işe karıştırılmadığını tahmin edebiliyoruz. Çünkü bu istek ve güdüler akıldışıydı ve mücadeleye ya da kavgaya zayıflık ya da zaaf getirebilirdi. Belki de bu yüzden eşitlik ütopyası bir türlü tam anlamıyla yaşam bulamadı. Çünkü bahsedilen şey insandı, bir mekanik aygıt değil.

Komünizm, bilimsellik adı altında sistematik bir kaygılar silsilesini temsil etti. Güçlerini tarihten onun devinimselliğinden ve mekanikliğinden (otomatikliğinden) aldı. Ama ne yazık ki unutulmuş bir duygusal içeriği de vardı. Marksistler duyguyu ön plana çıkarmak istemeseler de, aksine belirli bir ideoloji içerisin de duygu vurgusu normaldi, son derece doğaldı, yani insaniydi. Ama bu unutuldu.

Zaten sınıf denilen olgu, tarihin olgunlaştırdığı bir duygu paylaşımını ihtiva ediyordu. Böyle olmasaydı “biz” duygusu denilen birliktelik güdüsü olmazdı, olamazdı. Birleştiriciliği bilimsel olmasından ziyade bu yönünden ileri geliyordu. Kısacası, kolektif eylem, sömürü, sınıf, biz bilinci, ortaklık, özleri itibariyle hep birtakım insani ama bilimsel olmayan özlere ve dürtülere kaynaklık ediyordu. Bu savunu komünizm için değil diğer kendini saf olarak bilimsel kabul eden ideolojilere, doktrinlere de has bir atıftı. Belki de tüm ideolojilerin kör noktasını oluşturan şey, insanın durmak bilmez bir duygu seli olduğu gerçeğidir. Bunu yok saymak sadece bir süreliğine mevcut ideolojiyi ayakta tutabilir, fakat bu savunma mekanizması uzun süreli bir direniş gerçekleştiremez, çünkü bir ayağı sürekli boştadır: ”Duygu”

Çıkış noktası anti bilimsel (duygusal) olan -ya da formel bilimlere dayanmayan- bir ideoloji (komünizm, sosyalizm ya da faşizm de olabilir) tabii ki bu dünyaya ait gerçekçi bir seyir gerçekleştiremez, bu bir eksikliktir. Vurgulamaya çalıştığım şey, bu yadsınan duygu kümelerini ideoloji muhtevasın da (aitlik, sevgi, ortaklık, birliktelik, kader bağlılığı vs.) asgari düzeyde hiçe saymadan makul bir şekilde kontrol altında tutmaya çalışmak ve ideolojiyi asgari hasarla bilimsel bir kimliğe büründürmektir. Kısaca, hem bilimsel olmak hem de insandan uzaklaşmamak yeterlidir aslında. Komünizmin en büyük yanılgısı, unuttuğu ve hatırlamak istemediği şey budur ve sayın okurlar unutmayalım, bir ideolojiyi yetkinleştiren şey onun insani değerlere yaptığı atıflardır.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

1 Yorum

  1. Yazıda sanki komünizm değil kapitalizm tasvirleniyor. Marx, bütün yazın hayatı boyunca sınıf olgusunun insanlık tarihinde insanı insan yapan değerlerin(sevgi,inanç,aidiyet,ahlak,kültür,paylaşım vs.) yokuluşunu kaçınılmaz olarak getirdiğini ifade etmiştir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR