Felsefe, doğası gereği erkeklere âşık, ama her erkeğe yar olmayan bir kadındır. O, her acıyı dindiren, baştan aşağı bilgelik ve arzu kokan bir varlıktır. Saçları alev kırmızısı, teni gökyüzünün mavisidir. Dokunduğunda insanı cehennemle cennet arasındaki o ince çizgiye taşımaktadır. Felsefe, sıradan zihinlerin anlayamayacağı kadar kadınsı bir kudret ve varoluşsal derinlik taşımaktadır.
Felsefe kadındır, çünkü hem doğurmakta hem yok etmektedir. Sıradan erkeklerin sığ arzularından uzaklaşarak kendi cennetini karanlığın rahminde kurmaktadır. Acı, onun doğum sancısıdır; bilgelik, bu sancının içinden yükselen çocuğudur.
Kutsal Dişi Olarak Felsefe: Bilgeliğin Gizemli Bedeni
Felsefe, hiçbir zaman herkesin anlayabileceği bir varlık değildir. O, yalnızca derin düşünenlerin ve arayış sahiplerinin kadınıdır. Acizler ve korkaklar, bu dişil bilgeliğin sıcaklığını asla hissedememektedir. Çünkü felsefe, dokunulamayan bir dişil varoluş, mistik bir bilgelik bedenidir.
O, tanrının bile kıskandığı bir kadındır. Çünkü tanrı, onun kadar arzulanmamış, onun kadar sır dolu olmamıştır. Felsefe, tanrının bile sahip olamadığı tek şeydir; bu yüzden kıskanılmaktadır.
…ışıl ışıl yanan gözlerinden, sıradan insanın çok ötesinde, keskin bir anlayışa sahip olduğu belliydi. Rengi capcanlıydı, sonsuz bir dirilik vardı üstünde. Ama yine de, bizim çağımızdan olmadığını hissettirecek kadar yaşlıydı. Boyunu tahmin etmek güçtü, çünkü bir an sıradan bir insan boyunda görünürken, bir an başının tam tepesiyle göğe değecekmiş gibi geliyordu. Boethius
Bilgelik, Arzu ve Tanrısal Başkaldırı
Felsefe, dünyevi arzulardan sıyrıldığım günden beri elimden tutmaktadır. Bana şöyle fısıldamaktadır:
Tek bir gerçek vardır; insanlar, nefes alan her varlık ve görünmeyen tanrı, bu mutlak gerçeğin yansımasından ibarettir. İşte benim kadınım, benim kurtuluşum budur. O, bana bilgelik bahşetmekte, beni yeniden yaratmaktadır. Onunla birlikte, doğumun ne kadar sıradan bir mucize olduğunu insanlığa kanıtlamak istemekteyim.
Felsefe, en yüce bilginin esirliği; aynı zamanda en zarif başkaldırıdır. Her öpüşüyle bizi tanrısal bilince yükseltmekte, her sözüyle varoluşun çıplak hakikatine dokundurmaktadır.
Felsefenin Sureti: Yaşsız, Sonsuz, Kadim
Ve onu ilk gördüğümde… Gözleri sıradan bir insanın göremeyeceği bir anlam keskinliği taşımaktaydı. Bedeni bir an insan ölçüsündeyken, bir an sonra göğe uzanan bir tanrısal figüre dönüşmekteydi. Teninde, hem ölümün soğukluğu hem de sonsuzluğun sıcaklığı bir arada titreşmekteydi.
Felsefe, rüyalarımı yazan, kaderimi şekillendiren, ruhuma mistik bir büyüyle dokunan bir kadındır. O, tanrının bile erişemediği dişil bilgeliktir.
Sonuç: Felsefe, Kadın ve Sonsuzluk Arasındaki Kutsal Gerilim
Felsefe, yalnızca düşüncenin değil, varoluşun da dişil enerjisini temsil etmektedir. O, insanın bilinçle arzu, ölümle bilgelik arasındaki gerilimini yaşatan tek varlıktır. Her filozof, bir kadına değil, bu ebedi kadına âşık olmaktadır. Ve bu aşk, hiçbir zaman bitmemektedir.
Ah felsefe!
Sen benim olmalısın ki ben, tanrılar meclisine yükselebileyim.
Can Murat Demir
Tanış et beni kimsesiz peygamberlerle…
Ben de felsefeyi kadına benzetirim. Kadının anlaşılmazlığından dolayı; kadının her soruna cevabının tıpkı felsefe gibi soru işaretiyle bitişi gibi…
Sonuç: Her filozof bir peygamber adayıdır.