Ana SayfaDENEMEBıçağın Ucundaki Tanrı

Bıçağın Ucundaki Tanrı

Düşündü. Aklındakini uygulamaya koymanın tam zamanıydı. İçeri girmesi zor olmadı. Zaten evi avucunun içi gibi biliyordu. İlk iş olarak mutfağa yöneldi, mermer tezgahtaki kara ahşap saplı bıçağa uzandı. Sıkıca kavradı, çelikteki yansımasına bakarak mastürbasyon yaptı. Bunu girdiği her evde yapıyordu. Boşalması yaklaşık on saniye aldı. Yatak odasına doğru yürümeye başladı.

Ayak sesleri duyulmasın diye ahşap zeminin en sağlam noktalarına basıyordu. Bu yerleri ezberlemesi tam bir haftasını almıştı. Buna rağmen dikkatli olmalıydı. Her kurban yeni bir tecrübeydi onun için ve tedbirli olmak ilk şarttı. Yatak odasını gözetlemeye başladı, karaltıda avını gözetleyen sırtlağan gibiydi. Odanın tam karşısında duran kilere gizlendi. Kapı aralıktı, zaman daralıyordu. Yatak odasından yükselen sesler onu deli ediyordu, sevişen çiftlerin çıkardığı sesler adeta midesini bulandırıyordu. Loş ışıkta inleyen bedenleri görmek Albert’ ı çileden çıkarıyordu. Harekete geçmeye karar verdi ve bıçağı beline taktı. Genç çifti daha yakından görmek istedi. Loş ışıkta henüz canlılarken bu iki bedeni izlemek yeni bir mastürbasyon demekti. Elini organına götürdüğünde, hiç tanımadığı bu aptal oğlanla sevişmek istedi ve sıska vücuduyla üstünde tepindiğini hayal etti. Bu kez beş saniyede boşalmış ama daha fazla zevk almıştı. Işıkta parıldayan erkek teni Albert’ ı çok etkilemiş, adeta kendinden geçirmişti. Üçü de aynı anda boşalmıştı. Albert bunu sevmişti. Harika bir zamanlamayla üçü de aynı anda zevkin doruklarına çıkmıştı.

Bir katil ve aşık bir çift birbirinden habersiz ölümcül bir fantezinin kollarındaydı. Ortalık sakinleştiğinde çiftlerden biri duş almak için odadan ayrıldı. Tam zamanıydı. Albert uyuyan kadının arkasından dolandı, acele etmeliydi, hızlı bir hareketle bıçağı ilk olarak genç kadının sırtına sapladı. Tam ortasına… Genç kadın çığlık atmaya başlamıştı, bedeni tıpkı kafası kopmuş bir tavuk gibi çırpınıyordu. İkinci darbe göğüslerine geldi, odada yankılanan çığlıklar su sesine karışıyordu. Son darbeyle birlikte kana boyanan duvar bir Dali tablosu gibiydi. Albert bu kez iyi bir iş çıkarmıştı. Her biri bir öncekinden daha ustacaydı. Bir sanatçı edasıyla genç kadının vücuduna şu cümleyi kazıdı: “Tanrı bizimle her yerde!” Genç kadın artık Tanrı’ sına kavuşmuştu. Şimdi sıra diğerindeydi. Albert daha dikkatli olmalıydı. Duş alan genç adam belinde havlusuyla yatağa doğru yöneldi, hareketsiz yatan sevgilisini fark etmedi bile, loş ışık hem Albert’ ı hem de kanla boyanan yatağı ustaca gizliyordu. Albert pusudaydı, uygun anı kolladı, yatağa uzanan ve gözlerini dinlendiren adama sinsice yaklaştı, ilk darbeyi indirmek üzereyken genç adam gözlerini açıp, “Hoş geldin, dostum” dedi. Albert şaşkınlığını üzerinden atamadan adamın üzerine atladı, bir eliyle bıçağı tutuyordu, diğer eliyle genç adamın boğazını sıkıyordu. Boğuşmaya başladılar, her ikisi de eşit güçte gibiydi, ama bıçak hala Albert’ taydı, bu kez kolay olmamıştı, bıçağın altında debelenen genç adamın gözleri karaltıda kan dolu iki çukur gibiydi. Albert fazla zaman kaybetmişti ve komşuların durumu fark etmesi an meselesiydi. Genç adamın yorgunluğundan faydalandı.

Rastgele bıçağı sallıyor ama her atağı genç adamın kolunda kesiliyordu. Her tarafı kesikler içinde kalan genç adam artık yorgunluk belirtileri gösteriyor, sık sık nefes alıp veriyordu. Sonunda dayanamadı. Albert’ ın bıçak darbelerine maruz kaldı. İlk darbe tam kasıklarına, ikinci darbe ise tam olarak böbreklere geldi. Kan kaybetmeye başlamıştı. Öyle ki Albert rahat hareket edemiyor, her ikisi de kan deryasında adeta yuvarlanıyordu. Albert çok güçlüydü ve bitirici vuruşu adamın boyun hizasına indirdi. Kan havada dans edercesine uçuşuyordu, koyu ve aynı zamanda sıcaktı. Kurbanı son nefesini verirken Albert huzur içinde gülümsüyordu. Sonunda bitmişti, iki kişiyi daha günahlarından arındırmıştı. Kanları birbirine karışan bu günahkar çift, göz kapakları sonuna kadar açık şekilde katillerini izliyordu. İyi iş çıkarmıştı, ellerini yıkadı ve dizlerinin üzerine çökerek Tanrı’ sına dua etti. Bıçağındaki yansıma bu kez farklı birine, farklı bir şeye aitti, Tanrı’ ya…

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR