Ana SayfaDENEMEGücün Ululanması

Gücün Ululanması

Av ve zafer için tutkuyla donanan görkemli yırtıcı hayvan, sarışın canavar görmezlikten gelinemez. Bu gizli temel, zaman zaman patlar, hayvan tekrar vahşete döner. Romalı, Arap, Alman, Japon soyluluğu, Homeros’un kahramanları, İskandinav Vikingleri… Tümü de bu gereksinimi paylaşıyorlardı. Nereye gitseler arkalarında “barbar” kavramını bırakan bu soylu ırklar, en yüksek kültürlerinde bile, bunun bilinçliliğini gösteriyor, gururunu taşıyorlardı. Nietzsche

Kimin ya da kimlerin değerleriyle kötülük ya da iyilik yapılır hiç düşündünüz mü? Bu soru tüm değerler evreninin yeniden sorgulanmasını ve yaratılmasını öngören tek sorudur. Bu soru tanrının, ahlakın yeniden düşünülmesini öngören tek sorudur. “Kimin” ve “Neyin” soru kelimeleri sanırım hiç bu kadar önemli görünmemiştir gözünüze. Bu soru kelimelerinin en ölümcül halini bu yazıda bulabilirsiniz çünkü bu yazı beklide unutulan ve yadsınan tüm değerlere atfedilmiştir.  Bu yazı, özüne dönen, silkinen insan türünün manifestosu olarak bir direnişi ve uyanışı amaçlamaktadır.

Bu yazının kökü, uydurulmuş gerçeklerden değil; yaşananların yarattığı acıdan ve travmadan beslenir. Bu yazı ne eksik doğanlara ne de sihirli zannedilen dünyaya teslim olanlara ait; bu yazı sadece hayatı düşleriyle değil dişleriyle koparmaya ve becermeye çalışan insana seslenir.

Ahlak, bireyin içindeki sürü içgüdüsüdür.
Nietzsche

Anahtar Sorular

1-Yaşanılan -ya da öyle sanılan- dünyayı hangi –baskın- değerler yönetir,
2-Bunu yapan ya da yaptıran bunu hangi rütbeyle ve hangi maksatla yapmıştır,
3-Bu değerlere göre yaşamak istemeyenlerin cezasını hangi ahlak yasaları vermektedir,
4-Kötülük ya da kötü vicdan probleminin ana kaynağı ne ya da kimdir,
5-Vicdan hangi kriterlere göre oluşturuldu, mevcut düzenin bununla ilintisi nedir?

Anahtar Cevaplar

1- Yaşanılan dünyayı ve hayatı yöneten baskın değerler şunlardır; yozlaşmış olan ve insanı güçten düşüren Hıristiyan öğretisinin ta kendisidir. Türevleri ise güçsüz bir insan türü hemen akabinde kendine yabancılaşan içgüdüler totali ve buna göre dizayn dilen ahlaki sistemdir.(günahlar, yasaklar, haramlar vs…) Yaşanılan dünya,  bunlara göre hareket etmeyi mubah sayar ve bunun dışındaki yaşamı reddeder. Tek cümleyle dünyayı yöneten “ Hrıstiyanvari” ahlaki değerlerdir diyebiliriz.

2- Bu sorunun cevabı şurada gizlidir; Acaba bir insan mı? Bir tanrı mı? Bir ruh mu? Bir hayal mi tüm bu değerleri dayatmaya yetkili kılınmıştır? Rütbesi olabilecek sıfatlarsa şöyle sayılabilir; akıl hastası, filozof… Bu şeyin maksadını bu sıfatlar çok iyi anlatmaktadır aslında. Sadece öyle istemiş ya da dünyayı değiştirme gayretinden de kaynaklanmış olabilir. Sonuç olarak bu sorunun cevabına belirsizlik ve agnostik varsayımlar hâkim diyebiliriz.

3- İnsan neye göre suçludur sorusu epeyce karmaşıktır. Ama verilebilecek en iyi tatmin edici cevaplardan biri tek cümleyle şudur: insan kendi yarattığı değerlere göre bir köledir ve kesinlikle aynı değerlere göre de cezasını çekmektedir. Sonuç ise kendi vücuduna ve ruhuna aykırı hareket eden zincirlenmiş bir hayvan görüntüsünde insandır. Bol çelişkili, özgür olamayan ve kendini yeterince tanıyamayan zayıf bir insan nevi…

4- Bu sorunun cevabı töz olarak tanrıdır fakat yaşanılan zamanda tanrıya pek ihtiyaç duyulmamaktadır çünkü onun yerini İsa ve onun yarattığı illüzyonist bir hayat almıştır. Ama asıl kaynak tanrıdır, kötü vicdanın değerini saptayan, iyiliği kendi çerçevesinde belirleyen tanrı kavramıdır. İsa ya da retoriği tanrı kavramının uzantıları olan kuyruk kavramlardır.

5- Toplam iyilik ve vicdan bu sayılan yanılsamalara ve yadsımalar eşliğinde kendiliğinden oluştu. İnsan kendinden uzaklaşarak kendisine düşman edildi. Uhrevi birtakım çıkarımlarla kandırıldı, uyuşturuldu. Eski insan fosilleştirildi ve yeni insan da eski bir fosile göre yeniden yaratıldı. İşte bu hayatın ve insanın en ölümcül ironisidir, aklını ve ruhunu zehre teslim eden bir sapkınlıktır.

Arzularımız o kadar şiddetlidir ki bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur. Lütfen not edin: işte bu, neredeyse ahlakın tanımıdır. Nietzsche

Bu hale gelen ve hala hayatı yaşadıklarından ibaret sayan bir insan türü nasıl oldu da bu yalanı ve rüyayı fark edemedi? Hala nefes almayı kar sayan bir sezgiyle doğuyor, yaşlanıyor ve ölüyor. Günümüz insanı hala adı sanı belli olmayan şeylere karşı büyük bir hassasiyet ve kutsallık geliştirip ona tapınıyor ve hayatını buna göre idame ettiriyor. İşte yazının amacına ulaştığı tek yer belki de burasıdır, şu cümledir:

İnsanın aczi ve zayıflığı, yoz sistemin devamı için gereklidir. Düzen zayıfların elindedir ve güçlü ruhlar hayatın– hiyerarşinin- dışına itilmiştir. İnsana verilen tek şey nimet varsayımı ve onun getirdiği acizlikle örtünmüş bir hayat mefhumudur. Güçlülerin cezası ise, hayatın tüm köhnemişliğini görüp bir ölü gibi etrafta dolaşmaktır. Ve şu düsturu her yere kazımaktır: Tanrının hükümdarlığı denilen şey aslında zayıfların -eksik doğanların- hükümdarlığıdır.

Bu yazı farkına varmanın ve güçlülerin bu dünyaya olan düşmanlığının ağıtıdır. Kral doğanların tahta olan hakkının ve özleminin adıdır.

Can Murat DEMİR

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR