Ana SayfaÇ(alıntı)Düzen Metafiziği Açısından Khaos ve Kargaşa

Düzen Metafiziği Açısından Khaos ve Kargaşa

“Khaos”, matematiksel, fiziksel, kimyasal; teknolojik uygulamalarla ilgili alanın bir kavramı olarak son elli yıldır heyecanlı tartışmaların konusunu oluşturuyor. Tarihi daha eskilere gitmesine rağmen, kavramın “fraktal”larla, sistemlerle, giderek organizasyonlarla ilgili olarak yirminci yüzyılın son çeyreğinde sürekli gündeme gelmesini nasıl yorumlamalı?

“Khaos” sözcüğü, matematiksel, doğa bilimleri alanlarının araştırmalarından ortaya çıkmış olsa da, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan hayatın toplumsal, siyasal, ekonomik yanını yansıttığı için ilgi görüyor. Mutlak, sarsılmaz, değişmez ilkeler, temeller üzerine kurulan kuramlarla doğayı, toplumu kültürü açıklama çabaları yetersiz olmasıyla etkisini gösteriyor. Doğa bilimlerinde nedensellik sorgulanıyor; belirsizlik, rastlantısallık, olasılık kavramları yeniden gözden geçiriliyor; kuantum mekaniğinin, görecelik kuramının, matematiğin felsefi temelleri ağır sorunlar taşıyor. Kültürün her alanında, doğa bilimlerinde, sosyal bilimlerde, sanatta, mutlak, kesin, sarsılmaz kuramların, yaklaşımların olamayacağı inancı “khaos” kavramına ilgiyi attırıyor. Kültürel, giderek varoluşsal, metafizik bir anlam kazanmaya başlayan “khaos”un içinden çıkmış olduğu fiziko-matematiksel alanla bir anlamda ilgisi kalmamıştır.

Böylece “khaos”, doğum yeri olan doğa bilimlerinden, matematikten uzakta kültürün her alanında kullanılan bir kavram olmaya başlamıştır. Artık matematikçiler, fizikçiler, kimyacılar, mühendisler “Bu kavram bizim kavramımızdır, anlamı ancak bizim anladığımız biçimde anlaşılmalı.” Diyemezler: Kavram onların elinden çıkmış, kültürün hemen her alanına yayılmıştır. Demek ki bu kavram yaşadığımız hayatın açıklanmasında, yorumlanmasında gerekli bulunmuştur. Kültürün değişik alanlarına taşınabilen böyle kavramlara kök kavramlar diyebiliriz.

Bir kök kavram olarak “khaos” üstüne en azından on ayrı biçimde konuşma olanağı vardır.

1- Teknik olarak khaos çalışanların kendi çalışmaları üzerine konuşmaları.
2- Khaos çalışanların”khaos”un yorumunu yapan konuşmaları.
3- Matematikçi, doğa bilimcilerin, mühendislerin kendi çalışma alanlarında khaosun yapısına ilişkin gerçekleştirdiği konuşmalar.
4- Matematikçi, doğa bilimci ve mühendislerin kendi çalışma alanlarında khaosla uğraşmasalar da, khaosun anlamı, bilimsel araştırmalarda yeri, bilim için anlamı konusunda yorumlarını içeren konuşmalar.
5- Sosyal bilimcilerin kendi alanlarındaki sorunlara “khaos” kavramı ve kuramının yorumuyla yaklaşımını içeren konuşmalar.
6- Bilim felsefecilerinin “khaos” kavramını, kuramını incelemeleriyle ilgili konuşmalar.
7-“Khaos” sözcüğünün dilsel, mitolojik, kültürel incelenmesi ve yorumuyla ilgili konuşmalar.
8- Metafizik bir kavram olarak”khaos” üzerine yorumları içeren konuşmalar.
9-“Khaos”un yaşam felsefesi açısından, insan varoluşundaki yeri üstüne görüşleri yansıtan konuşmalar.
10-“Khaos”un estetik açıdan ve sanat felsefesi gözüyle irdelenmeleri içeren konuşmalar.

Eldeki yazı”khaos”a metafizik bir gözlükle bakma çabası sayılabilir.

Kozmos-Khaos; Düzen-Kargaşa

Bizim anlam verişimizden, anlam buluşumuzdan, anlamlandırışımızdan, algılayışımızdan bağımsız olduğunu düşünüyorum “kozmos” ve “kaos”un. “Kozmos”, diyelim yerindeyse, kendi başına (an sich) düzendir; görünen, yaşanan düzenin”ardında” durur. Kozmosu biz hep”düzen” olarak algılarız; düzeni olanaklı kılan , kendi başına”yapısı” olan varlıktır o. “Khaos”sa, bize kargaşa olarak görünen varlığın özelliğidir. Öyleyse bizim anlam ilişkimizden bağımsız olarak, varlığın kendisinde bulunan kozmos-kaos’un bizim dünyamızda ortaya çıkışı düzen-kargaşa oluyor. Biz bu dünyada düzeni ve kargaşayı yaşıyoruz; kozmos ve “khaos”, düzeni ve kargaşayı olanaklı kılar; ne kozmosun ne “khaos”un kendisini bilebiliriz, yalnızca onların görünüşleri olan düzeni ve kargaşayı yaşarız. Mutlak düzen ve mutlak düzensizlik (“khaos”) bilinemez, yaşanamaz. “Khaos” ve kozmos bundan dolayı kargaşa ve düzen olarak “görünürler” bize. Anlaşılması adım adım”arkalarındaki “kaos” ve kozmosu yakalama çabalarına bağlıdır. Bir diğer söyleyişle, düzen ve düzensizliğin mutlak yapısı, biz sınırlı biyo-ekolojik donanımlı insanlara kapalıdır: İnsanın bunu öğrenmesi çok uzun yıllar almıştır; yaşadığımız dünyada, düşündüğümüz, hesapladığımız düzenlerde bulduğumuz kuralların, dizgelerin, anlam bütünlüklerinin “sarsılmaz” temelleri olup olmadığını, “hakikat”le “öz”le ilgili olup olmadıklarını bilemeyeceğiz: Düzen gördüğümüz, kargaşa gördüğümüz yerde de”asıl” durum üstüne, mutlak, şaşmaz bilgimiz olmayacak; “khaos” ve kozmosu bilemeyeceğimiz için; Analitik apriori düşüncenin kesinliği hep ön dayanaklarımıza, kabullenmelerimize, tanımlarımıza bağlı olduğu için bu kesinlik, bir anlamda mutlak değil, görece kesinliktir.

Bu yazıda yukarıdaki ayrımları göz önüne alarak “khaos” ve kozmostan değil, kargaşa ve düzenden söz edeceğiz, çünkü, görülenler, yaşananlar onlardır.

Düzen olmadıkça, düzensizlik, kargaşa görülmez. Kargaşa ancak bir düzen içinde ortaya çıkar ve algılanır. Yaşamı olanaklı kılan düzendir. Bilgiyi de. İnsan ancak düzen içinde, düzen görerek, düzen bularak algılar, kavrar, düşünür. Belli bir düzen içinde olmayan kargaşa, algılanmaz. Kargaşa, düzenle bir biçimde ilişkilendirilmezse kavranamaz. Kargaşa, düzendeki, düzen içinde, düzenin kuralları ve olanakları içinde düzene uymayan, düzenle bir bütünlük, tutarlılık oluşturmayan oluşumlardır. Düzen tanındıkça kargaşa fark edilir.

Şimdiye dek söylediklerimi değişik sözcüklerle özetlersem, anlamlama düzen vermekle başlar. İnsan anlamlayan varlıktır. Canlı ve bilinçli olmak, anlamlama etkinliği içinde yaşananı düzen içinde görmek demektir. Bu açıdan anlamlama kozmos ve düzeni anlamlayamama”khaos” ve kargaşayı doğurur. Demek ki, düzen ve düzensizlik insanın gerçeği algılaması ile ilgili. İnsanın gerçekle ilişkisinden çıkıyor.

