Her şey antik bir Yunan oyunuyla başlar. Bu oyunla kendisini özdeşleştiren bir çocuğun öyküsü; My Son, My Son, What Have Ye Done.
Neden bütün dünya bana tepeden bakıyor! Neden bulutlar bana tepeden bakıyor!
O sadece iç sesini dinleyen yalnız bir adamdı…
Cinayet filmi gibi başlayan My Son, My Son, What Have Ye Done, Brad adında sıra-dışı genç bir adamın öyküsünü anlatıyor. Biraz züppe, biraz da deli olan Brad, cinayet şüphelisidir ve annesini öldürmüştür. Peru’ ya rafting yapmak için giden Brad, döndüğünde Müslüman olmaktan ve peygamber olduğundan bahsetmeye başlar. İnsanlara karşı tepkilidir. Bu yolculuktan sonra kendisini maneviyata ve kutsal kitaba adayarak tuhaf bir ruh haline bürünür. Kendisini tanrıya adayarak etrafındaki insanlara sorun olaya başlar. İlk önce sevgilisiyle sonra da tiyatro hocasıyla bazı hadiseler yaşar. Daha da ileri giderek tanrıyla konuştuğunu ileri süren Brad (Brad McCullum) iyice dengesizleşir. Olaylar bu şekilde gelişirken aslında bu genç adamın tek sorunun ailevi meseleler olduğunu anlaşılır. O ruh hastası annesi yüzünden kafayı yemiş küçük bir çocuktur sadece.
Saplantılı olarak annesine bağlı kalmaya çalışan bir genç adamın katil oluşunun altı çiziliyor. Kozmik bir melodram sanki… Bir Lynch gizemi daha…
Filmin yapımcısı Lynch. Bu yüzden farklı bir kurguya ve farklı karakterlere hazırlıklı olun derim. Lynch filmlerindeki absürtlük hemen göze çarpıyor, kamera açıları ve görüntü donmalarının ardında hep onun parmağı var. Bomboş ve hatta sıkıcı bir havada başlayan film yine klasik Freudvari göndermelerle doldurulmuş. Babasız büyüyen bir çocuğun bütün travmalarını gözler önüne sermeyi amaçlayan Lynch yine göz dolduruyor. Güzel bir çalışma…
Can Murat Demir
