Ana SayfaYazarlarKonuk YazarEvler: İnsan Yalnızlığının Biricik Sığınakları

Evler: İnsan Yalnızlığının Biricik Sığınakları

Evler; yaşam ile ölüm arasında kendisine zorla dayatılan varlığı aşmaya çalışan insanların artık bir daha geri dönemediği ve seslerin kapıların ardına bırakıldığı yerlerdir.Evler, dışarıya doğru bir kapı ve iki pencere arasında insanı duvarlara yani içeriye mahkum eder. Kapılar bastırır bütün acıların sesini ve pencereler bütün rüzgarları kapatır. Gökyüzüne çekilen perdeler grileştirir insan ruhunu. Uzak bir mavi gibi durur gökyüzü. Dört duvar arasında duran yaşam dışarının kendisine bir hayat vaat ettiğini düşünür. Bu yüzden insanları sokağa döker bütün evler ve onları hayata bulaştırır.

Hayatın cinnetine uğrayan insan bir daha asla eve geri dönemez. Ve aslında hiçbir ev hayata bulaşan insanları kabul etmez. Oysa insanı dışarıya iten de evlerdir. Evlerin içindeki derin acı, aynalardaki solgun yüzler, bir zamanlar duvarlarda asılı olan kayıp resimler, insanın kimsesiz çocukluğu ve acı çeken ruhlar…

Foto: Can Murat Demir

Yalnızlığa mahkum eder tüm evler

Kalabalık gibi gözükse de bazı evler, her insanı kendi cinnetiyle baş başa bırakır. Karanlık çökünce, evler, uyutur dünyayı tüm kederiyle baş başa bırakarak. Evler, acıları toplar gibi görünür dünyaya. Konuşur onunla, dertleşir ve biz bu manzarada, insanın yalnızlığıyla kalabalıklaştığını sanırız duvarların arasında kalınca.

Oysa hep dağınık bırakılmıştır dünya

Acı hep uyutulmuş, insanlarsa hep yalnız bırakılmıştır. Evlerin seslerini hayat sanırız. İnsan ruhunun duvarlar arasında uğradığı şiddeti geçer zannederiz. Aslında geçmez. Evler dindirmez insanların acısını. Çünkü insanın cinneti ile doludur evler. Ama buna rağmen dışarıdan güzel görünür bütün evler. İçlerinde umut varmışcasına düşünürüz bütün evleri. Zira evlerin duvarlarını unuturuz. Evlerin içindekileri de… İnsan yüreğinin kederini taşıyan, hayatın solgun fotoğraflarını ve gidenlerin arasına yeni suretlerin katıldığı o duvarları…

Her şey bir duvardan ibarettir!

Bütün balkonlar, damlar ve tavanlar dışarıya doğru bir intiharı anımsatır. Zaman, insanın son nefesi ile ölüm saati arasında durmuştur. Her saat, indirilmeyi bekleyen eski bir fotoğraf gibi durur duvarlarda. Tozlanır, küf tutar bütün anılar. Takvimlerde telaş, yüzde acı ve kapıların ardında sessizliğe bırakılan hikayeler vardır evlerin içinde. İnsanın kışlara uğramış soğuk mevsimlerini görür bütün pencereler. Onlar kapılardan içeri süzülen gerçek ile dışarıya kendini bırakan acı arasında durup kapanan, sertçe vurulan birer tanık gibidirler.

Evlerin seslerini bastırır dışarıdaki kargaşa

İnsan ruhunun renksizliğine karşın rengarenk boyalıdır bütün evlerin dışı ama hiçbir boya yetmez renklendirmeye insan yüreğine ve evlerin içindeki gri cinnete. İnsan yüreği ki sadece karanlıkta kendine yer bulur. İnsan yüreği ki siyah bir hikayedir. Beyazı sevmez insana dair hiçbir hikaye. Çünkü karanlıktan başka hiçbir şey örtmez insan acısını. Sadece o anlar; evlerin boyalı duvarlarında acıya mahkum edilen o biricik karanlığı.

Hiç konuşmadık dünyayla…

… İnsanlar ruhlarındaki sevgi açlığını karınlarını doyurarak gidereceklerini düşünüp tencereler dolusu yemek pişirirler evlerinde. Ama hiçbir ev insanın ruhundaki sevgisizliği doyurmaz. Ve hiçbir yemek dışarıdaki açlığın yarattığı mutsuzluğu örtmez. Örneğin, evlerin battaniye kıvamındaki sıcaklığı dışarıda donanların varlığını unutturmaz. Ama biz yine de evlerin her şeyi iyileştireceğine inanırız. Evleri, hayata bulaşıp tekrar döneceğimiz güvenli korunaklar sanırız. Hayatın kalabalığında yaralanınca sanırız ki evler dindirecek acımızı. Sanırız ki evler bizi hayattan kurtaracak çığlıklarımızı dindirecek… Tencereler dolusu yemek pişirince dışarıdaki açlık, ruhumuzdaki sevgisizlik doyacak sanırız. Evlerin sahte sıcaklığıyla dışarıda donanları kurtaracağımızı sanırız. Ama ne tencereler ne de battaniyeler saracak sevgisizce donan dünyanın kalbini. Çünkü onu öldürdük. Evlerimizin kabuğunda ve dışarıdaki cinnete bıraktık dünyayı. Hiç konuşmadık dünyayla. “Neyin var” diyemedik. Kalbine dokunamadık. Evlerimizin tavanlarına asılı iplere bıraktık gözlerimizi ve yüreğimizin o soğuk boyası gri duvarlarda yıllandı. Cinnet, büyük bir öfke gibi boynumuza sarılarak bizi kendi içine aldı.

Bu talihsiz yazgı cinnetin asıl nedeniydi

Hayatla karşılaştık ve acılar bulaştı kalbimize. Ve hep hayatın öğrettikleriyle evlerin yaşattıkları arasındaki bu derin uçurumda intiharlara kalkıştık. Yere düşünce çamura bulaşan ellerimizi, hayatın toprağında kirlenen avuçlarımızı evlerin musluklarından akan suyun temizleyeceğine inandık. Oysa yüreğimize bulaşmıştı çamur ve artık hiçbir musluktan akan su bu çamuru temizleyemezdi. Evlerde önce çocukluğumuzu daha sonra ruhumuzu öldürdük Ama dışarıdan hep rengârenk gözüktü bu renksiz sahtelik çünkü ışıklar hep açıktı, sesler hep vardı. Kimse anlamadı içerideki soğuk duvarları, tavanlardaki son çığlıkları ve insan yüreğindeki ışığı… Yaşam yoktu evlerde, sadece cinnet vardı ve bu cinnet dışarıdaki gürültüye karışıp gitti ta ki bizler onu yaşamın sesi sanıncaya kadar…

Sonya Bayık

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Notre Dame’ın Gerçek Kamburu Bulundu

Edebiyat tarihinin en meşhur kamburu Quasimodo’nun gerçek bir kişiden esinlenerek yaratıldığı iddiası ortaya çıktı. İngiliz araştırmacı Adrian Glew, dünya edebiyatının önemli ismi Victor Hugo’nun ‘Notre...

Sanatçı Emre Şengün ‘5’inci Uluslararası Ekslibris Yarışması Özel Ödülü’nü Aldı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Uzaktan Eğitim Merkezi Grafik Tasarım Birimi Sorumlusu Öğr. Gör. Emre Şengün, İstanbul Ekslibris Derneği, İstinye Üniversitesi ve Selçuk Ecza Deposu...

Hayat: Ölüm’ü Bekleme Odası

Kendimi tanıyamadım bunca zaman, bu kadar erken bir yaşta delireceğim aklıma gelmezdi oysa. Düşsem yere şimdi kırılacağım her an. Bir taş gibi sert olmadığımı...

Who’s Afraid Of Virginia Woolf?

Bu filmde evli bir çiftin iç döküşleriyle birlikte nasıl vaftiz edildiğine şahit olacaksınız. Gerek psikolojik altyapısıyla gerekse küfürbaz replikleriyle bir ilki temsil eden Who's...

Tabula Rasa

Açılış: Sıfır felsefe. 'Hiçbir çıkış noktam yok', demek isterdim ancak bu sözcükleri düşünen ve yazan biri var; demek ki çıkış noktam benim, Kendim. Öyleyse kendimden...

İnsanın Güçsüzlüğü

Bir filozofu, ince çelik tellerden örülmüş sağlam bir kafes içine koysalar ve kafesi Paris'in Notre-Dame katedralinin kulelerinden birinin tepesine assalar filozof akıl yoluyla oradan...

Editörümüz Düşünbil’ de

Düşünbil Dergisi 45. sayısında, felsefehayat.net editörü Can Murat Demir'in "Bir Seri Katil Profili: Hannibal Lecter" başlıklı inceleme yazısını yayınlamaya değer buldu. Böylece, Editörümüz Can Murat Demir...

Dört Öğenin Yapısı

Sıkıdır, kaskatıdır anaözün öğeleri, Yumuşak yapıdadır toprak, su, yol, od, Boşlukla karışmıştır bunların tümü de. Yumuşak değildir kurucu ilkeler, yoksa Nereden çıkardı demir, kaskatı çakıllar, Hangi güç kurmuş bunları?...

Alev Alatlı Taraf Kitap Söyleşisi

1- Beyaz Türk tanımının temeli nedir? Kim neye göre beyaz veya bu “beyaz”lık nerden geliyor? - Ne güzel bir soru! Önce, “siyah” ne ki, “beyaz”...

Yabancılaşan İnsanlık

Yabancılaşma kavramının Sosyolojik, Ekonomik, Kültürel ve Psikolojik olarak tanımlanabilecek olan dört farklı boyutu vardır. Ancak bu boyutlar iç-içe geçmiş durumda, karmaşık ve girift bir...

Felsefe, İnsan ve Doğa

Felsefe ile doğa arasındaki bağlantı nedir? Eğer felsefeyi en geniş anlamıyla, yani bilgelik sevgisi (aşkı) olarak alırsak bütün doğa kanunlarını da o bilgeliğin içine dahil...

Kurt Cobain’in İntihar Mektubu

Kurt Donald Cobain (20 Şubat 1967 - 5 Nisan 1994), ABD'li şarkıcı-söz yazarı, müzisyen ve sanatçı, Nirvana grubunun vokali, ritim ve solo gitaristidir. Cobain, 1985 yılında...

Sana Diyorum

Dağların eteklerinden indim Ovaları kırları bıraktım Baktım her yer kentli, Şehri, kokuşmuş kenti neyleyim Kepenek kokusu sindiririm. Buralar gelip geçici dinlenme hanı, Dertliye derman Aşığa armağan bizim köyün ırmağı. Baktım her yer...

Henüz Zamanı Gelmedi

Henüz zamanı gelmedi. Zamanı geldiğinde sana elini uzatacaktır. Bu yüzden sabret, “O” sessizce izliyor. Teker teker, sıraya dizilmiş, akışkan bir seyir halinde birbirlerinin içinde...

Sıradan Bir Toplum Olduk

Durum çok kötü… Her şey ama her şey adına bir “basitlik” hâkim Türkiye de. Ve bu sorunla meşgul olan insanlara da devasa bir karamsarlık… Medyada, yönetimde,...