Ana SayfaYazarlarKonuk Yazarİsyan Yoksunu Kalabalık

İsyan Yoksunu Kalabalık

Koş dediler koştuk, dur dediler durduk. Şimdi atla diyorlar, atlayalım mı ?

Gerçeğe ulaşma özlemiyle münakaşa ederken onların fetişizmine kapılmam ben.
Bahsettiğim, sahip olduğumuz her şeyden daha samimi, uğruna var olmaya diyecek yegane şey olmalı. Zaman durmaksızın ilerlerken, geçen her saniyede, yaptığım her eylemde, onu yaşamak için yaşamalı, onu iliklerime kadar hissetmeliyim.

Diğer ben, her şeyin bir hiç olduğunu kabul etmek istemezken, tüm bu şeylerin bir anlamı olmalı ve bu anlamın içinde var olmalısın diyor.

Anlamsızlığın içindeki anlamı bulmadan buradan öylece geçip gidemezsin, sen doğuştan isyancısın.

devrim_safak_tunca-min

Her şey bir isyanın ardından değişmedi mi. İnsanoğlu şuan ki konumuna nasıl ulaştı, en başından şimdiye dek, düşünün. Bizi bildiğimiz diğer canlılardan ayıran en büyük fark neydi! Kalabalık uzun zamandır bunu göz ardı ederek kendini geçek yapacak olanı elinin tersiyle itmeye zorlanmışken, artık isyan kelimesinden dahi ürker hale gelmiş.

Dışarı baktığımda hayatı boyunca isyan etmemiş ve daima teslim bayrağını yanında taşıyan yüzlerce kukla görüyorum. Hiçliğin içinde debelenen zavallıların yarattığı karanlık bir gelecek görüyorum o yüzlerde.

Fakat bizi biz yapandan bizi vazgeçiren ne?

Nedenler ayrıntılarda gizli.

Aydınlık, uyuklayan kalabalık değil onların görmezden geldiği azınlık isyankarlardır.

Uyan!

Hepimiz bir isyankarın torunlarıysak eğer, sadece zorda kalındığında isyan çığlığımız göğü inletmeli, bu bizim yaşamımız olmalı, ölüleri diriltmeli.

Uyaan!

İnsanoğlu çocuklarını okullara hapsedip zırvalar ezberleterek, zorunlu olarak gereksiz kaybedimler kazandırdı. Böylece yolumuzdan saptık, geleceğimizi kararttık. Birbirinin karnını deşmek için fırsat kollayan canavarlara dönüştürdük onları ve onlar için başka canlıların varlığı hiç bir önem arz etmez oldu artık. Daima kendini düşünen bu yok ediciler, tıpkı bir virüs gibi yayıldı dünyaya. Onlar bu dünyayı cehenneme çevirmeye ant-içmişlerin askerleriydiler. Bir anda kendilerini savaşın ortasında bulan zavallılar, durumdan şikayetçi olamazdı. Zira onlar anormalin normal olduğunu öğrenmişti. Bu sebepten farkındalar onlara ‘yaşamak için ille de birbirimizin gırtlağına basmamız gerekmiyor’u anlatamadı.

Uyaaan!!!

İçimizde kanla ve embesil sürüleriyle beslenenler olmasına karşın, azınlık farkındalar sayesinde, düşe kalka da olsa buralara kadar geldik. Teşebbüslere rağmen hala dünyayı ‘tamamen’ yaşanmaz kılmamış olmamız büyük bir şanstır. Bu, evrendeki küçük bedenlerimizin içinde saklı, keşfedilmeyi bekleyen büyük ruhu fark etmemiz için son fırsatlar olabilir. Ancak embesilleştirilmiş fanatik kalabalık isyan etmeyelim derken, edenleri kötüleyip yaşam alanlarını nefretle daraltmanın çabası içine girmiş.

Fakat onların ne yaptığını biliyor görünmeleri ve insanları mevkilerine göre değerlendirmeleri bir trajedi değil mi !

Vaziyetinin daha iyiye gitmemesi zihniyetlerin çürümüş olması ve kokuşmuşların bu zihinleri kontrol etmesi yüzünden. Özellikle yaşadığım toplumda bu fazlasıyla görülüyor.

Her şeyin anlamsızlığını kavradığımızda, isyanımız anlamlar yaratacak kainatta ve evrim bizi bir yaratıcı yapacak. Yapmamız gereken en önemli devrim budur, evrim için devrim. Fakat henüz ufak devrimler bile yapmaktan aciz kalabalığın bildiği tek devrim çocuk yapıp adını devrim koymaktan ibaretken buna nasıl teşebbüs edebilir.

Yapılmamışı yapmak için görülmemişi görmek gerek. Göremediğiniz veya görmek istemediğinizi söylüyorum size, gerçek olun diye.

Öncelikle kendinizi gerçekleştirmeli ardından ruhsal isyanın bir salgın iyileşmeye (bir başka değişle normelleşmeye) dönüşmesi için bir şeyler yapmalısınız. Herkesin kendi yöntemleri vardır. Böyle bir dünyada bunu küçük bir görev olduğunu düşünün. Tek başına büyük devrimi yapacak güce sahip olmasanız da, kendinizi gerçek kılarken, temelle tuğla koyanlardan biri de siz olabilirsiniz.

Yazının sonlarına yaklaşırken söylemek istediğim, duygusal isyanların tanrı cezasını versin! Bunların tamamı arabesktir. Üstelik arabesk isyanlar sonucu kendine ya da başkasının hayatına kast edenleri gördükçe tiksinti duyduğum oluyor. İnsan kendini bundan daha iyi aşağılayabilir mi! İsyan kelimesini zedeleyen Halil Sezayi Fanları gibi ortalıkta dolaşan onca embesil varken, bu yığının arasında çaresiz olan asıl bizleriz…

Şafak Tunca

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR