Ana SayfaYazarlarSelin YıldızHayat ve Sanat Üzerine

Hayat ve Sanat Üzerine

Yazmayı en sevdiğim konulardan bir tanesi de Hayat ve Sanat uyumu hakkındadır. Evrenin içinde en uyumlu ve paralel olabilecek başka ikili zor bulunur.

İnsan, ne kadar entelektüel kapasitesini arttırır ve sonra da hayata dönerse bu ikilinin uyumunu o kadar net görür. Yaşam telaşından dolayı anda kalamayan herhangi bir insandan ünlü ressam Picasso’ya kadar aslında hepimiz hayat denen o sanat türünün ışıltılarıyız. Kimimizin ışığı daha yüksek, kimimizin daha sönük yanmaktadır. Ancak, sanat isimli büyük tabloya baktığımızda hepimizin o tabloda bir yeri vardır. Ayrıca bahsettiğimiz bu eserin bir güzel yanı, dinamik olup sürekli bir akışta ilerlemesidir. Yani, bir kere sönük gördüğünüz o ışık belki sonrasında tablonun yüzeyindeki en aydınlık nokta olabilir. Özetle, bahsedilen bu sanat eserinde durağanlık göremezsiniz.

Hayatı, yalnızca akışta ilerleyen bir tabloya benzettiğimizde bile uyumlu kılabildiğimiz birçok özellik mevcut. Bu yüzden insan, hayatın içindeki sanatı ondan soyutlayamaz, hayatı mekanik ve durağan bir hale getirmeyi söz konusu dahi yapamaz.

Sorgulamadan aynı işlevi sayısızca yapabilen varlıklar, insan yapımı olan mekanik ve beşerî varlıklardır. Onlar, insandaki zihin ve algı yeteneklerine sahip olmadıkları için, herhangi bir insanın kendilerine yükledikleri anlamın dışına çıkamazlar. Yani, insan yapımı olan varlıklara herhangi bir   anlam yüklenmedikçe, o varlıklar hiçleşir ve unutulur. Unutulmuş olan herhangi bir varlık ise, içinde bulunduğumuz hayatın içinde varlığını yitirmiş olur.

Bilincini beslemeyip sadece temel ihtiyaçlarına odaklanmış olan her varlık kendisini tanrı olarak görebilecek bir seviyeye rahatlıkla erişebilir. Ancak, kendisini sanatla besleyen ve hayatın bizzat kendisi olan doğaya bakıp bulunduğu yerin farkındalığını oluşturmuş insan için aynı şey söz konusu olamaz. Onun dünyasında tek bir “Ben” yoktur. Gördüğü her şey ona çıkar, bu yüzden en ufak bir kum tanesi bile kişiye anlamlı gelir.

Bu bilince ulaşmak aslında o kadar zor değildir. Bunlar için size doğal olarak bahşedilmiş olan zihninizi, sizi bir üst versiyonunuza çıkarabilecek araçları kullanarak beslemeniz yeterlidir. Yürürlükte olan herhangi bir eğitim sistemi bile dahil olmak üzere hiçbir güç, kişi ile zihni arasına giremez, girmemekle beraber onu kendi isteği doğrultusunda yontamaz.

Otomatize edilmiş olan hayatın bir başka amacı da insan bilincini arka plana atarak, ona gösterilen “havuç”ları yakalatmaktır. Aslında, insanın kendisinde bir havuç tarlası oluşturabilecek bir potansiyel vardır. Fakat, kişi manipülasyonlara kulak asarak kendi tarlasını sulamayı bırakır ve sadece tüketmeye başlar.

Belki de hayatla sanatı en güzel bağlamda buluşturacak bir diğer kavram da üretmektir. İnsan ürettikçe çoğalır. Hayat da kendi içinde üredikçe ilerler. Her zaman al-ver enerjisiyle ilerleyen hayatın içinde, sanatı araç olarak kullanan insan da hayattan alır, gördüklerini sanatı kullanarak anlamlandırıp kendisinde dönüştürerek hayata güzel bir çıktı olarak katkı sağlar. Hayata anlam katar.

Selin Yıldız

Selin Yıldız
Selin Yıldızhttp://www.felsefehayat.net
1 nisan 1999 tarihinde Bursada doğdum. Uludağ Üniversitesi makine mühendisliği bölümünden 2021 yılında mezun oldum. Uzun süredir felsefeye duyduğum ilgi sebebiyle okuyup araştırıyorum. Konuşulması ötelenmiş konuları kendi perspektifimle okuyucuya aktarma amaçlı yazıyorum.

2 YORUMLAR

  1. San/at. Sanıp attıklarımız sanan benliğimizin birer ürünü olduğu için bir akışa sahiptir. Sanat bir akışa sahip olmaktır. Öncelikle bir düşünce akışına sahip olarak maddenin malzeme eylemiyle eylemede geçirebiliyoruz. Emek, sanatsal bir eylemimizdir.

    İnsanın emeği özünde canıdır. Her canlı, canlı olarak bir canlı sanatçıdır. Canlı yaşam sanatı içinde yaşadığımız doğamızdır. Doğamızın bir doğalı olarak doğaya yön vererek doğayı dönüştürüyoruz da. Canlı doğada yaşam sanatımız doğal yürütürken uygarlığımız içinde medeniyetimizin derecesinde sanatımızı yapay icra ediyoruz. Doğadan doğaya bir medeni uygarlıkta dönüşümüzü yaşıyoruz.

    An/lam, bir nevi zamanın lambası. Nasıl bir tel kablo üzerinde elektrik akımıyla artı eksi yükler akıyorsa bir dil üzerinde de kelimelerle anlam akımı akarak düşünce dağarcığımızda aydınlanmış oluyor. Kelimelerin anlam kavranması bir nevi yanmasıdır. Bilinç aydınlanması da fikrimizin bir akıl anlam yanması ve düşüncemizin aydınlanmasıdır. Düşüncemiz aydınlanırsa ancak yaşadığımız çevremizi gerçek anlamda kapsayabilir ve doğru tercih de buluna biliriz.

    Aydınlanan insan üretir ve ilerler. Maddenin ilerlemesi bir oluşum kaydetmekse insanın ilerlemesi de toplumsal anlamda bir oluşum kaydetmesidir. Hayat ve sanat mantıklı olan bir yaşamdır. Sayenizde anımı mantıklı zamanımı aydınlık yaşadım. Teşekkürler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR