işgal ettiğim bu beden gereksiz bir sızı içinde
çarpık organların kusursuz cinayetleri
güneşten kaçan bir hayvanın vahşiliğinde
yıldızların ağıtlarını yazdım
yüzyılların üstüne
onursuz mevsimleri geride bırakarak
ortak oldum
kralların üzüntüsüne
kitaplar rüzgârın...
kupkuru bir ağacım sen yokken
ne bir meyvem var ne de bir gölgem
yine de sarılıyorum bana bıraktığın cılız dallara
ve her gece kendi hayaletimden korkarak
tekrar tekrar...
her gecikmiş intihar bitmemiş bir sanat eseridir
ölümse aralıksız bir mecburiyettir
kederle izliyorum yoluma çıkan ruhları
her biri yalvarıyor sefilce
uçuşuyor kimsesiz hayaletler
bir insan ömrü mesafesinde
gözlerim kararır geceyle...
parçalanmadan yaşamalı insan
küçük atomlara ayrılmadan mesela
korkmadan
ölmeden
dua etmeden örneğin
kül olmadan gri toprakta
parçalanmadan yaşamalı insan
karanlıktan korkmadan
insanlara değmeden usulca
yağmur gibi kaçak
parçalanmadan yaşamalı insan
içindekileri döke saça
zehir zemberek çığlık...
serserilerin bir kavanozdan çektiği
sakız kıvamındaki tırnak boyası kadar
kırmızı bir yok oluştur kader çelimsiz ve içten pazarlıklı
öldürecek veya yaşatacaktır seni
sakin bir karının sıcacık koynunda
şarapçı aylak...