Ana SayfaYazarlarCansu CanBir Yeraltı Romanı: "Yeraltından Notlar"

Bir Yeraltı Romanı: “Yeraltından Notlar”

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski tarafından 1864 yılında Petersburg’da kaleme alınan bu eser; Albert Camus de dahil olmak üzere pek çok batılı düşünürü varoluşçuluk bakımından etkilemiştir. Var olmanın özden önce geldiğini, yani insanın önce dünyaya geldiğini, sonra özünü bulduğunu savunan Dostoyevski; kitabı tür bakımından her ne kadar roman şeklinde ele almış olsa da, hatırat türünün baskın özelliklerini yoğun bir şekilde farkediyoruz. Bir papazla günah çıkartır gibi ele aldığı düalist söylemler doğrultusunda kitabın otobiyografik bir şekil aldığını söyleyebiliriz. Ayrıca Dostoyevski’nin döneminde yaşayan diğer yazarlar, otobiyografik bir romanın yazılamayacağını iddia etmiş olmalarına karşılık, o bu düşünceye aldırış etmeden otobiyografik bir romanın pekala yazılabileceğini onlara göstermek amacıyla Yeraltından Notları okuyucularıyla buluşturmuştur.

Aristoteles’e göre edebiyat; insan ruhunun olgunlaşması için yapılmalıdır. Fakat yazarın kitabı yazım amacı, kendi ruhunu olgunlaştırmaktan ziyade, yapabileceklerini başkalarına kanıtlamadır. İç dünyasında yaşadığı buhran ve “Ben buradayım!”, “Ben bunu yapabilirim!” haykırışlarının ufak bir yansıması Yeraltından Notlar. İki bölümden oluşan romanın birinci bölümünde yazar, kişisel eleştiri kisvesi altından topluma ve düzene yönelik ağır eleştirilerde bulunmuş, yaşama sevinci ve insan sevgisine reddiye niteliğinde sözler sarf etmiştir. Aydınların, siyasetçilerin ve burjuva sınıfının aslında ne kadar aciz ve nankör olduklarını dile getirmeye çalışan Dostoyevski, bu bölümün yazımını monologlar şeklinde ilerletmiş. Birinci bölümde inatla vurgu yapmış olduğu nankörlük duygusuna ek olarak ikinci bölümde de nankörlüğün verdiği büyük acıyı, oluşturduğu karakter üzerinden sert bir dille ifade etmiştir.

Türkiye’de de edebiyat severler tarafından ilgi gören kitap, yönetmen Zeki Demirkubuz tarafından 2012 yılında, serbest uyarlama şeklinde “Yeraltı” filmi ile sinemaya aktarılmıştır. Dostoyevski’nin hayatını incelediğimizde, hayatının romanlarındaki gibi kasvetli, hüzünlü ve acı dolu olduğunu görmekteyiz. Alkol bağımlısı bir baba ve hasta bir anne ile çocukluğunu geçiren yazar, sara nöbetlerini çok yoğun bir şekilde yaşadığı ve kumarbaz olduğu dönemde, Yeraltından Notları kaleme almıştır. Siyasi sebeplerden ötürü sürgün hayatına mahkum edilmesi, onun yalnız kalarak iç sesine kulak vermesini sağlamış; sürgün dönüşü edebiyat dünyasında büyük yankılar uyandıracak eserler vermesine neden olmuştur. İlaveten içindeki hırsı ve öfkeyi karakterlere uyarlayan yazar, kendi gelgitli hayatını toplumla özdeşleştirerek romanlarının realite algısını arttırmıştır.

Kitap genel anlamda gerçek dünyadan kendini soyutlamış, diğer insanlara karşı yabancılaşan ve kendi ruhuyla sürekli bir iç savaş halinde bulunan, 40 yaşındaki bir adamın yaşadığı dünyevi ve psikolojik sıkıntıları konu edinir. Yazar karakter için bir isim bahşetmediğinden mütevellit, anlatılan bu adama yeraltı adamı diyebiliriz. Kitabın birinci kısmında 40 yaşındaki bir adamın anlatısının bulunması hali, ikinci bölümde değişmektedir. İkinci kısımda yazarın yarattığı karakter 24 yaşında genç bir memur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun sebebi de Dostoyevski’nin birinci bölümde yaptığı tüm eleştiri ve reddiyelerin nedenselliğini vakalar üzerinden giderek açıklamaya çalışmasıdır. 24 yaşındaki halinin, daha önceden arkadaş olduğu insanlarla yaşadığı problemleri ele alan ikinci bölümün giriş kısmında, aynı iş yerinde çalıştığı mesai arkadaşından ne kadar nefret ettiğinden bahseder. Sonrasında bir subayı sürekli olarak takip etmesi ve ona karşı olan nefretini kusup, ona haddini bildireceğini iddia etmesiyle hikaye devam eder. Ancak daha sonrasında eski okul arkadaşlarıyla buluşup mekanda olay çıkarmasıyla, bir kadına aşık oluşu kitabın sert ve eleştirel giden çizgisinin bir hayli yumuşamasına neden olmuştur diyebiliriz. Hikayenin içinde katı bir şekilde peş peşe serzenişlere yer veren yazarın, konuya yumuşatıcı bir unsur eklemesi okuyucuya ayrı bir ferahlık sağlamış.

Yeraltı adamın, yaşadığı çevrenin gerçekçi bir şekilde hayal edilebilmesi ve onun içinde bulunduğu ruhsal durumun okuyucu tarafından rahat bir şekilde anlaşılabilmesi adına, psikolojik tahliller ve betimlemeler çok yoğun bir şekilde kullanılmış. Empresyonist bir tutumla dış dünya tasvirini ayrıntılı bir şekilde anlatan Dostoyevski, karakterin ruh halini irdelerken; sert, huysuz, huzursuz, kendinden ve insanlardan nefret eden, yabani fakat bir o kadar da narsist bir profil çizmiştir. Şimdi kitaptaki yeraltı adamın bu yapısını en iyi şekilde özetleyen kısmı sizlere aktaracağım:

(…) “Şimdi siz, ben sanki bir şeyler için pişman olmuşum da sizden özür diliyormuşum gibi bir izlenime kapılıyorsunuz, değil mi? Böyle düşündüğünüze eminim. Ama emin olun ki sizin ne düşündüğünüz umurumda bile değil. Ben, kötü bir adam değildim. İşin aslı, nasıl bir adam olduğum da belli değil. Ne aksi bir adam olabildim ne de uysal ve iyi; ne alçak ne de namuslu; ne kahraman ne de korkak. Hiçbir işte de tutunamadım.” (…) (Yeraltından Notlar, 2018, ss. 6-7).

Romandaki karakter sürekli olarak ani ruh değişimleri gösterdiği için, onun zihni bir dünyada yaşadığını, üç boyutlu bir varlık alanından ziyade başka bir boyutta varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca hikayenin yazım bölümünde yazar, tikelden tümele doğru bir yol izlemiş. Bunu anlamamızın sebebi de kitapta öncelikle ana karakterin çok detaylı bir şekilde anlatılması ve olayların gidişatının da bu karakter özellikleri üzerine kurulu olmasıdır. Kişilik özelliklerinin ve olayların detaylı bir şekilde irdelenmesi, ikisi arasında sağlam bir köprü kurup Aristoteles’in nedensellik kavramının ön plana çıkmasını sağlamıştır. Neden-sonuç ilişkisi içerisinde kurulu olan eserin harmoniasını oluşturan temel şey; metin içerisinde karakterlerin birbiri ile olan bağlılıklarının duygu durumu eşliğinde perçinlenmiş olmasıdır. Burada bahsettiğimiz harmonia, uyumu temsil etmektedir. Platon’a göre harmonia yani uyum, ancak ideal olan şeyle yakalanabilir. Çünkü ideal olan şey; ölçülü, uyumlu ve güzeldir. İdealarda çirkine yer yoktur. Kitap için felsefi açıdan özne ya da obje tutumuna ilişkin bir değerlendirmede bulunacak olursak; bu romanda sübjektif natüralist özne tutumunun yansıtıldığını ifade edebiliriz. Protagoras’ın sübjektif natüralist obje yorumuna göre “Bilgi nedir?” sorusu, bilginin göreleliğine göre şekillenir. Ona göre evrende hareket esastır ve Herakleitos’un da belirttiği gibi her şey akmaktadır. Duyumsamalar hayatımızda vardır fakat her zaman doğruyu göstermeyebilirler. Bu da bizi yanılgıya düşürür. Ve var olan daima öznel bir anlayış içerisindedir. Sübjektif natüralist bu kavrayışa göre; hikayede ani ruh değişimlerinin olması ve ana karakterin doğrularıyla toplumdaki diğer bireylerin doğrularının birbiriyle örtüşmemesi, bu kitap için öznenin hem subjektif hem de natüralist bir tavra bürünmesine katkıda bulunmuştur. Son olarak bu anlattıklarımız ışığında, eserin diğer eserlerden daha farklı bir surete bürünmesinin sebebini, kitabın yazardan izler taşımasına bağlayabiliriz. Karakterler ve olayların birbiriyle ilişkisinde detaylara sıklıkla yer verilmiş olması da, benim gibi detaycı bir okuyucuyu tatmin eder nitelikteydi diyebilirim.

Ruhu ve bedeni arasında sıkışıp, kendini yeraltı dünyasına hapseden herkese çıkış yolu göstereceğine inandığım bu değerli kitabın, tüm okuyuculara ışık olması dileğiyle…

KAYNAKÇA

Dostoyevski, F. M. (2018). Yeraltından Notlar. İstanbul: Kaldırım Yayıncılık.

Cansu Can

Cansu Can
Cansu Can
4 Ağustos 1999 tarihinde İstanbul Kadıköy’de doğdum. 2022 yılında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümünden mezun oldum. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Adalet Bölümünde ise hala öğrenim görmekteyim. Yazılarımın genel hattını felsefe, mitoloji, ezoterizm, spiritüalizm, sembolizm, edebiyat ve sanat konuları oluşturuyor.

1 Yorum

  1. Kavram dolayımı: [Yer-altı. Yeraltı. Yerin-altı. Alt-ın-yeri. Ötekinin Ben’i, Benin ötekisi]

    Girizgahın Tutamağı:
    Yeraltı yer-üstünün tezahürüdür. Mütemadiyen üst’e bakarız ve tahmin ederiz alttakileri, zira alt üstü görünüşe kavuşturup-dolayıma-girdiği yerdir “Alt.” O halde yer-altı, yer’in belirleyicisidir ve üstte görünüşe gelen varlık kıpı(rtı)sının müsebbibidir. Bulanık olan alttır zira bulanıklığı üst’ün berraklığını da imleyerek-köken-verir- kabullenir.

    Adam, Ötekine rağmen dünyasını kurmak isterken kendisiyle(Öteki Benle) savaşır. Peki, Öteki olan Ben kimdir: O, yeraltının başlangıcını imler, Ötekinin yeraltında olmasını talep eder. Buna rağmen adam istediği dünyayı kurar. Dolayısıyla Ötekine rağmen bunu yapabilirse Adam ayakta kalır ve kendince tükenip-geberir, -ölmeyi haketmez, sadece geberebilir; zira yakalanmıştır:

    “Ötekinin Yeraltına.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR