Bir Demet Nergis

Nergis  bir başka adıyla fulya çiçeği, diğer tüm çiçekler gibi sıra dışı güzelliği ile doğayı süsler. Fulya, aslında nergis çiçeğinin bir türüdür. Fakat zamanla, genel anlamda nergisin adını karşılamaya başlamıştır. Nergis soğanlı bir bitki çeşitidir ve soğanının zehirli olduğu bilinmektedir. Çoğunlukla çiçekleri beyaz ya da sarı renklidir.  Elliye yakın türü olduğu tespit edilen nergis aslında, bir aşk çiçeğidir. Geçmişten günümüze aşkı anlatmak için şiirlere, şarkılara konu olmuş gülün dışında, bir de nergis çiçeği vardır. Ancak nergisin hikayesini herkes bilmez. İşte ben de tam olarak bugün bu sebeple, nergisin mitolojik kaynaklı, acıklı hikayesini sizlerle paylaşacağım.

Kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir ava* görür. Narkissos adındaki bu ava çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avaya ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri  kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında üzüntüsünden günden güne eriyerek, kara sevdaya düşer ve içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda “eko” dediğimiz yankılara dönüşür.

Olimpos Dağı’nda yaşayan ve Ekho’nun durumuna çok üzülen tanrılar, Narkissos’a çok kızarlar. Bunun üzerine de Narkissos’u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzünün ve vücudunun güzelliğini görür. O da, daha önceden farkedemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir ve yerinden kalkamaz hale gelir. İşte tam olarak bu noktada, o ana dek hiç kimseyi sevmediği kadar kendini seven yakışıklı ava, kendine aşık olur. Oracıkta kalakalan Narkissos o andan sonra ne yemek yiyebilir, ne de su içebilir olur. Günden güne sudaki yansımasını seyrederek ömrünü tüketen Narkissos, sonunda Ekho gibi ölür. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.

Bu anlattığım hikaye aslında psikolojide geçen, bir kişilik bozukluğu hastalığı olan “narsisizm”in de kaynağıdır. Çünkü narsist kişiler toplumdaki herkesi aşağılayarak, kendilerini diğer insanlardan daha üstün görürler. Adeta kendilerine taparlar. Bu sebepten ötürü  Narkissos, narsisizm hastalığına adını vermiştir. Nergis çiçeğinin hikayesi sadece bu anlattığımla sınırlı değil elbette. Başka bir varyantı da söz konusu. Bu varyantın öyküsü ise şu şekilde:

Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Günlerden bir gün bir kahin, Narsis’in bu dünyada ancak kendi yüzünü görmediği sürece yaşayabileceğini söyler. Gel zaman git zaman büyüyüp gelişen Narsis bir gün kalkıp, bir su birikintisinin olduğu kaynağa gelir ve oradan su içmeye başlar. Bu sırada doğal olarak suda yansıyan yüzünü görür. Şaşkınlıkla kendi yüzünü incelemeye başlayan Narsis, ipin ucunu kaçırınca kendini seyre dalar. Sonrasında ise kendisine aşık olur. Benliğini bu seyirden bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşerek dünya hayatına gözlerini yumar. Bulunduğu yerde kök salarak güneş gibi, san göbekli, beyaz yapraklı ve çevresine güzel kokular yayan bir çiçeğe dönüşür. Ardından da Styx nehrinin sularına karışır.

Görüldüğü üzere her iki hikayede de nergis hazin bir şekilde yitip gitti. Zaten aşk hikayelerinin sonu da hep böyle acıklı olmaz mı? Ya birisi ölür, diğeri onun acısını çekip kahrolur ya da ikisi birden aynı anda hayata veda eder. Fakat bizim hikayemiz biraz daha karışık. Aşkı iki kişilik olarak tanımlamamıza rağmen kahramanımız aşkı tek kişilik yaşamayı seçmiş. Ancak görüldüğü üzere sonlar hep aynı. Bir başkasına ya da kendine aşık olmak sonucu değiştirmiyor. Bana kalırsa aşkın ölüme olan yakınlığı da tam olarak burada ortaya çıkıyor. Aslında bahsettiğim bu durumu çok iyi özetleyen bir şairimiz var. Hemen onun “Çizik” şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Geleceğim, bekle dedi, gitti…
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu.
Ama kimse ölmedi…”  (Özdemir Asaf)

Belki de Narkissos ile Ekho’nun yaşadığı da buydu. Onlara da ölüm gibi bir şey oldu ama gerçekte ölmediler. Sadece değiştiler, dönüştüler. Biri yankı oldu, diğeri ise güzeller güzeli nergis çiçeği… Yani işin özünde hala bizimleler. Her ne kadar haykırdığımızda kulağımıza gelen sesin bizim sesimiz olduğunu zannetsek de, esasen o bizim sesimiz değil. O ses, aşkı için ağlayıp taşa dönüşen Ekho’nun sesi…

Cansu Can

KAYNAKÇA

Demir, R. (2017) Mitolojik Öyküler. Bornova – İzmir: Kum Saati Yayınları.
Antoloji.com. (17.03.2020 tarihinde erişilmiştir.) Çizik Şiiri. https://www.antoloji.com/cizik-siiri/
Vikipedi Özgür Ansiklopedi. (16.03.2020 tarihinde erişilmiştir.) Nergis. https://tr.wikipedia.org/wiki/Nergis

Cansu Can
Cansu Can
4 Ağustos 1999 tarihinde İstanbul Kadıköy’de doğdum. 2022 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümünden mezun oldum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Adalet Bölümünde ise hala öğrenim görmekteyim. Yazılarımın genel hattını felsefe, mitoloji, ezoterizm, spiritüalizm, sembolizm, edebiyat ve sanat konuları oluşturuyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR