Ana SayfaEditörMetafizik Olmadan Felsefiyat Mümkün mü?

Metafizik Olmadan Felsefiyat Mümkün mü?

Felsefe beş duyuya mı hitap etmeli yoksa dünyayı algılamada ve gerçeğe ulaşmada başka bir duyuya -yönteme- daha ihtiyaç var mı? Gizem ve şüpheyle düşünsel diyalektiğe katkıda bulunabilir miyiz? Materyalizm (maddecilik) insan düşüncesinde tam olarak nereye konumlandırılır? Gerçeğin bilgisine bu sayılanlardan hangisiyle ulaşabiliriz?

Metafiziğin ortaya çıkış nedeni bu soruların kapsamına dair bir çözüm arayışından ibarettir. Kısaca metafizik, evrene ve varlığa dair olağanüstü bir şüpheden hareket etmekte ve felsefenin sadece görünenlerle (beş duyu verileriyle) ilgilenmesinin felsefi soruşturmalarda yetersiz kaldığı tezinden güç bulmaktadır diyebiliriz.

Metafiziğin tanımı oldukça güç ve sansasyonel bir planda seyretmiştir hep. Ama genelde iki farklı görüş metafiziği kabul eder ya da yadsır. Biri materyalist diğeri ise idealist cenah. Materyalistler her şeyin köküne “madde”yi diğer ekol “düşünce”yi koymaktadır. Örneğin konu hakkında Platon gerçeğe ulaşmada nesneler dünyasının aldatıcılığını vurgulamış, gerçeğe ulaşmanın ancak ideler dünyasından geçen diyalektikle mümkün olduğunu, gerçek “iyi” ye de ancak bu yolla ulaşabileceğimizi belirtmiştir. Platon devasa bir felsefi sistemin kurucusu olması yanında tipik bir idealisttir, metafiziğini o kadar ilerletir ki “tümeller” in kaynağını da ideler dünyası olarak belirlemiştir. Platon madde ya da yaratılan şeylerden yola çıkarak gerçeğe varılabileceği görüşünü reddetmiştir. Materyalist filozoflar ise “metafizik”i bir baş belası(1) (I. Ders 11.syf.) gibi görmekte hatta onu alternatif bir yöntem olarak görmemektedirler. Bu meyanda Demokritos gibi materyalist filozoflar maddeyi baz alarak evreni açıklamada atom örneğini onaylamışlardır. Konu hakkında adını anmamız gereken bir diğer filozof Aristotales. Aslında metafiziğin kurucusu olarak adlandırabileceğimiz Aristotales varlığın kökenine ya da hakikate ilişkin arayışların tamamını düşünceye atfetmiştir. Her şey düşüncedir, tümellerin kaynağında her daim düşünce vardır.

Görünmeyenleri anlamak için görünenlere bakmak gerekir. Aristotales (1)

Adorno’nun Metafiziği ve Frankfurt Okulu

Gerçeğin bilgisinin ya da “hakikat” arayışı sırasında izlenen diyalektik yöntemler yukarıda saydığımız okullar ve temsilcileri vasıtasıyla birçok farklı felsefi damardan tartışılmıştır. Antik Yunan ve zayıf olsa da Roma felsefesinin uzantıları olan bu görüşlerin günümüz felsefe dünyasında halen temsilcileri bulunmaktadır. Bu temsilciler gerek reformize edilerek gerekse liberalleşerek halen varlıklarını sürdürmektedir. Bunlardan biri de Frankfurt Okulu diye adlandırılan “eleştirel ekol”dür. 1923 tarihine rastlayan bu okul antik Yunan’dan aldıkları mirasla geleneksel materyalist felsefeyi biraz reformize ederek (kapiltalizm odaklı) devam ettirmişlerdir. Bu okulun temsilcileri arasında Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas gibi isimleri sayabiliriz. Bu okul temsilcileri felsefi argümanlarını “eleştirel kapitalizm” -ekonomi politik- üzerine oturtarak moderniteyi ve endüstrileşmeyi kapitalizmin saldırgan doğası üzerinden eleştirmeye devam etmişlerdir.

