Ana SayfaDENEMEPragmatizm ve Hitler

Pragmatizm ve Hitler

Pragmatizm, en yalın söylemiyle fırsatçılığın sistematiğe büründürülmüş halidir. Dünyanın şekillenmesinde en az diğer felsefi-siyasi disiplinler kadar etkilidir. Çünkü stratejik bir silahtır ve her an kullanılabilme özelliği onu eşsiz bir atom bombası yapar. Pragmatizm, fikirlerin dogmatikliğinden kaçarak sadece şartlara uymanın verdiği rahatlığı ve kolaycılığı da beraberinde getirmektedir. Asıl düşünce ve kaygının gizlenmesinde büyük bir paya sahiptir. Kamuflajlı bir görüngü sunar insanlara ve bu insanlar için epeyce aldatıcı ve yanıltıcı olur. İdeolojinin katılığının, sertliğinin gizlenmesinde Pragmatizm diktatörler için biçilmez bir kaftandır. Sadece Hitler de değil Stalin de, Lenin de, Napolyon da hatta Sezar da bunu biliyordu. Bu bağlamda Pragmatizm diktatörler ve siyasetçiler için pratik bir sanal ideoloji yaratmada sadık bir yandaştı diyebiliriz. Pragmatizmi tarihte en iyi kullanan ustalardan biri de Alman Nasyonal Sosyalist Hareketinin lideri Adolf Hitler’di.

Ben Dünya’ya insanları güçlü yapmak için gelmedim, onların güçsüzlüklerini kullanmak için geldim.   Adolf Hitler

Adolf Hitler; 20.yy ın en kanlı ve en inatçı diktatörlerindendir.2.dünya savaşındaki Nazi hareketini başlatan, kendi yandaşı ve fikir babası olan B.Mussolini den referanslarını alıp Nasyonal Sosyalizm fikrini ortaya atan liderdir. Yaptıkları ve yarattığı akım hala tartışılan büyük bir devlet adamı ve aynı zamanda teori-pratik bakımından da tam bir pragmatisttir. Pragmatisttir çünkü aynı zamanda diktatör ve devrimcidir. Devrimci ve savaşçı bir ruh taşıyan tüm liderler de olduğu gibi Hitler de fırsatçı, zeki bir adamdı ve kesinlikle değişen şartlara uygun davranabilmesi için Pragmatizmin şart olduğunun bilincindeydi.

Hitler, Pragmatizmi her siyasi lider ve diktatör gibi genel planda Din üzerinde kullanmasını çok iyi bilmiş ve bu sayede 2.dünya savaşının sonuna kadar halk, hatta kilise desteğini almayı başarmıştır. Bu yazı, Pragmatistlerin(ki genelde tüm dünya liderlerinin) güçlerini değişen şartlarda nasıl muhafaza ettiğinin en büyük kanıtını gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Bu yazı bir diktatörün aslında neyle beslendiğini gözler önüne sermeyi amaçlıyor.

1922 tarihli Hitler’in bir konuşması: “Bir Hıristiyan olarak Tanrımın ve Kurtarıcımın beni bir savaşçı olarak gördüğünü hissediyorum…”

Bu konuşmanın devamında Hitler şunları söyler:

”Bir Hıristiyan olarak aldanmamalıyım ve görevim, doğruluk ve adalet için savaşmaktır…”

Hitler, görev hayatı ve Führer olduğu zamanlarda bu Pragmatizmi hep kullanmıştır. Amacı ise sadece Almanya’yı güçlü bir devlet altında organize etmenin önünde engel olan Din ve Kilise örgütünü kullanmaktır ve bu örgütlerin desteğini savaş sırasında yanına çekmektir.1941 senesine kadar bunu büyük bir ustalıkla kullanan Hitler, bazen kutsal bir savaşçı bazen de tapınaktan tüccar Yahudileri kovan bir peygamberdir. 1941 yılından itibaren sapmalar gösteren Din ve kilise tutumu Hitlerin bazı açıklamalarında açıkça gözler önüne serilir. Örneğin 1941yılında Hitler Söyleşisi adlı kitapta aynen şunları söylemiştir: ” …Frengi ve Hıristiyanlık. Söylenecek söz kalmadığında, İtalyanlar ve İspanyolların Hıristiyanlık uyuşturucusundan kurtulmaları adına hiçbir sebep bulmayız. Gelin bu illete karşı bağışıklı olan tek bir ulus biz olalım.”

Hitler eksiksiz bir pragmatistti. Çıkarcı bir yalancıydı. Ustalıkla belagati iyi kullanan bir liderdi. Ama bu vasıfları sayesinde Katolik kilisesinin de (Papa Pius XII) desteğiyle savaşa girmiş ve Nazi hareketinin gizli kalan tarafını açığa vurmayarak saklayabilmişti. Din ve Nazi hareketi çok iyi birer dost olmuş ve birbirlerinden ayrılmaz bir bütün gibi gösterilmiştir; tabi ki 1941 e kadar…

1925 yılında yine bir konuşması esnasında: ”Kendimi Yahudilere karşı savunarak tanrının amacı için savaşmaktayım” demiştir. Bu tipik bir Bonapartist oyundur aslında. Aynı siyasi taktiği Napolyon da kullanmış ve Din sorunu için: ”Din halkı sakin tutmak için mükemmel bir araçtır cümlesini sarf etmiştir. Dikkatlice bakıldığında tüm diktatör liderlerin ortak yanı hemen fark edilir. Hepsi hitabet sanatını çok iyi kullanır ve sağlam birer fırsatçıdırlar. Kısaca tüm diktatörlerin asıl gücü buradan gelir. Yani Pragmatizmin değişken yapısı ve fırsatçılığından…

Hitler hayatı boyunca çelişkili ifadeler kullanmış biriydi. Bunu özellikle din konusunda fazlaca abartmıştır. 1941 yılında emir subayı General Gerhard ENGEL’e aynen şunları söyler:

”Sonsuza kadar bir Katolik olarak kalmalıyım.”

Pragmatizmin eksiksiz bir halidir Hitler konuşmaları ve politikaları. Belki de kendisinin tam olarak neye inandığını bu yüzden hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Tüm diktatörlerde olduğu gibi Hitler de değişen koşullara ve şartlara uyum sağlamak istiyordu. Bunun için Pragmatizmin fırsatçılığın çok iyi kullandı. Sapmalar gösterse de Din konusundaki tutumu Katolik Kilise desteğini almayı başardı. Ve bu sayede arkasında kilise desteğiyle birlikte top yekûn bir halk desteği de sağlanmış oldu. Hitler kesinlikle bir ateist değildi Din konusunda Stalin’in aksine o tam bir pragmatistti.

Pragmatizmin siyasal hayattaki yansımalarını görmemek mümkün değildir. Modern siyaset sahnesinde halen Pragmatizm en geçerli silahtır. Günümüz politikalarına bakıldığında ülke çıkarlarının sağlanmasında veya bireysel anlamdaki kaygıların giderilmesinde halen en makbul araç pragmatizmdir diyebiliriz.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR