Ana SayfaDenemeDeliliğe Çağrı: İnsanlık Savaşı

Deliliğe Çağrı: İnsanlık Savaşı

Varlık + İcap = Hayat
Sağlaması: Hayat – İcap = Var’olmak

İşte size var olmanın imkansızlığını (acısını) özetleyen denklem. Dikkat edilirse hiç bilinmeyeni yok, varsa da ne zamandır kayıplarda… Tarifsiz bir duygu bu. Neden derseniz deyin, bütün insanlık aslında bir yalanın içinde debeleniyor.

Bilinenlerden yola çıkarak hiç’e varmak ne kadar da haz verici değil mi! Şiirsel bir intihar gibi içinize işliyor ve canınızı yakıyor. Bu çok tatlı bir haz. Çünkü insanı aramak ve onu yeniden yaratmak tanrı gibi hissettiriyor. Aynı denklemde ve aynı duygularla insanı öldürmek bir o kadar cazip! İşte bu, hepsi bu, bütün görkemiyle hayat, var olmanın gereksiz gölgesinde amaçsızca çırpınıyor. Siz evet, yürüyen ölüler, varlığın kör ettiği sefiller! Boş yere anlam veriyorsunuz hiçten türemiş ortak kaderinize.

Boş yere yakınmanız!

Evet, hayat size emredildiği gibi (insanlığın değerlerinde) yaşanıyor. Yaşanıyor dedim çünkü insan artık hayatın etken değil edilgen bir elemanı. Bunu söylemeye dilim varmıyor ama Nietzsche’ den af dileyerek söylemeliyim: Tanrı değil, insan ölmüştür! O, eksiksiz bir işgüzarlıkla kendi kendinin mahvına sebep olmuştur. Ölümcül günah işte budur! Modern dünyanın umurunda olmayan bu insan şimdilerde sağlıklı ve sağılması gereken bir inek gibidir. Bu ineğin sağlığından insanlık sorumludur. Buradan hareketle; hayat başımıza gelmiş en berbat olaydır.

Bazen gezegenimiz acaba evrenin tımarhanesi mi diye düşünmeden edemiyorum. -Goethe

İnsanlığın Neliği Üzerine

İnsanlık, mevcut denklemin baş aktörü ve bu da yetmezmiş gibi tanrılık makamının emrinde çalışan bir ön sonuçtur. Bu ön sonuç ne yazık ki insanın kaderini tayin etmektedir. İnsanlık bir diğer deyişle; insanın habis talihinin başlangıcını teşkil etmektedir. Aslında bahsi geçen denklemde eksik olan insandır, bu yüzden ölüdür, ölü bir yaratıcı ya da tanrı olamayacağı için bu denklemden insanı çıkardık. O, hayatın içinde sürüklenen, mahvolmuş bir ajandır artık. Ve herhangi bir şekilde ne kaderi ne de hayatı üzerinde söz sahibi değildir. İnsanlık, yarattığı değerler sayesinde insan kanıyla beslenen bir vampirdir. Doyumsuzdur.

Peki, Neden Bu Kadar Karamsarım?

Çünkü insan artık hayatın nesnesi olmaktan çıkmıştır, o artık modern bir köledir. Tablo vahimdir. Felsefe bu durumda çaresiz gibi görünüyor. Denklemi tersine çevirmek zor, ama bunu denemeliyiz. Bunu yaparken felsefeyi ölümcül hale getirmek gerekli.

Çözüm İçin Birkaç Not

Delilik denilen şeyin anlam dünyasını yeniden yaratmak gerekli diye düşünüyorum. Onun içini deşip, kirli kanı boşaltmalı ve onu yeniden tehlikeli hale getirmek zorundayız. Unutmayalım, yaratıcı delilik her yerde, o sadece farkedilmeyi bekledi hep. Bu farkına varma sürecinde ise hayat, deliliğin kırıntılarından hiç rastlanmamış bir şeyi icat etti: İnsanı.

Evet, bu bir hataydı, hem de ölümcül olanından çünkü bu tehlikeli süreç insanlığın doğuşunu müjdeliyordu. Bu kısır döngüde insan bir döl yatağını simgeliyordu. Kaynak ise hayattı. İtiraf etmem gerekirse, hayatın küçük bir ön-izlemesi olan, baş-aktör insan, aslında bir üretim hatasıydı, hayatın çocukları içinde en berbat olanıydı. İçgüdülerine düşman ve sinsiydi. Kendi kendine uydurduğu ve yarattığı tanrılarla kafayı bozmuş bir ruh hastasıydı. İlaç ya da doktor yoktu. Edasını kaybetmiş bir zamanın içinde oradan oraya savrulan insan silüetleri teker teker birer hayalete dönüştü.

Sefil huzurunu, hayattan kaçarak kazanabileceğini sanan insanlık, uslanmaz bir çocuktur. O ıslah edilemez artık. En kestirme çözüm mahvını hızlandırmaktır. İntihar etmesini bekleyemeyiz, insanlık acilen ölmelidir.

Tüm akıl hastalıklarının temelinde, meşru acıları yaşamayı reddetmek yatar.
-Carl Jung

Bu savaş, ruhların savaşıdır ve tarihin en gecikmiş kararıdır. Hayat ancak kaosla tekrar dirilebilir. Hayatın değeri üzerine tekrar tekrar düşünmeliyiz onun neliği hakkında kafa yormalıyız. Cesaretle yüzüne bakıp, onu tekrar adlandırmalıyız. Buna mecburuz ve kaderimizi ancak bu sayede tekrar elimize alabiliriz. Bu düsturu nefes alan her canlı bilmeli ve hayatına enjekte etmeli.

Masal burada bitmiyor, bu sefaletin bir de görünmeyen tarafı var, asıl izleyici o aslında: Tanrı. Tanrı bu hikâyede başat bir rolü üstlenirken bir yandan da hayatın içine doğan estetik bir ironiyi simgeliyor. O hem var, hem de yok, hem düşman, hem de dost. Tanrı, bu dünyanın ve insanlığın biricik sahibi rolünde oldukça çok rahat bir konumda. Bunu taraftarlarının sayısal çoğunluğuna bağlayabiliriz. Bu anlamda tanrılık makamı, insanlığın yalnızlığına hem ilaç, hem de zehir olabilecek bir söylenti ve bu söylentinin kaynağı da ne yazık ki yine insanlık.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Klostrofobik Saat Kulesi

Bu kente denizden girilmesi gerektiğini bir modern seyyahın el kitabından öğrenmiştim. Önce siluetin karşılaması gerekirmiş kişiyi. Ziyaretçi kişinin içinin ilhamla dolup taştığı anda da...

Bir Zaman Yolcusudur Acı

bir zaman yolcusudur acı onunla her karşılaşma garipliklerle doludur hiç tanımadığını zannedersin o ise inadına seni bekler aileden biriymiş gibi bir zaman yolcusudur acı gündüzden yorgun gece hep onu düşler eskilerden...

Evet, Yazıyorum!

Pembe püsküllü avizenin, pembemsi ve mayhoş ışığında ne düşünebilir insan? Yaşadığı güzel şeyleri mi? Çektiği acıları mı? Peki ya Yann Tiersen dinlerken ne düşünebilirsin?...

Ah Felsefe, Sen Bir Kadınsın!

Felsefe, doğası gereği erkeklere âşıktır. Felsefe, bir kadındır. Her acıyı dindiren, baştan aşağı şehvet kokan, saçları alev kırmızısı, teni gökyüzü renginde... Dokunduğu zaman cehennemi anımsatan...

Kötü Hissedersin!

Bazen kötü hissedersin! Çünkü o an bunu gerektirir. Sanki yokmuş gibi tanrının emrinden çıkmak istersin. Peygamber kadar özgürsündür suç işlemede, dermanın yoktur yiyip içmeye...

35 Saniye

başarısızlıklar. birbiri ardına. bir ördekgöleti dolusu başarısızlık. sağ kolum ta omuzbaşıma kadar ağrımakta aynen hipodromdaki gibi. bara yanaşırsın gözlerin korkudan yuvalarından fırlamış ve dikip bitirirsin: bar bacaklar kıçlar duvarlar tavan program at pisliği yaşanacak yalnızca 35 saniyen kaldığını bilirsin ve...

Açmaz

Ulu Tanrı’m, bu Arap açmazı Türkü yendi Tam bin üç yüz sene bîcareye Müslim dendi Altı bin yıl maval gezdi ağızdan ağıza Kapılan yandı bu iman denilen...

Sahipsiz Sayfalar

hissiz kimsesiz bir sohbetti geceler, gündüzlere hasret. müsveddelerinden uzak özü insandı yarını düş, dünü kırıntılarıyla… çocukluk ellerinde kirleri hasret henüz çok uzakta. tanışmak için geç kalınmış aynalar yıllardır göremediğin bakışlarda. … bedensiz bir...

Yazgı ve Evren Düzeni

İnsani bir kimlik içinde, çok eksik olan görüşlerimize göre bile ilahi irade yasalarının değişmez yargılarının gerekleriyle biçimlenmiş evrenin düzeni ne kadar görkemli ve uyumludur! Doğada daima...

Commentariolus

Nicholas Copernicus (1473-1543) ,Polonya’da doğdu, babası Thorn şehrinde Hansa Birliği4 üyesi, zengin bir tüccar ve memurdu. Kendi dönemindeki birçok âlim gibi İtalya’ya giderek Bologna’da...

Sodome’un 120 Günü

O aynı kız, az sonra, bir o kadar pis bir fantezi gösterisi sundu bize; ona yüklüce para ödeyen şişko bir keşiş gelip karnının üstüne...

Bekleyen

Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda, Ben, peşine düşmüş bir canavarım! İstersen dünyayı çağır imdada; Sen varsın dünyada, bir de ben varım! Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak...

Dejavu, Erkek ve Kabare

iki dejavu bir dejavu daha ne eder bugün 2 dejavu 3 tesadüf ve 6 tane hatrı sayılır psikoz yaşadım hepsi birbirinden değerli ve öğreticiydi tekrar eden soru 5000...

İnsan Varoluşu Üzerine Notlar

Nicedir “insan”ın ne olması gerektiği üzerine düşünmüyoruz. Ne edebi, ne sanatsal, ne ruhani olarak onu konu edinmedik, onu kendi kaderine terkettik. Onun hangi virüslerle...

Ölüm Üzerine Bir Konuşma

Giriş (Ölümün Doğuşu) “Enkidu bir vahşi adamdı, hayvanlar arasında bir hayvan. Günün birinde bir kadın bir su kenarında onun karşısında soyundu Ve o da karşılık verdi. O...