Adorno’nun Metafizik Kavram ve Sorunlar’ ı işte bu sacayaklarından hareketle oluşturulmuş bir metafizik eleştirisini konu ediniyor. Adorno “Frankfurt Okulu” na ait prensipler ışığında kitabın tamamına yakınını Aristotales’e ayırmış. Aristotales’in geliştirdiği madde-biçim-hareket üçlüsünün izahıyla başlayan Adorno kitabın ilk sayfalarında Nietzsche referanslı bir tabirle metafiziğin bir “köylü” uğraşı olduğunu dile getirerek onu küçültme yoluna gitmiş hemen akabinde felsefenin reddetmesi gereken “metafiziğin” aslında her yerde olduğunu her ne kadar kabullenilmese de metafiziksiz bir felsefenin olamayacağını da itiraf ediyor. Metafizikten kaçamayız diyen Adorno, Aristotales’in “Bütün insanlar doğaları gereği bilmek ister” cümlesini alıntılayarak aslında metafiziğin ne kadar modern ve güncel bir kavram oluşunun altını çiziyor açıklamaya girişiyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Aristotales idealizminin sistematiğini irdeleyen Adorno bir Marksist teorisyen edasıyla mutlak kusursuzluk ve mutlak gerçeklik kavramlarına değinerek aslında teolojinin mesaisine giren konulara da değinerek Tanrı kavramının metafizik tarafında nasıl çözümlendiğini dile getiriyor. Tabi tüm bunları klasik Marksist söylem (Frankfurt Okulu) içinde kalarak oldukça mesafeli şekilde yazıyor.

Teoloji mi Metafizik mi?

Metafizik Kavram ve Sorunlar toplam 18 dersten Adorno’nun sınıf ortamında verdiği ders notlarından oluşuyor. Bu notların tamamı genelde “metafiziğin” öğrenciler tarafında ayrıntılı düşünülmesi gereken önemli bir felsefi sorun olduğu üzerinde birleşiyor. Kaldı ki Adorno sık sık teolojiye de negatif atıfta bulunarak metafizik konusunun “ulûhiyet-ilahiyat” tartışmalarından uzak tutulmasını salık veriyor. Bu antik tavrıyla Adorno evrenin diyalektiğinin felsefi bir dille serimlenmesinin çok daha doğru olacağını, metafiziğe ise bu süreçte çok fazla bel bağlanmamasını öğütlüyor. Adorno kitap boyunca eleştirel tavrını öylesine başarılı şekilde ortaya koyuyor ki onun ne bir materyalist ne de bir idealist olup olmadığını kestirebilmeniz oldukça güç. Bu anlamda Metafizik Kavram ve Sorunlar aslında sağlam bir felsefi retorik eğitimini de amaçlıyor. Bu özelliğiyle felsefe grubu öğretmenlerine, felsefe bölümü öğrencilerine tavsiye edilmesi gereken bir kitap.

Metafizik ve Felsefe İlintisi Üzerine

Felsefenin “metafizik şüphe” olmadan ilerlemesi imkansızdır. Kavramlar veya tümeller (devlet-tanrı vs.) üzerine çalışma yapan en azından düşünen ve bu düşüncelerini felsefiyata döken her kişi eninde sonunda sonsuz bir düşünce ufkuna saplanacak ve evrende olanların ya da görünen her şeyin aslında bir yanılsama (negatif gerçeklik) dünyasından ibaret olduğunu keşfedecektir. Felsefe şüphe olmadan beyhude bir uğraştır, onun bu beyhudeliğini törpüleyecek olan tek şey metafiziktir. Metafizik sorgulama düşün-bilimde kesinlikle olmazsa olmaz bir şarttır. Felsefenin evrene (sonsuzluğa) sataşması ve şeylerin özüne inebilmesini işte bu metafizik sorgulamalara borçluyuz.  Felsefenin herhangi bir yönteme bel bağlaması, ya da sırt çevirmesi, bir ekolün gölgesinde çürümesi düşünülemez. Bu felsefeye edilmiş bir küfürdür. İster idealizm, ister materyalizm. Tüm “izm”ler felsefi çalışmalar için sadece bir araç olabilir, yuva değil, zira felsefe yurtsuzdur, sürgünde olan bir insan gibi hiçbir yere aittir.

Neden Okunmalı?

Adorno iyi bir belagat ustası. Müzisyenliği yanında felsefe kariyerini de layıkıyla yaptığına şüphem yok; kendisi 2. Dünya savaşını yaşamış hatta okulu kapatılmış bir akademisyen, bir sürgün, bir faşizm mağduru. İşin duygusal tarafından baktığımızda “Frankfurt Okulu”nun neşriyatında neden bu denli Marksist öğelere yer verdiğini anlayabilirsiniz. Zira Adorno yaşadıklarının aksine felsefi dilini baskıcı ya da dikte ettirici bir üslupla mahvetmemiş, bir öğretmen olmak bu olsa gerek, bence tam bir sınıf öğretmeni, bir rehber. Bu sebeple hem felsefeci hem de iyi bir pedagog olduğunu söyleyebilirim. Eğer Aristotales metafiziğini derinlemesine merak ediyorsanız ayrıntılı bir antik felsefe eleştirisinden çok daha fazlasını bu metinde bulabilirsiniz. Ayrıca Adorno’dan ders dinleme fırsatı vermesi de cabası.7

Kaynakça

(1)Nikomakhos’a Etik, Aristoteles
(2)Metafizik-Kavram ve Sorunlar, Theodor W. Adorno, İthaki Yayınları, 2017

Can Murat Demir

 

Metafizik-Kavram ve Sorunlar
Yazar:
Theodor W. Adorno
Orjinal Adı: Metaphysik. Begriff und Probleme
Çevirmen: İsmail Serin
Editör: Selçuk Aylar
Sayfa Sayısı: 264

 

 

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Lirik Bir Kabulleniş Bu Sevgilim

Mavi kanatlı kelebeğin karaciğerinden bir kurşun düştü avuçlarıma Sordum sarıçiçeğe: “baban katil midir?” Yetim bir piçmişim gibi baktı yüzüme yüzüme, Yüzüm yüzünde ayrı bir yüzdü sanki Ve yırtarak...

Yaşama Mektup

Sevgili Yaşam; Sana yazdığım her mektupta yalan söyledim. İyi olacağını ve toparlanabileceğini umut ettirdim. Ancak iyileşemeyeceğini her saniye hissettim. Yine de yalanı sürdürmeye devam ettim....

Cioran Hakkında: Petre Tutea Röportajından Bir Bölüm

Aşağıdaki röportaj metni "Hayranlık Talimleri" adlı belgesel filmin ilk bölümünden alıntılanmıştır. Cioran'ın yakın arkadaşı Petre Tutea'nın girizgah-belagat metnidir. Kendim ve Emil Cioran ile ilgili röportajın...

Kimse “Genç” Olmak İstemiyor!

Şiirde yaşça “genç”lerden medet umma dönemi kapandı! Evet bu iddia (Hatta özgün bir önerme olarak da adlandırılabilir.) biraz mantıksız gelebilir; ancak son yılların şiir...

Kendinize Dönün

Hiçbir şey anlatmadım size ve siz hiçbir şey bilmiyorsunuz! Kendinizi yadsımayı bırakın! Çoğalın! Bu sayede aciz iyiliğin içine yuva yapan tüm çıyanları temizleyebilirsiniz. Doğurgan olun!...

Ultimo tango a Parigi

Ultimo tango a Parigi Parisli genç bir kadının kendisinden yaşlı bir adamla tanışması ve uçlarda yaşanan romantik ilişkilerini gözler önüne seriyor. Bu filmle Bernardo Bertolucci...

Ruhumuzla Buluşmak

Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar....

Karamsarlığımız Üstüne

Nedir bu karamsarlık? Etrafımızı saran bu kara ya da gri bulutlar neden bu kadar arkadaş canlısı? Her şey bu kadar kötü olmak zorunda mı?...

Merhaba

Merhaba, Ben bendim biraz, kırılmadan önce. Gökyüzü maviydi ve uçurtmam beyaz. En büyük hayalimizdi sevda. Merhaba, Ben bendim biraz, senden önce. Tanrı sadece vermişti gökyüzünü, Ben boyadım maviye. Merhaba, Ben sendim biraz, kırılmadan...

Geçmişin Anılara İhaneti

... Uzaksınız. O kadar uzaksınız ki ne kadar da bağırsam duyamayacaksınız ellerimden düşen zamanın sesini. O kadar uzaksınız ki kendinize ne kadar susarsanız susun fark...

Sevgilime Bir Kefen

Alçak sesle uçuyor üzerimden saçları kına yakılmış bir kadının mihrâbı bu gövermiş güz günleri çıldırtır çileden ve kitaplardan çıkartır insanı urlar, karınca cesetleri titreyişlerle örtülür üstüm merak bir...

Hakikat Hakkında

Herkesin mizacı ve varoluş amacı farklıdır. Bunlara uygun olan ilgi çeker, hoşa gider. Fakat genç yaşlarda bunların fark edilmesi oldukça zordur. Bilgiyi alıp, kendi...

Kaostan Ahenge

Hayatın altın rengi kazanmış yeni yaprakları sonbaharın ılık nefesiyle dans ederek yere dökülüyordu, yeniden hayat kazanmak için düşüyorlardı belki de. Hayır hayır belki de...

Coffee and Cigarettes

bir film izleyip uykuya yattım teslanın ampullerini görmek üzere rüyamı bir sigaraya sattım şekersiz arsız bir kahveyle hayalet avcısı bil möriy içiyor sigarasını iki aptal zenciyle nikotin öksürüğü yakışıyor sıradanlığın ciğerlerine kuzenler...

Hakikat, Metin, Boşluk ve Yorum

Metin’de yani var olan her şeyde “boşluk” temel koşuldur çünkü boşluk tefekkürü, tefekkür de yorumlamayı önceler. Boşluk’u kendimizce tamamlamayı dileriz. Nesnenin yoruma muhtaç olması...