Yok olmak, varlığın ilk şartıdır. Küllerinden doğan bir hayat gibi kutsaldır, uzak ve yalnızdır. Sıradanlığın çilesiz koridorlarında bir cellat gibi dolaşır; işte size ölümün ne kadar yaşam koktuğunun en kanlı kanıtı.
Artık korkusuz ve biricik bedeniniz, tek teselli olur ve gülersiniz, zayıfların işkence çektiği sahnelere. Yeniden doğan varoluşun tek peygamberi siz olursunuz. Gölgelerin diliyle konuşan eşsiz tanrıça artık sizinle; gebe olduğu açlık ise yepyeni bir hayatın habercisidir. Şimdiki zamanın katmanlarından kurtulmuş, üstün bir cinsiyet… İşte size bir başka kanıt: güç var oluşa sızar ve bu nadiren olur. Yırtılan melodiler kulağınızı tırmalarken siz sadece savaşı arzularsınız.
Görmenin hissetmeyle eş olduğu toprak parçası: Ben. Atıl ruh, arzunun kanatlarına biner ve sizi anlamsızlığın kucağına bırakır. O sevimli dişi, mahvolmaktansa mahvetmeyi isteyen bir büyücüdür. Çaresizliğin haykırışı, en yüce haykırıştır. Ummanın verdiği rahatlık, sanrılarla zenginleştirilmiş ölüm mutfağına eşlik eder.
Şeylerin içinde oradan oraya dönüp duran gerçek ne verebilir ki size? Rahatlıktan başka… Ne verebilir ki size? İçi geçmiş bir hayvandan başka…
Yok olmanın ve yeniden doğuşun felsefi sorgulaması, varoluşun içsel deneyiminde kendini gösterir. Ölüm ve yaşam, güç ve arzu, yalnızlık ve özgürlük arasında gidip gelen bu yolculuk, insanın kendi benliğini keşfetmesinin kanlı ve kutsal kanıtıdır.
Can Murat Demir
can ım harikasın