Ana SayfaYazarlarKonuk Yazarİdeolojinin Yok-Merkezi ve Transendent Öğenin Çöküşü

İdeolojinin Yok-Merkezi ve Transendent Öğenin Çöküşü

Kant fonetik olarak birbirine yakın olup anlamsal olarak birbirine zıt olan iki kavramı birbirinden ayırt etmişti: Transendental ve transendent. Transendental, bir yöntem olup aklın bizzat kendi faaliyeti yoluyla sentetik öğeleri dışında, yani deneyimle elde edilen öğeler dışındaki deneyimin kurucu öğelerini bulmaya çalışan bir metottur. Transendent ise yine deneyim dışında olan fakat hiçbir şekilde erişime açık olmayan ve deneyimin dışında olan öğedir: Tanrı ve ruh gibi.

Kant’ın sözünü ettiği transendent öğenin felsefe tarihinde önemli fonksiyonu olmuştur. Bu öğe her ne kadar daima deneyim dışında kalsa da, deneyimin içine sızıp onun tamamlanmasını bir şekilde başarmıştır. Transendent öğe Hegel’e kadar pek çok filozof tarafından kullanıldı; Kant da dâhil olmak üzere çoğu filozoflar düşünsel faaliyetinin durduğu yerde bu kavramı kullanmaktan çekingenlik göstermediler. Transendent öğenin felsefe tarihindeki işlevleri incelediğinde çeşitli anlamda karşımıza çıkabilir fakat ben bu öğeyi döngüsel bir tekrardaki eksiğin tamamlayıcısı olarak kullanacağım.

Yukarıda tanımladığım anlamı itibariyle transendent öğeyi kadim bir felsefi problemle örneklendirebiliriz. Antiklerle başlayıp orta çağa kadar önemini sürdüren bu problem varolanların kökenine dair sorundu. Varolanlar kendileri itibariyle birbirlerine bağlandıklarında sonsuz bir gerilemeye sebep olduklarından onların kökeni daima dışsal bir merkezde aranmaya çalışılmıştır. Buradaki köken analizi aranılan kökeni bizzat var olanlar dâhilinde bulamadığından dışarıya başvurma ihtiyacı duymuştur. Bu ihtiyacın sebebi ise var olanlarda olduğu düşünülen yetersizliktir: var olanlar kendilerini temellendirme konusunda yeterli değildir. İşte bu boşluğu giderip varolanların kökenine dair analizi sonlandırmak için kadim filozoflar mantığın kendilerine bahşettiği transendent öğeyi çekinmeden hatta büyük bir sevinçle kullanmışlardır. Bu öğeyi kullanarak deneyim içinde olup fakat kendilerini temellendirmeye yetmeyen var olanların kökenleri saptanılıyordu.

Bir başka örnek ise bizzat Kant’ın kendisidir. Kant fenomenlerin öznede içkin olan belli başlı fonksiyonların faaliyeti sonucunda türediği kanaatine ulaşmıştı ve o, tıpkı kadim filozoflar gibi fenomenlerin daha temel bir kökeni olması sonucuna varmıştı. Nihayetinde özne kendi mekanizmalarını bulaştırmıştı nesneler üzerine ve bu nesnenin saf halini bozduğundan bir köken belirlenimi zorunlu gibi duruyordu. İşte Kant da transendent öğenin tamamlayıcı kudretine başvurup fenomenin ardına bir kendinde-şey iliştirip onun kökenini saptığını ileri sürdü. Tıpkı önceki örnekte olduğu gibi kökeni saptanmaya çalışılan şeyin yani fenomenlerin (önceki örnekte varolanlar) kökeni dış merkezde bulunmuş oluyor.

Kısaca felsefe tarihinde köken analizlerinin şu şekilde nihayet bulduğu sonucuna varabiliriz: kökeni aranılan şey kendinde bir köken sağlayamadığından onun kökeni dışsal bir merkezden temin ediliyor, yani transendent öğeye başvuruluyor.

Ancak transendent bir öğeye başvuran bu kökensel analize karşıt bir analizin türediğini görüyoruz. Bu konuda Slavoj Zizek’in kayda değer çabaları yeni kökensel analizi ideoloji sorunsalı bağlamında gündeme getiriyor. Zizek ideolojinin kökenini saptamaya çalışırken hiçbir şekilde ne kadim filozoflar ne de Kant gibi transendent bir öğeye başvurur. Zizek’in yeniliği ideolojinin kökenini bizzat ideolojinin içinde aramasıdır. Bu yönüyle Zizek içkin bir kökensel analiz sürdürür, aşkın bir kökensel analize karşı. Burada bir merkez krizi ile yüzleşiriz çünkü çoklu ideolojinin kökenini ne dışsal bir öğeye başvurarak ne de bir ideolojiye imtiyaz tanıyarak belirleyemediğimizden onun merkezi bir yok-merkezi haline geliyor. Fakat burada bizim için önemli olan içkin bir kökensel analizin ideolojiyi bir krizle baş başa bırakması değil, fakat onun transendent öğenin çöküşünü sağlamasıdır. Artık dışsal bir köken yoktur. İçeride yani köken analizi yapılan her ne ise bizzat orada sürdürülmeli araştırma.

Zizek’in ideoloji kuramında felsefi açıdan bize kazandırdığı en önemli getirilerden birisi budur işte. Zizek içkin kökensel analizi yoluyla kökeni içeride aramamız gerektiğini göstermiştir. Bu ise pek çok filozofun başvurduğu transendent öğenin yıkımından başka bir şey değildir.

Hakan Örnek

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Tren

Çalışıyorum, sevgilim, kendime açıklamaya, safra dolu bir marşandiz nasıl olur da yatağımızdan uğratmak zorunda, daha rahat dinlenebilsin diye kendi yatağında bir hat, ikimizi, her gece gibi bu gece...

İnsanın Hikâyesi

Ölümü bir düş olarak görmüştük. Kışlara ve karanlığa sığındık ama hep soğuktu. Geleceği çoktan başlayan bir hikâye'ye gidiyorduk. uzun yolculuklar birikmişti içimizde. Oturup bağıra bağıra...

Çocukluğum Gidiyor

Çocukluğum sanki onun göğsünde kabarmıştı.. Sınırlarımı aşarcasına huzurluydum. Kokusu ciğerlerime öyle işlemişti ki, sanki herkes onun gibi kokuyordu... Gitmemesi gerekiyordu... İkimizin de tek dileği buydu. Ama elimizden...

İnancın Derinliği‏

Üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri de "İnanç"tır. İnanç konusunu herkesle tartışmazsınız. Çünkü karşınızdaki yeterli bilgiye ve anlayış, hoşgörüye sahip değilse siz suçlanırsınız. İnanç...

Kendinle Konuş

Kendime gelmem lazım, her şey normal, her şey iyi. Bak her şey var orada yaşamak istediğin kadar hava, yaşaman için yeteri kadar para ve...

Yazmak ve İlham Tayfası

Kâğıdı kalemi boşuna yorma! Eğer onlar isterse yazabilirsin. Ama boşuna bekleme, çok nazlıdırlar, birazcık ta asi. Kendileri isterse gelirler ve istedikleri zamanda giderler. Ama...

Farklı Ten, Farklı Nota, Farklı İhanet

Yıldızlarda güneş birikmişti. Tanrısal gözlemlerimden biri de bu idi. Son zamanlarda gözlemlerimden çoğunu tanrısal açıdan gerçekleştiriyordum. Yüce tanrısal güç. Yaşadıklarımdan sonra öğrendiğim gözlemleme gücü....

The Man From Earth

Dünyalı 2007 ABD yapımı dramatik bilim kurgu filmdir. Özgün adı The Man From Earth'tür. Senaryosunu Jerome Bixby'nin yazdığı filmin yönetmeni Richard Schenkman'dır. Filmin önemli...

Benim Partal Prensim: Şarlo

Polisten kaçayım derken bastonuyla yakaladığı tramvaya atlayıp burun buruna geldiği bir hanımefendiye şapkasıyla selam verecekken başka bir beyfendiye dirseğini yanlışlıkla geçiriverdiği için özür dilemek...

En Güzel Şey Sensin!

Şu hayatta bulduğum ve bulacağım en güzel şey sensin. Hayat ne kadar iğrençse, sen de o kadar kutsalsın benim için. Bu doğru orantı, aşkın...

Etme

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme Çalma bizi bizden...

Din Felsefesi Notları

Hocam Merhabalar ben Murat, Din Felsefesi ile ilgili olarak bu mail adresinden sizinle yazışmayı istiyorum, resmi mail üstünden felsefe yapmak bana göre yanlış... Dün...

Psikolojik Doğum

Ölüm, öğrenmenin durmasıdır. İnsanlar ve hayvanlar öğrenir ama bitkiler öğrenmez. Bu sebepten insanlar ve hayvanlar yaşar ve ölür, bitkiler ise yaşamaz ve ölmez; bitkiler...

Ölçü

İtimadım belki kalmıştır diye insanlığa Günde bir kere şeytan kalbimi yoklar benim Bizde vicdani telâkkiler bu yolda ölçülür Zevk alır görse perişan hâlimi toklar benim Cavidanî sözlerim sanma...

Joker: Cinnetin ya da Patolojik Kötülüğün Haklılaştırılması

Joker. Günahsız bir mağdur. Toplumsal hastalığın (değerlerin) mağdur ettiği sıradan ahlakın ve hiçe sayışların çılgınlığa sürüklediği bir fenomendir. Direndiği şey sıradanlık ve onun  türevlediği...