Tavşan Yahnisi

Bu gün Jerzy ile karşılaşmak için dereye gittim. Malum, bizim yerleşke yeşillik. Açık golf sahasının içinden dereye ulaşıyorsunuz. Bizim golfçüler biraz alkoliktir. Geçerken kiminden viski kiminden soğuk dolap birası derken epey sürdü dere kenarına ulaşmam. Küçük berrak bir dere. Yaşadığımız yerle ormanın arasında, sanki dünyamızı ikiye ayırır gibi akıp durur. Tam dereye işiyorum, Jerzy’i gördüm. “Gel gel” dedi, geçtim karşıya.

“Bu gün ne getirdin” çok merak ediyorum dedi. Heyecanını gözlerinden okuyabiliyordum. Oyun oynamak istiyorum dedim. Epeydir ben de düşünüyordum. Oyun basit. Sen şehir olacaksın ben de doğa. Ben bir şey söyleyeceğim sen de şehirdeki karşılığını tamam mı?

Haydi başlayalım dedi. Aynen aktarıyorum:

-Balina
* Trafikte rengarenk arabaların arasında siyah uzun makam aracıyla gezen godaman. Bir an canlandırdım gözümde, henüz evrimlerini tamamlayamamış gibiler gerçekten. Doymak bilmiyorlar. Birilerinin onlara artık denizden karaya geçtiğimizi söylemesi lazım.
-Peki deniz?
* Sen okulla, derslerle uğraşırken arkanı toparlayan, seni yetiştiren, yemek yapan, ayrıca terk edilmiş dul bir anne. Unutma seni en çok da o korkutur.

Acaba bu kadar yeter mi diye düşünmeye başladım. O arada da tütün sarıyordu Jerzy. Sana sardım dedi. Aldım, yaktım.

İlerde bir ışık yandı. Kim onlar dedim. Evren’le Safir hafta sonu kampındalar dedi. Çok şaşırdım. Yani Evren hakkaten yakışıklı çocuktur ona lafım yok, ama Safir de safirdir hani. Evren bizden biri. Safir, doktorasını yeni bitirdi diye duydum. Üniversiteden arkadaşları da gelmiş sabah. Jerzy’e bağırıyorlardı. Baykuş sesi çıkardı yine bizimki. Direk geldiler. Safir de çok sevindi beni gördüğüne. Bütün gece 100 kere tekrarlamıştır bu cümleyi.

Kamp alanına vardığımızda hiç yorulmamıştım. Hatta yürüdüğümü bile hatırlamıyorum. Jerzy devamlı bir şeyler konuşuyordu ve biz de çok ilgiliydik muhabbete.

Jerzy tavşan yahnisi yapacakmış. Salata tabağının ağaçtan yapılmış hali dicem/siz anlayın, büyükçe ve derin bir kap. İçindeki kırmızı şarabı kafaya dikti bizimki. Bunlar olmuşlar dedi ve elini daldırdı içine. Tavşan etlerini çıkartarak başka bir tabağa koydu. Baharatlamaya başladı. Derin geldi o sırada. Yolda tanışmıştık. Çok tatlı biri üstelik asistanmış. Jerzy’nin şarabından bahsetmeye başladı. Çok beğenmiş. Hatta satmayı düşünmeye başlamış. Sormuş mu acaba Jerzy’den ikinci şişeyi alabilecek mi. Ne acayip, şarabı satıp zengin bile olmuştu bir kaç kadeh sonra.

Efsaneydi yahni. Sonrası mı, işte o kadarını anlatmayı beceremem. Cennetten bir köşe gibi düşün. Durun, onu da ben satayım bari.

K. Jerzy

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Sabahın 7’si

Sabah sabah her yer çığlık, her yer ıslak ve ben sadece yürümeye çalışıyorum bu hengâmede. Tabii ayaklarım tutarsa, zihnimi boşaltabilirsem. Unutma! Sokaklar izin verirse nefes...

Sana Diyorum

Dağların eteklerinden indim Ovaları kırları bıraktım Baktım her yer kentli, Şehri, kokuşmuş kenti neyleyim Kepenek kokusu sindiririm. Buralar gelip geçici dinlenme hanı, Dertliye derman Aşığa armağan bizim köyün ırmağı. Baktım her yer...

Ah Bir Bilseniz

Ah bir bilseniz, ah bir bilseniz insanın içinde kaç siyah gökyüzü var? Kaç yaralı kuş? Kaç umutsuzluk biriktirmiş insan ve kaç intihar? Kaç ölüm? Ah...

Dilenci

Sen, her gün köşebaşlarında yırtık urbanla kirli ellerinle avuç açan, sefil insan. İnan yok farkımız birbirimizden. Sen belki tüm yaşamınca dilenecek; Beklediğin beş kuruşu biri vermezse, ötekinden...

Michel Foucault: “Yapısalcılık Nedir?”

Yapısalcılar için önemli olan ilişki sistemleridir. İnsanların yaşadıkları bireysel deneyimler değil kesinlikle. Benim yaptığım şey de, yapısalcılık gibi, öznenin egemenliğini sorgulamaya dayanır. Mesela, uyuşturucu...

Ben Bir Elçiyim Kabul Et!

Neden böyle iyiyim. Bu dünyanın halinden dolayı mı? Hayat bu kadar zorken neden bu denli kolay aşk? Bir Chris Rea şarkısı kadar olamadık değil...

Kolay Lokma

iş olan hatunlar çok barizdir ne bekliyorsun der gibidir buyurgan bakışları ve dudakları arasına sigaralarını alıp beklerler yalnızlıklarını ateşleyelim diye biz de anlarız hatunun kolay lokma olduğunu yanına yaklaşıp oturabilir miyim...

Kusuyorum

16:28 perşembe öğleden sonra ve Schuman çalıyor sıcak duvarların altında ve ben düşlüyorum fersah fersah kayboluş! çıldırtan kalabalıktan uzak ve ben tiksiniyorum olduğum yerden ve ben içiyorum dün için ve ben kusuyorum yarın için tiril tiril hep böyle...

Kinyas ve Kayra

... "Seni Kinyas en son Fransa'da görmüştüm. Paris'te. Ama Kayra, seni en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Neyse, önemli değil. Çok zaman geçti sonuçta...

Dolunay ve Kırmızı

Karısını öldürdüğünde henüz 20’li yaşlarında genç bir adamdı. O zamanlar hayatın ya da ölümün ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Ama azimliydi, öğrenmesi fazla uzun...

Aydınlanmamış Şiir

Asabı bozuk gecenin içinde, günü hiç aydınlanmamış bir şair küfürler savuruyor duvarlara Kağıtları acı içinde, kalemi yorgun. Şiirler bir şey anlatamayacak kadar sarhoş Dili şişmiş kelimelerin... Akşamın hüznüne resmedilmiş...

Mutlak ve Berisinde Kalan

Mutlak kelimesi talâk fiilinden geldiğine göre kayıt ve şarttan kurtulmuş, muayyen olmayan anlamına kullanılıyor. A'yn fiilinden gelen muayyen kelimesinin antonimi olduğuna göre, belirlenemeyen anlamına...

Tarkovski ile Filmleri Üzerine

Ivan'ın Çocukluğu, 1962 - Nereden aklınıza geldi ilk filminiz "İvan'ın Çocukluğu" nun konusu? - TARKOVSKİ: Biraz tuhaf bir hikayesi var bu filmin. Mosfilm stüdyoları filmin yapımına...

Kavramlar Hakkında

İnsan bilgi sahibi olabilir: Buna bilgili insan denir ama neyi bilip neyi bilmediğinin farkında olması, bunları ayrıştırması, anlaması ve bildiğini konuşması, bilmediğini ise dinlemesi...

Fight Club: Vak’a Analizi

Anahtar Kelimeler: Modernite, Şizofreni, Kapitalizm, Şiddet Vaka: Fight Club filmi ışığında “Modernite” kavramına bakış. Tanımlar Modernite, 18.yy aydınlanma felsefesiyle başlayan, geleneksel değerlerden kopuk, sanayi toplumunun öngördüğü toplumsal...