Düzenler İçinde Düzenimiz

Nerede düzen görüyoruz? Heryerde, madem ki, algılamak,”düzen koymak”sızın gerçekleşmiyor, düzenin olmadığı durumlar yaşamıyoruz. Düzensizlikse ancak bir düzen içinde kendini gösteriyor. Doğar doğmaz, annemizin, bakıcımızın oluştırduğu çevrede düzeni buluyoruz, kuruyoruz. Yakın düzen diyebiliriz buna. Yakın düzen, çevremiz genişledikçe, aile, arkadaş çevremiz içinde çevre düzeni oluşturuyor. Bunlar özel ruhsal-toplumsal düzenlerdir. Yaşama bu düzenleri yaşayarak başlarız. Evimiz, mahallemiz, okulumuz, kentimiz yakın ve çevre düzenimizi oluştururlar. Bu düzenlerde yaşadığımız kargaşa, bu düzenleri daha iyi tanımamıza yardım ettiği gibi, sonraki yaşayışımızda karşımıza çıkabilecek yoğun kargaşaların kaynağını da oluşturabilir.

Doğa bir ayrı düzendir; gün ve geceyi, mevsimleri, iklimleri gözler, değişimlerindeki ritmi yaşarız, düzenin en çarpıcı örneği durur karşımızda. Kozmik düzense, doğadaki düzeni gözlediğimiz dünya gezegeninden evrene doğru açıldığımızda kavramaya başladığımız düzendir. Bu düzeni efsanelerle, inanç düzenleriyle bilimle, sanatla açıklamaya çalışmış insan. Bu düzenlerin yanında, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel (sanatı, bilimi, dinleri, folklorü, kültürel düzen içinde görüyorum!) düzenlerden söz edebiliriz. Yaşadığımız ahlak yaşamı da, ilkeleri değerleri, kuralları yaptırımlarıyla bir diğer düzendir.

Düzenli gidişi ya da kargaşalarıyla bu düzenin ardında yatanların araştırılması, insanın soyutlama ve kavram oluşturma gücüyle birlikte gelişti; insan düşünc düzenleri oluşturdu kendine. Matematik, mantık gibi salt düşünce düzenleri oluşturdu; yaşadığı dünyanın düşünsel modellerini gerçekleştirdi; gözlemlerini mantık ve matematik düzenleriyle anlatarak, bugünkü bilimin temellerini kurdu.

Elbette insan yakın çevresi içinde büyümeye başladığında kültürün bir parçası olarak dilsel düzeni öğrenir: Konuştuğumuz dil, jestler, mimikler, semboller, işaretler onun anlam ve iletişim düzenini meydana getirir.

Bütün bu düzenleri olanaklı kılan, bir insan bireyi olarak bendeki dörtlü düzendir. Bedenimin, duygularımın, düşüncelerimin ve çevremle ilişkilerimin düzeni. Bu dünyadaki düzenliliği ve düzensizliği bu dörtlü varlığımla yaşarım. Bu dörtlü düzenin biraradalığı benim varoluşumu olanaklı kılar. İnsanın bireysel ya da toplumsal düzeninin bu dörtlü bileşenler arasındaki ilişkilerle yürüdüğünü, bu ilişkilerin insanın yaşadığı düzen ve düzensizlikte etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Düzen ve Zaman

Düzen, zaman içinde, değişimleri kucaklayıcı bir biçimde kendini gösterir. Düzen değişimlerin, ritmini, akışını, işleyişini toparlayan bir bütünlüktür. Değişimlerin kuralları, formülleri, varsa matematiksel modelleri, niteliksel betimlemeleri, düzenin yapısını ortaya koyar. Düzen içinde, düzenin kendi işleyiş kurallarıyla açıklanamayan, zaman aralıkları ve bölgeler olabilir. Açıklanamama “kargaşa” anlamına gelmeyebilir: Düzenin o bölgesindeki, deyim yerindeyse bir”anomi”, henüz bilemediğimiz “farklı bir düzen” olabilir. Bundan dolayı, bu araştırmaların sonucunu beklemek için zamana gereksinimimiz var. Araştırmalar sonucunda bir”kargaşa” ile de karşılaşabiliriz. Yine de bu kargaşanın ardında “khaos”un olup olmadığını bilme gücümüz yoktur.

Öte yandan uzay-zaman içinde olmayan matematiksel düzenlerde ortaya çıkan düzensizlikler “kanıt” ile keinleştirildiğinde “kargaşa” ile “khaos” arasındaki ayırım, bu düzen için, bu düzen içinde ortadan kalkar; çünkü belli aralıklardaki düzensizliğin ilerideki araştırmalarla başka türlü olabilmesi olasılığı kanıt ile ortadan kaldırılmıştır.

