Ana SayfaEditörÖlüm Bir Başlangıçtır

Ölüm Bir Başlangıçtır

Ne zamandır sokağa çıkmıyordu. Adeta inzivaya çekilmiş gibiydi. Sadece odasına kapanıp sürekli yazıyordu. Bıkmıştı. Nefes alamamaya başladı. Hayati bir karar alarak kendisini sokağa atmak istedi. Zamanının geldiğini düşündü. Kararını verdi. Ahşaptan yapılmış ve köhnemiş giysi dolabına yöneldi. Bir gömlek ve kadife bir ceket seçti. Altına da gri bir keten pantolon uydurdu. Eskiden uyumlu giyinmeyi becerirdi ama artık buna ihtiyacı yoktu. Aynanın karşısına geçti ama fazla dayanamadı; çünkü ne kadar çirkin olduğunu bir kez daha hatırlayacak güçte değildi. Ayakkabılarına uzandı, aynı yavaş hareketlerle keratayı mükemmel bir açıyla topuğunun arkasına yerleştirdi. Topuğuyla ayakkabı arasına hapsolan kerata ona gülünç geldi. Bu çok garip ve anlamsızdı. Anahtarlarını yanına aldı ve sokağa doğru yöneldi. Şaşkın bir halde ruhunun yükseldiğini hissetti. Kaldırıma çıktı. Bir an sokağa çıkma fikrinin iyi bir fikir olmadığını düşündü. Çünkü insanlardan hoşlanmıyordu. Yüzlerine baktığında gördüğü o boş vermişlik duygusu midesini bulandırıyordu. Güneş batmak üzereydi. Akşam güneşini kafasıyla nazikçe selamladı ve boynundaki toteme bir öpücük kondurdu. Yürümeye devam etti. Güneşin yerini yakıcı bir akşam rüzgârı almıştı, üşüyordu. Adeta titremeye başladı. Her sokağa çıkışında bunu yaşıyordu.

Uğursuz ve şanssız bir adamdı belkide.

Rüzgâr git gide hızlanıyordu. Soluk soluğa bir kafeteryaya daldı. Aynı yüzler ve sıradanlık… Bir çay söyledi kendine. Fincanda ve iki şekerli… Çayı karıştırırken etrafı kaçamak bakışlarla süzdü. Bir yudum alacaktı ki çayın içinde erimemiş bir şeker tanesini fark etti. İkinci kalite olmalı diye düşündü ve inatla çay kaşığına sarıldı. Birkaç parmak hareketiyle en sonunda şekerin erimesini sağladı. Sıcak çayın içindeki erimekte olan şekeri izliyordu. Yavaş yavaş parçalanan taneleri dikkatlice seyretti. Sonunda hatırlamıştı, gözleri doldu, evet, eriyen şeker onun ruhuydu ve sıcak çay da dibe çöken hayatını simgeliyordu. Bu genç adam bir şeker gibi eriyordu. Panikledi. Orada fazla duramazdı, nefes alamıyordu. Hemen terk etti orayı. Dışarı çıktığında rüzgâr dinmişti ama soğuk bir ter sırtına yapışıp kalmıştı. Adımlarını hızlandırdı ve evin yolundan köprüye giden yola saptı.

Sonra şu soruları sordu kendine: Neden bu kadar zor? Neden? Cevap, sokaklardaydı, bunu biliyordu, çözüm gecenin içine akan ıslak kaldırımlardaydı. Korkuyordu. Ne zamandır bu ikilemin içinde debeleniyordu. Yalnızlığın ve kimsesizliğin verdiği acziyetle soru sormayı bir kenara bıraktı. Köprüye yaklaşmıştı, adımları daha da hızlandı. Orda bekleyen arkadaşını gördü, en iyi arkadaşını… Yeni hayatına doğru yürüdü. Zamanı gelmişti. Ardında bir mektup ve yaşanmamış bir hayat bırakarak serin sulara bıraktı bedenini. İlk ve son kez gülümsedi, gökyüzündeki dolunayı kafasıyla nazikçe selamladı. Ritüel tamamlanmıştı ve her şey istediği gibi olmuştu. Çünkü ona göre ölüm yepyeni bir hayatın başlangıcıydı.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

1 Yorum

  1. Tam bir diyalektik yazı olmuş.Aynen Mevlana gibi.Diyalektiği Hegel ile başlatan zihniyet yok değil tabi.Mevlana beşyüz yıl önce açıklamıştır diyalektiği…
    ölüm bir batış değil, bir doğuştur, bir tazelenmektir.Tohumu toprağa niçin atarız? Çürüsün, yok olsun, kaybolsun diye değil çiçek olarak boy atsın diye toprağın bağrına düşer.İnsan da böyle işte…
    bu diyalektik süreci açıklayan Mevlana:
    “maden iken öldüm, bitki oldum, bitki iken öldüm, hayvana dönüştüm,hayvan olarak öldüm, İnsan oldum.Öldüğümde yok olmayacağıma göre, neden korkayım?/ İnsan gibi ölünce, melek olacağım. Ve meleklikten vazgeçtip hiç bir aklın ermediği o şey olacağım …Hiç şüphesiz biz O’nunuz ve O’na döneriz.”
    Hegel de Zihnin Fenomolojisi kitabında Mevlana ya atıfta bulunarak diyalektik felsefeyi kimin oluşturduğunu göstermiştir.Hegel, “çiçek, meyvanın ortaya çıkmasına yol açar, ama meyvenin ortaya çıkması için de, çiçeğin ortadan kalkması gereklidir; demek ki üremenin gerçeği, hem çiçek hem meyva olmaktır,” demektedir, “Ölüm, hem yokoluşu, hem yeniden doğuşu sağlayan koşuldur.Eserde Mevlâna’dan alıntılar eklemiş, “mükemmel Celâttin Rumi” tanımıyla yücelttiği düşünürün Tevhid açıklamasının “en saf ve ulvi açıklama” olduğunu söylemiştir. Tevhid ‘bir olmak’ demektir; yani sentez…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Sevginin Enerjetik Alanı

"Sevgiyi, doğası gereği her yerde aynı olan ama frekans ve yoğunluğuna göre farklı hareketler gösteren bir enerji yayılımına ya da değişik dalga boylarında yayın...

COVID-19 Salgını: Tinin Yabancılaşması

2020 yılının Mart ayında başlayan COVID-19 salgını insanların yaşam tarzında ve tininde derin etkiler yaratmıştır. Genelde tin ile ruh kavramları eşdeğer sayılsa da, tin...

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Çok sayıda kadının peşinde koşan erkekleri rahatlıkla iki kategoriye ayırabiliriz. Bazıları bütün kadınlarda kendi öznel ve değişmez kadın düşlerinin gerçekleşmesini beklerler. Ötekiler ise nesnel...

Almanca ve Nietzsche

Alman insanın varoluşu bir utançtır, diyen Nietzsche eserlerinde Almanca’ya ve Alman anadilciye köklü bir savaş açar. Bu savaşta kendi varlığının yokluğunu da göze alarak,...

Enkidu’nun Hüznü

Gözyaşları dökülüyor gökyüzünden gün ağarınca, içelim her birini duyumsayarak. Gılgamış Destanı insanlığa miras kalan ilk edebi eserdir; ana teması aşk ve dostluk üzerine kurulu varlık...

İnsan Ömrü

İnsan ömrünün uzunluk, kısalık ölçülerine akıl erdiremiyorum. Bilginlere bakıyorum; onlar ölçüyü herkesten daha kısa tutuyorlar. Genç Katon, kendi kendini öldürmesine engel olmak isteyenlere: Ben,...

İnsanın Niçin Kuyruğu Yok?

Şekil ve yapısı ne olursa olsun hemen hemen bütün omurgalılarda kuyruk vardır ve hepsinde de kuyruk aynı biçimde oluşmuştur. Sayıları 3 ile 49 arasında...

Hiç Sorunsalı

Hiç'i Düşünememek Nietzsche: “Olmama'yı tasavvur edemiyorum.”(1) Tam da özneyi kökünden yakalamak için hiçbir fırsat kaçırmayan bir düşünür söylüyor bunu. Çünkü Hiç'ten Varlık'a dönüş ya...

Hayyam Rubaileri -V-

81. Ramazan ayı bu yıl da geldi yine; Vurdu bukağıyı aklın bileğine; Tanrım bu halka bir gaflet ver de bari Ramazanı Şevval sansınlar bu sene. 82. Ey doğru yolun yolcusu,...

Hakikat Arayışı Üzerine

Farkında olalım ya da olmayalım insanoğlu bir “amaç veya “amaçlar” uğruna yaşar ve ölür. Yaşam süresince edinilen amaçlar öyle bir etrafımızı sarmıştır ki, “kariyerimde...

Öldürme Tehlikesine Karşı

Öldürme tehlikesi karşısında Julius Caesar'ın tuttuğu yol bence tutulacak yolların en güzeliydi. Önce hoşgörürlük ve tatlılıkla düşmanlarına kendini sevdirmeye çalıştı; hazırlanan suikastları öğrenip, bunlardan...

Halloween

Amerika'daki geleneksel cadılar bayramını öyle veya böyle bir şekilde duymuşsunuzdur... İşte Michael Myers böyle bir cadılar bayramı gecesinde eline bıçağını aldı ve bir daha...

Thelema veya Güç İstenci

Neden bütün gerçekliği ortadan kaldırmak isteyen "zihin provakatörlüğü” yapmalıyız? Bu sorunun cevabini konu arasına serpiştirecek ve cevaba beraberce ilerleyeceğiz. Thelema (θέλημα) kelimesi Eski Yunanca ‘da ilk...

Felsefe Yapmanın Engelleri

Tayyip Erdoğan Türkiye’de felsefe yapılmamasının (demek ki, kaydadeğer bir şey yapılmadığını kabul ediyor) sorumluluğunu, “Osmanlıca”nın terkedilmesine bağlıyor. Dün bu konuda kısaca bir şeyler yazmıştım....

Müzik ve Ruh

Müzik, her yerde anlaşılabilen, gerçek anlamda ortak olan dildir: Bu nedenle üzerine tüm ülkelerde ve tüm yüzyıllar boyunca ciddi bir şekilde konuşuldu ve anlamlı,...