Ana SayfaEditörFelsefe, Duygusal Dışkılama ve Sindirim Sistemi

Felsefe, Duygusal Dışkılama ve Sindirim Sistemi

Felsefe, radarı açık bir sezgi makinesini öngörür. Bu makine bazen insan bazense ruhlardan ibarettir. Kavramlarla boğuşan hem ruh hem de insanlardır. Aydınlık gibi görünse de ayak izlerini takip etmek zordur. Burası sıradanlığın cehennemi gibidir.

Felsefenin sığlığı hakkında

Felsefe ile uğraşa girmek; birtakım dünyevi acıların insan aktörü tarafından uhrevi (tanrısal-kutsi) şeffaf kılıflara giydirilmesidir. Bu başkalaşım aslında insan için mucizevi bir panzehirdir. Ama aynı zamanda felsefenin de içeriğinin çürütülmesine sebep olur. Çünkü insan duygusaldır, ölümlüdür, ve bilmez ki her nefesi tanrıdan kotarılmış bir varoluştur. Buradan bakıldığında felsefe boştur çünkü insan içindir. İnsan için olan her şeye “nesne” diyerek varoluşun içini dinamitleyen tanrısal düzen burada bir şeyi unutmuştur: Sindirim sistemi ve dışkılama. İşte felsefenin insan varoluşuyla olan asıl organik bağı da buradan sebeplenir. Kaynak yine boktur. Bu hengamede felsefeye yeni bir sıfat ekleyerek yeniden tanımına girişmeliyiz: Felsefe, modern insan pisliği üzerine kurulmuş bir çöplükten başka bir şey değildir. O, sadece dışarıya çıkanla ilgilenen sıradan avare takımının anlık zevk parıltısıyla beslenir. Bu yüzden sığdır ve boka meyillidir. Bok, duygusal dışkılamanın asıl kaynağına inen kavramsal devinimden yani sindirim sisteminden akış bulur. Bu akış evrene sızar ve sistem kendisini transforme eder, işte buna da kanalizasyon denir. Felsefe, bu kanalizasyonun başında bulunan gece bekçisi gibidir. Giriş ve çıkışlardan sorumludur ve pisliğe gebedir.

felsefe-ve-bok
Eraserhead, David Lynch kült filmi, 1977

Duygusal dışkılama

İçerideki her şeyin sorgusuz sualsiz hayatın süzgeçinden geçirilmesi olayı. Sindirim sistemi bu yüzden önemlidir; acının sirkülasyonunu hacim olarak azaltmaya zehri sağaltmaya elverişli bir ortam yaratır. Bok ile çıkış yaratan acının macerası kavramların tanrı tarafından kirletilmesiyle sonuçlanır. Tanrı makamı = Kavramlara tecavüz sanatının tatbik edildiği yer. Bu sanat duygusal dışkılamanın nihayetinde insana bulaştırdığı bir hastalıktır ve bedeni felç eder. Sinir sistemi devreye girse de insan kendinden uzaklaşmıştır artık. Bu uzaklaşmaya tıp dilinde “bağışıklık sistemi” denmektedir. Bu sistem bir çöküşün başlangıcıdır.

Duygusal boşaltımdan önce sağaltım ile nefes almaya çalışan insan sistemi felsefeyi yoldaş edinir ama bu debelenme beyhudedir. Çünkü acının son merhalesi boktur ve insan bu modern pisliğin (bokun) rengine kanaat getirene kadar ölümü tadar.

Unutma!
her yer karanlık
ve sen ne zamandır kördün!

En genel anlamıyla “Duygusal Dışkılama“, içindekileri dışarıya atmak, boşalmak, rahatlamak, sıçmak, pislemek… şeklinde özetlenebilir. Bu ulvi görevlerin tamamı sindirim sisteminin bir parçasıdır ve sonuçtur, yani acının (dünyevi bokun) bedenden atılmasını resmeder. Acıyı sindirmeden hiç bir insan hayata devam edemez.

Yas bu hayatın panzehirine giden bir yolu anımsatır. Yas, bokun renginin önemsenmeden içselleştirilmesidir. Peki nedir amaç? İnsan mutluluğu mu? Yoksa sadece dış dünyaya bir miras bir işaret bırakmak mı? Hayır! Yas ile içerideki acıyı hayata katıp, onu dış çevreye hissettirme yolunu seçerek aslında kendimize ne kadar önem verdiğimizi ispat etmiş oluruz. Kendine önem verme nedir? Sindirim sistemini iyi tanımaktır. Bunun için hem tıbbi hem de ruhsal bir takım çözüm önerileri getirmektir. Eğer kendine önem veriyorsan, kurtuluşun için hayatın içinde kendine panzehirler yaratmak zorundasın. Bu panzehirlerin başında da duygusal dışkılama ve onun ürünü olan “bok görüntüsünde başkalaşmış acı” gelmektedir.

Başkalaşmak özünde bir değişimi getirir. Dışkılamaya giren yani felsefe yapan insanın kendi sisteminde boşaltıma giderken kurduğu hayallerle ilintilidir, eğer hiyerarşi şaşırılırsa ölümle sonuçlanır. Tanrısal başkalaşımın bir diğer adı da “Dua” dır. Dışkılamanın uhrevi bir şekilde son bulduğu yere dua denir. Bu yüzden “dua” felsefenin yerini alarak ruhsal sindirimin merkezi durumuna gelmiştir. Bu ruhsal durum -biz buna bazen ruh hastalığı deriz- psikolojik bir felakettir. İlacı ise yine felsefenin kanalizasyonlarında filizlenen “şizofreni”den türetilir. Şizofreniye sarılan insan tüm sistemi ve oluşu redderek yine başka bir yola sapar. Bu yol, bok yolu olarak tabir edilen “tapınma” ya işaret eder.

Alıntı: Felsefe Nedir, Ne Değildir?

Felsefe ve sindirim sistemi

Felsefe, hem içeridekilerle hem de dışarıyla ilgilenir. Tüketilen kavramların dışkılanma süreciyle yakınen etüt etmek zorundadır. İşleyen sistemler, organların sağlığı ve içsel huzur felsefenin ilgi alanına girmektedir.

Kısaca tüm sistemler felsefeye, felsefe ise bokun rengine bakmaktadır. Çıkan ürünün kalitesi ise tanrı tarafından belirlenir ve bu cenderede insan sadece ağız dolusu gülmeyi ve hayatın içine tekrardan dalmayı arzular. Bokun yolculuğu felsefenin sindirdikleriyle, dışkılama sistemi ise insanın biyolojik açlığıyla alakalıdır. Vargı: İnsan sistemleri her daim çalışarak tanrıya malzeme üretirken, felsefe ise burada sağaltım yapmaya çalışan ancak sadece kendisine yetebilen bir enstrüman gibidir.

Felsefe, dünyevi acının başkalaşan görüntüleriyle uğraşırken, altını pisleten insan için sistemlerin çalışmasını denetler, bu şu demektir; tanrı bir kalite kontrol sorumlusudur, bok ise burada bir ürün gibi kendisini insanlığa pazarlarken, büyük bir iştahla, kendisine acıyı temsil etme görevini de biçmektedir.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Gerçeğin Algılanması

Karanlığı kendi güçsüz ışığıyla aydınlatmak isteyen sokak lambaları, yağan yağmurda bir kibrit çöpüne benziyordu. Kimsesiz sokakta yağmurun sükutu bozmasından başka sükutu bozmak isteyenlerin kaybolması şaşırtıcı...

Karanlığın Geceyle Sevişmesi

Gecenin bir yarısı belasını arayan bir şeytanla tanıştım. İrkilmiştim önceleri. Benliğimi teslim aldı. Sonrasını zaten biliyorsunuz. Ama yine de anlatayım. ... Bu ilk değildi. Son da...

Bilimin Egemenliğinde Mit’lerin Dünyasına Küçük Bir Gezinti

“Mit nedir” sorusuna cevap arayan bir kişi aynı zamanda şu soruyu da sormak zorundadır: Mit’ler hangi kaynaklardan beslenir ya da bu kaynaklar bilimsel midir?...

Enchiridion

IV. Bölüm: Laurentius tarafından ortaya atılan sorular. İnsanoğlu için hayatın gerçek sonu nedir, çeşitli sapkınlıkların hangilerinden uzak durmak gerekir, din ne dereceye kadar akıl tarafından...

Kavramlara Değil de Onlara Can Veren Duygulara Bağlanmalıyız

Kırılgan ve Bir O Kadar Değerli Aslı; Aslında bana kırgın olduğunu hissedebiliyordum, ama buna hakkın olduğunu yani bana kırılacak kadar dostane bir ilişkimizin olduğunu da...

2016’da En Çok Satan 10 Kitap

2016'da en çok satan kitaplar arasında; 'Bülbülü Öldürmek', 'Yabancı' ya da 'Zamanın Kısa Tarihi' gibi kitaplar bulunuyor. 2016 yılının en çok satan kitapları arasından okunmaya...

Mezara Niçin Çiçek Konulur?

Cenaze merasimlerine çiçeklerden yapılmış bir çelenk göndermek, mezarı çiçeklerle donatmak, sonradan yapılan mezar ziyaretlerinde mezara çiçek bırakmak, hemen hemen her kültürde gelenek haline gelmiştir....

Şüphenin Peygamberi Descartes ve “Meditasyonlar”

‘Tasavvur etmek’ bir diğer adıyla ‘Düşünmek’, birtakım metafiziksel tehlikeler içerir. Düşünmeye adadığınız her zaman dilimi, hayatınızın gerçekliği ─ve en önemlisi─ varlığınızın anlamı üzerine gölge...

Ölçü

İtimadım belki kalmıştır diye insanlığa Günde bir kere şeytan kalbimi yoklar benim Bizde vicdani telâkkiler bu yolda ölçülür Zevk alır görse perişan hâlimi toklar benim Cavidanî sözlerim sanma...

Begotten

Begotten… Tanrının bağırsaklarını deşmesi ve kendini öldürmesiyle başlıyor. BEGOTTEN, sinema dünyasının en karanlık en sıra dışı yapımlarından. Tanrının iradesi dışında "tabiat anayı" hamile bırakması ve...

İkibin’ e Az Kala

Bir din yeterdi insanlığa Bir sevi yeterdi/ gerçek anlamda. Kitapların eksiği varsa da, suçu yok. Suçu yok aydınlık yetmezliğinin. Suç, ilk egodan beri som, bağnaz tepilerde Anlamadan inanma çelişkisinde/...

Hayyam Rubaileri -XIV-

261. Ben şarap içiyorum, doğrudur; Aklı olan da beni haklı bulur: İçeceğimi biliyordu Tanrı, İçmezsem Tanrı yanılmış olur. 262. Dünya hangi gülü bitirdiyse yerden Kırıp atmış, toprağa gömmüş yeniden. Su yerine toprağı...

Geçmişin Anılara İhaneti

... Uzaksınız. O kadar uzaksınız ki ne kadar da bağırsam duyamayacaksınız ellerimden düşen zamanın sesini. O kadar uzaksınız ki kendinize ne kadar susarsanız susun fark...

Felsefe Talimleri

Felsefe, sarsıntılı bir dil-üslup arzuluyor. Bu efektif devinimler, fikirler dünyasının kayganlığının hayatiliğini de önceler. Zira bu metafizik süreç bir komediye dönüşebilir. Bu rezalet ancak...

2000’lerin En İyi 15 Fantastik Filmi

Kerem Akça, son 10 yılın en iyi 15 fantastik filmini seçti. Herhalde 2000’ler denince akla gelecek ilk alan bu olacak. Öyle ki “Yüzüklerin Efendisi”nin ve...