Kargaşa, fiziksel sistemlerde, düzenlerde, belli zaman aralıklarında belli koşullarda ortaya çıkabilir; uzun vadede, düzenin içerdiği “kargaşa”nın yeri va zaman aralığı, konusunda kesin konuşma olanağı yoktur. Fiziksel bir düzenin davranışının önceden öngörülmeyen düzenlilikleri ya da düzensizlikleri ortaya çıkabilir. Daha önceden de söylediğimiz gibi, fiziksel sistemlerin kozmotik ve “khaotik” yapılarını “mutlak” olarak bilme olanağımız yoktur. Bilme ancak zaman içinde gerçekleşir, açık uçludur, değişime açıktır.

Farklı Düzensizlikler

Düzen içinde belli bir yapıya, kurala, örüntüye(pattern) oturtamadığımız”kargaşalar”ı en azından dört öbeğe ayırabiliriz.

a) Khaotik düzensizlik. Ontolojik bir yapı taşıyan bu düzensizlik, kendini kargaşa olarak duyurur. Varlığın kendisinde bulunan düzensizliktir.

b) Olgu kargaşası, anlam veremediğimiz olup bitenlerle, olgularla karşılaştığımızda ortaya çıkar. Belli bir anlam çerçevesinde, düzene oturttuğumuzda ortadan kalkar.

c) Anlam kargaşası, düzende geçerli olan anlam yapısını, işleyişini kabul etmediğimizde ortaya çıkar. Düzene verilen anlamla ilgili itirazlarımız olduğunda; geçerli, yürürlükte olan anlama karşı çıktığımızda yaşadığımız kargaşadır.

d) Anlamlandırma kargaşası, geçerli olan anlamı kabul etmeyip (c şıkkı) ona yeni anlamlar vermeye çabalayışımızdaki başarısızlıktan çıkan kargaşadır. Düzene, olgularla uyuşacak, uyum sağlayacak anlam veremediğimiz için yaşadığımız kargaşadır.

“Khaos”- Kargaşa İlişkisi

“Khaos” kendini bir düzen içinde kargaşa olarak gösteriyor. “Khaos”la kargaşa ilişkisini kaba hatlarıyla şöyle özetleyebiliriz: “Khaos”un kendini göstermediği durumlarda düzen içinde onu ya görmeyiz ya da gördüğümüzü sanırız. İlkinde ortada ne “khaos” ne “kargaşa” vardır, ikincide “khaos” olmadığı halde, “kargaşa” söz konusudur. “Khaos” desteksiz kargaşa nasıl mümkündür?

Anlamlandırma kargaşası dediğimiz bir kargaşa söz konusu burada: Kargaşa ontolojik bir temelden gelmiyor, “khaotik” kökenli değil ama bizim düzenle olan anlam ilişkimiz bu kargaşayı yartıyor.

“Khaos” kendini gösterirse, bunu ya görürüz ya görmeyiz. Görmeme durumuında “khaos” vardır ama kargaşa duyulmaz, farkedilmez. Görürsek en azından şu üç durumdan biri olur: ya “khaos”un üstünü örter, kargaşayı göstermemeye görmemeye çalışırız. Görmezlikten gelmeye çabalarız. Ya”khaos”un yarattığı kargaşayı “kozmoslaştırırız” , düzenleriz ya da kargaşa yaşarız.

Kargaşayla İlişkiler

Kargaşa bir karmaşanın işareti olabilir. Bir düzen içinde bulunan, zaman içinde rastlanan ya da karşılaşılan, yaşanan kargaşa, düzenin yeniden gözden geçirilmesine bir olanak sağlayabilir. Uslu kargaşa diyebileceğimiz kargaşa, düzen bütünlüğü içinde düzenin oluşum devingenliğinde, kargaşanın nerede, nasıl, ne zaman çıkacağı belirlenebilen, kestirilebilen, hesaplanabilen kargaşadır. Matematikte doğa bilimlerinde bilgisayarların da yardımıyla hesaplanabilen, matematiksel açıdan modellenebilen, konunun uzmanlarının “khaos” adını verdikleri özellikler, bu uslu kargaşalar öbeğine girer. Bu tür kargaşalar, beklenilen, görülen, anlaşılıp hesaplanabilen özellikler taşır.

Beklenmediği halde karşımıza çıkan kargaşalar da vardır. Bir yaşam krizi olarak yaşadığımız kargaşaların yanında, araştırmacıların, yaşamdan belli beklentisi olanların karşılaşabilecekleri beklenmeyen kargaşaların en azından bir olumlu yanı düzeni daha iyi tanımamıza yol açmalarıdır. (Kimi zaman bedel ağır olsa da!)

Öyleyse beklenti ve görme, kargaşa yaşantısının iki önemli bileşeni, Kargaşayı bekleyip görebildiğimiz gibi, beklediğimiz halde göremediğimiz, biraz önce sözü edilen beklemediğimiz halde gördüğümüz kargaşalar vardır.

Görülen, karşılaşılan, farkedilen kargaşanın anlaşılması, yapısının, oluşum sürecinin ortaya çıkarılması, giderek matematiksel modellenmesi her zaman olanaklı olmayabilir. Kargaşanın anlaşılıp, düzenin içindeki yerinin, işleyişinin saptanması onun denetlenmesini gündeme getirir. Kargaşa, toplumsal bir düzen içinde ya da bir kurumda, bir şirkette çıkmış olabilir. Onun anlaşılıp denetlenmesi önemli bir çabayı gerektirebilir. Kargaşa denetimi, kargaşa düzen için bir tehdit oluşturduğunda gerekli olur.

Kargaşanın düzen içinde yaratacağı en güçlü etki, düzeni değiştirmeye, dönüştürmeye yol açan etkidir. Yaşanan kargaşa, düzenin dönüştürülmesine yol açabilir.

Kargaşayla, öyleyse, en azından beş ayrı biçimde ilişki kurulabilir:

1) Önceden görülebilir, beklenir. Kargaşa beklentisi, kargaşa yaşantısının önemli bir öğesidir, kargaşa ilişkisinin psikolojik boyutunu oluşturur.

2) Kargaşanın görülebilmesi, düzeni tanımayı gerektirir. Diğer bir açıdan, kargaşanın fenomenolojik boyutunu oluşturur. Bir bilinç keskinliği, farkındalık gücü gerektirir.

3) Kargaşanın anlaşılabilmesi, yapısının çözülebilmesi ise matematik, mantık gibi formal düşüncenin gelişmesine bağlı olduğu gibi, düzenin işleyiş bilgisini de gerektirebilir.

4) Kargaşa denetlenmesi, teknoloji, yönetim, işletme bilgisine bağlıdır.

5) Kargaşa dönüşümü, kargaşanın düzeni değiştirmesi, dönüştürmesi demektir. Denetim, düzeni korumaya yöneldikçe, kargaşa ortadan kaldırılamaz, sınırlandırılmaya çalışılır. Denetim, düzeni değiştirmeye yönelik de olabilir. Düzeni koruyan ve düzeni değiştirmeye yönelik kargaşa denetimlerinden sözedebiliriz.

Çağımız düzen anlayışı, içinde kargaşayı taşıyan, kargaşa anlayışıdır. Belki bilimdeki “khaos” kuramının metafizik yorumlarından biri de budur. Düzen içindeki belirsizlik, rastlantısallık, yaşananı belli bir örüntüye oturtamamanın sonucunda ortaya çıkan kargaşa, düzen konusunda, düzeni yeniden yorumlama gücümüzü ona anlam vererek yeniden düzenleme “gücümüzü” elimizden alabilir. Buna anlam yorgunluğu diyebiliriz. Anlam yorgunluğu, kargaşayı yakalama, “görme”, anlayıp koruma gücümüzü elimizden alır.

Yaşadığımız düzenlerin işleyişlerini daha iyi anladıkça yaşanabilecek, karşımıza çıkabilecek kargaşa durumlarının, düzenin bir özelliği olarak görüldüğü bir düzen anlayışına doğru gidiyoruz. Kargaşa düzene dahildir. Belki”khaos” da kozmosa dahil.

A. İnam

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Hayyam Rubaileri -III-

41. Şu testi de benim gibi biriydi; O da bir güzele vurgun, dertliydi. Kim bilir, belki boynundaki kulp da Bir sevgilinin bem beyaz eliydi. 42. İnciyi isteyen dalgıç olacak; Varı yoğu...

Sen Krizi

3 günlük hastalığım gibisin. ilk gün haber veriyorsun geleceğini.. ikinci gün ağırlaşıyorsun bende, bedenimde.. ateşim çıkıyor, gözlerim doluyor. 'sen hastalığındandır' diyorum. üçüncü ve son gün uzaklaşıyorsun bedenden.. ilacım oluyor 'başka tenler' atlatıyorum...

Gökyüzü ve İstekleri

Gökyüzü kandan beslenir ve sizin gibilerin ruhlarını ister durur. O bir ruh emicidir. Açgözlü bir canavar edasıyla hayatlarımıza karışır, yok etmeyi değil korumayı sever. Hep yüksektedir. Tek sanatçı...

Stoacılar, Varlık ve İnsanın Özgürlüğü

Stoacıların özne olarak kavradıkları insanın etkinlik alanı, onun bulunduğu mekândır. Bütün bir varlığın yani kâinatın parçası olarak insanın etkinlik alanı bütün bir kâinattır. Onların...

Emmanuel Levinas Röportajı: “Başka ve Başkalık” 1993

-İyi akşamlar, Emmanuel Levinas. "Tanrı, Ölüm ve Zaman" 1975-76 akademik yılında verdiğiniz derslerin metinlerinden oluşuyor. O halde gelin sizi tanıtayım. Hiç şüphesiz Fransız düşüncesinin...

Düşüş

Tek, kendini atılmış hisseder önce. Sonra kendini atılmış düşünür – bu gücü Hiç’ten alır. Bu güç vardır zaten, bu güç varoluştur. Varoluş, Hiç’in bilincidir....

Güzeldiniz

bir zamanlar sizi de sevmiştik hatırlar mısınız güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz her gece ayla beraber çıkardınız gökyüzüne gün olur güneşler doğardı aydınlığınızdan gözlerinizin şavkı vururdu duvarlara gün olur dağ...

Saflığın ve İçgüdülerin Ölümü

Her insan bünyesinde iyi veya kötü bir takım içgüdüleri barındırır. Bunlara iyilik yada kötülük de demek mümkün. Önemli olan hangisine göre hareket edeceğidir. Önemli...

Düşünce Gelenekleri

İnsanların düşüncelerinin çoğu, dinler ve yasa gibi, eskiden beri süregelen inanışlara dayanır. Herkesin konuştuğu gibi konuşmayı öğreniriz, herkesin düşündüğü gibi düşünmeyi de tanıtma örgüsü...

Dine Dair

Friedrich Schleiermacher (1768-1834), Alman romantizminin, liberal Protestan düşünce üzerinde güçlü etkisi olan bir ilahiyatçıdır. Uzun yıllar Berlin’deki Trinity Kilisesi’nde vaizlik ve üniversitede ilahiyat hocalığı...

Öcü Adam

Düş bahçemi darmadağın eden bu canavarı rüyalarımda tanıdım. Kendisi gaipten gelmiş gibiydi. Geniş omuzlu, sert bakışlı ve ne istediğini bilen biriydi. Ya da şeydi....

Perdeler

perdeler saatleri gizlediğinden etraf çoktan kararmıştı bir şarkı seçtim birinç bedenime ve ritmler girdi kokun gibi ciğerime acemice dans ettik birlikte tenin beni erittiğinde üç beş saniyede gündüz geceyi düpedüz devirdiğinde perdeleri...

Deha Kimdir?

Aklın hizmetinde bir irade Bir diğer ifadeyle saf akıl olayı. Aklın gündelik hizmetten ve iradeden ayrılmasını gerektirir. Bu zor bir hadisedir ve bütün sanat eserlerinin...

Dine Karşı Din “Giriş”

İlan edildiği gibi konuşmamın bu akşamki ve yarın akşamki konusu, “dine karşı din”dir. Şimdiye kadar dinin karşısında ‘küfr’ün bulunduğunu ve tarih boyunca savaşın din...

Hayyam Rubaileri -VI-

101. Felek, delik deşik ediyorsun yüreğimi; Yırtıyorsun ikide bir sevinç gömleğimi, Esen yelleri ateş ediyorsun bana; Çamura çeviriyorsun içeceğimi. 102. Haram, acı, kötü derler canım şaraba: Oysa ne hoş şey, hele...