Ana SayfaDenemeKötülüğü Yazmak

Kötülüğü Yazmak

Yazmak çok asık suratlı bir iştir. Bunu ispatlayamam. Çünkü yazarken aynaya bakabilen kişi sayısı çok azdır ya da hiç yoktur. Kendi mimiklerimize dikkat ettik mi hiç yazarken? Yazma anında yüzümüzün şekliyle ilgili kaç kişi düşünmüştür? Hiç kimse. Bu yüzden kötülük ve karamsar halimiz saklandı durdu tüm yazdıklarımızda. Hayatın gizli kalmış yanıydı tüm gizlediğimiz; kısaca saf kötülük ya da doğal kötülüğüydü bu yazmanın. Biricik karamsarlığımız ve asık suratlılığımız insanın her zaman yanında taşıdığı iki yandaşı. Yazarken bile bırakmaz bizi. Ancak şöyle de düşünebiliriz; yazmak çok asık suratlı bir iştir çünkü acıyı ve kötülüğü çağırır. Onlar zavallı değildir hiçbir zaman hem yaratıcı hem de çekici yönünü vurgular bir yazarın. Benim içinde en vazgeçilmez iki yandaştır Kötülük ve Acı. Bu iki garip ayrılmaz ikiliyi bulmak için yazdım belki de birbirimize muhtaçtık bu anlamda.

Onlar insansız bir hiçti bende onlarsız.

Bu kötü bir düşünce miydi? Ya da ben kötü bir insan mıydım? Acı ya da acıya meyilli bir kaleme sahip olmak ne kadar ahlaklıydı? Bu benim için hayatın hiç dokunulmamış, egzotik yanını simgeliyordu. Saf kötülüğü bulmanın yolunda yazmak belki de tamamen ahlaksızca ve cesaret işiydi. Hayatın beyaz ya da gri tonlarını aramaktan ziyade, o kapkara sayfalara gömülmek ve bunu deli gibi arzulamak. Evet, ben sevincin ya da neşenin yazarı olmazdım ben çilekeşliği seçen bir kalemdim. Karanlık makamlara hizmet eden ya da alacakaranlıktan hoşlanan. Sanki lanetlenmiş bir misyonu üzerime almış gibiyim bu anlamda.

Tüm ruhların yapıldığı bu dünyada, böylesine ötelenmiş bir kaygıyı simgeliyordu benim yazdıklarım ve yazacaklarım. Bunu kabullenen fazla yazar yoktu dünyada; çünkü kaç yazar eğlenceli kalemini bu karamsarlıkla donatır ki? Kaç yazar klişeleşmiş dünya nimetlerinden vazgeçerek kalemini bunun için yorar? Taşın altına kalemini sokan kaç yazar vardır yeryüzünde, oradan hayaletlerin çıkacağını bile bile.

Evet cehennemdir benim sayfalarım. Cehennemi kendi kendine yaratmayı sever benim kalemim. Her sayfada yeni bir olmaz ve imkânsızlık içinde. İnsanlığı değil ancak insanı çağırırım tüm yazacaklarıma. Bu ayrım kötülüğü yazmanın en büyük zorbalığıydı.

Gücünü karanlığından alan ve yaydığı kötülükten alır benim kalemim. Aristokratlığı ve tüm parlaklığı buradan beslenir. Seçkin, ekstrem bir anlayışla yıkıcı ve sarsıcı bir efektife sahiptir. Tüm yapmacık aydınlığı elinin tersiyle iter benim kalemim; bu onu tüm sefil kalemlerin mezar kazıcısı yapar.

Gücünü tüm bunların yanı sıra saflıktan alır benim kalemim. Sarhoş iyi niyetlilikten değil! Bu saflık kendi içinde ilkliği ve düşmanlığı barındırır. Tüm yozlaşmanın mantığını çözen bir samimiyetle bezenmiş, kıyıcı bir içgüdüdür bu. Gerçek hayatın günahlarla dolu olduğunu sürekli yineleyerek, yadsınan dünyanın bizim olduğunu haykırır benim kalemim. Reddedilmiş şeylere geri dönüşün çığlığıdır. Bu nedenle tehlikeli ve kindar bir üsluba sahiptir benim kalemim. Tüm mahvoluşun adına her şeyi göze alan bir savaşçıdır; buna şahit olacak sürünün karşısında.

Ben hayattan yüz çeviren insanı görürüm yazdıklarımda. Bir şairane yakarıştır tüm ağıtlarım bu uğurda. Hayatı bir çöküşün içine sokan insanın ruh halini şaşkınlıkla izlerim. Cesaretini, şehvetini ve tüm enerjisini bu yönde harcayan bir kaleme sahibim. Çünkü ben yazdıklarıyla düşman çoğaltan ve tüm suni hayaletlerle mücadeleye soyunan bir kaleme sahibim.

Bir dönüşü simgeler benim yazdıklarım, doğaya dönüşü… Ozanların kahramanlara yaktığı ağıtları özlerim, ırmakların türküsünü ve çıkarsızca yapılan içgüdüsel savaşları. Ahlaksızca tüm yaptıklarının hesabını verecek şekilde donatılan iradem, daha olmamış bir hayatı kopararak alır insanlığın rüyasından. Bunu kendi türüne hizmet için yapar benim kalemim. Benim kalemim bu zor kaygılarla örülü bir tarihi yeniden yazmayı amaç bilir.

Tüm hayvansallığıyla insanlık düşmanı bir tavırdır benim kalemim. Yok olmanın ve yok etmenin sistematiğini bünyesinde taşır bir bayrak gibi. 17. yy tutkusunu ve şairliğini kanında taşır. Benim yazacaklarım tüm yüzyılı işgal eden insanın masumiyetinin can çekişmesidir. İcatlarıyla ve tüm çabalarıyla gebe olduğu insana biriktirir tüm bilgisini. Kudretini bir panzehir gibi akıtır tüm acizliğe ve güçten vazgeçişin öyküsüne. Bir güç enjektesidir benim yazdıklarım; talihini kendi oluşturan insanın aklında.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR