Ana SayfaDENEMEBir Romantik Belagat ya da Ahlak Denemesi

Bir Romantik Belagat ya da Ahlak Denemesi

Belagat. Bir kendinden geçişin haklı bildirgesi. Bir kendini serimleme, bir politik ölüş, bir-hezayanın-haklılaştırılışından-öte-dillenme olarak.

Öyle bir yaratık düşünün ki… Zihnindeki, öğretilmiş ve öğretilenlerin realitesini sorgulayan-şüphelenen ve bununla beslenen bir ruhu olsun. Ama sadece salt olarak düşünen, yazan, çizen değil aynı zamanda tutkulu hırslı bir yapıya sahip olsun. (sözüm-ona insanın iflasını anlatan doğaya dönüş)

İnsan, artık edilgen (silik) bir ruh halini barındıramaz, işte bu aşamada boş vermişliğin bütün halleri reddedilmelidir. Etken dediğimiz, faal ve rahatsız insan, vasat insanlara göre sinir bozucudur. Onu tekrar yaratmalıyız.

O, kimilerine kıyasla, güçlü iradesiyle tutarsızdır. Başat rolünü eline alan bunu kimselere bırakmayacak kadar âşık ve kendini beğenmiştir. Onun içinden gelen bu enerji onu biricik ve aziz kılmıştır. Yeryüzünde bunlarla yanan çok az insan vardı. (yöneten, öğreten, alt-üst eden). (Darvin teorisinin aksine dünyada güçlülerin hükmü sürmez, çünkü değersiz ahkâmlar her tarafta egemendir, bunun mimarı da sıradan dediğimiz zayıf ruhlardır, kısacası işin mahiyeti böyle değildir)

Bu insan, tembellikle direnmeyen karakteri ilkel güdüleri sayesinde eskiden beri tanışık olduğu hümaniteyi olumsuzladı durdu. -Klasik değerler eleştirisi gibi-İnsancıl değerler toplamı -hümanite- düzenine alışamadı, onun için hayatın sahte zincirlerinden başkası değildi. Yeniden tanımı yapılmalıydı bu görev ya da eziyet onun özgürlük anlayışıydı. (Acı ona göre özgürlüğe gidebilen ender, kadim değerlerdendi)

Davranışlarının değerini ölçenlere karşı girilen mücadele.

Değer biçme hesabını sadece kendisine soran bu insan kaderci değildi. Masalsı dünyayı iyi analiz etti, eleştirdi, tasarladı. Eski değer yargılarını (boş safsatalar inanışını) acımasızca dile getirmekten bunu yaparken de yaftalanmaktan korkmadı.

Yaftası özgürlüktü, özgürlüksüzlüğe karşı savaştı. Savaşçı ruhlar gibi asiydi, gurur, kin, kendini beğeni vb. (Yeniye karşı sevimsizlik besledi, antik birikime saygı çabası) Tabiatı kılavuz edinerek doğal kutsallığı müjdeledi. Makineye ve onun değersizliğine lanet okuyarak mekanikliğe uzak kaldı. Gelişmeyi ve tılsımı orada değil insanın çarpıcı meziyetlerinde ve içgüdülerinde aradı.

Ellerinde geleceğin saçmalığını boğazlayan bir çocuğa bakıyorum der ve sürdürür: Bilgeliğini yok etmede başarılı şekilde kullanmayı hayattan öğrenen saflık… (Azim yâ da kudret istenci) Bu ancak sürüyü terk etmiş, insancıl, aciz olmayan bir çobana aittir. Bir boş vermişlikten ziyade doğal ve ölümcül ciddiyete sahip bir hayvan…

Cübbeli ayaklar altında ezilen topluluklar nasıl özgür kılınır sorusu üzerine düşünme… Ki bu soru tam olarak bizim gibilere ait değildir. Topluluk genel anlamda yozlaşmış bir güruh. Soruları cevap çabukluğunda ortadan kaldırabilen insanımız korkaktı ama sadece kendisinden. (Ne sıra dışı bir korkudur böyle)

Çok şefkatli ellerini vurarak aşağıdaki güruha seslenmedi. Ancak kendisinin önemini bu güruha borçlu olduğunu da çelişkiledi durdu. Güçsüzler güçlüleri mümkün kılar düsturunu duvarına astı. Çekip götürdü tarihi, yazılanı değil. Kendi yazdığını beğendi bu yüzden. Eserine hayranlıkla baktı yarattığına…

Çok az kişi anladı onu, ama yeterliydi sanki. Nedense burada bir sınır vardı ona göre; sınırı da süreci de kendisinin ayarladığı felsefesi… Kısacası, çarpıcı, sıra dışı, biricik, ayartıcı, yegâne bilgelik… Hissetmeyi ne zamandır unutmuş; soğuk suyun altındaki tenin sıcaklığını. İnsan onunla sıcağı-soğuğu, mevsimleri yeniden tadına vararak, yaşayacaktı. Buna duygudaşlık diyebilir miyiz ?

İçgüdülerin mücadelesi denen ve dizginlenemeyen ulu hastalık.

Dokundu çıplak tene, heyecan denen doğallıktı bizi ilk yapan tabiilik. Tek sebep insiyaklardı, vücutların salgılarıydı hayata akıp giden… Yeryüzü işte bunların idamesidir, bunların avlanmasıdır. İçselleştirdiklerimiz içimizde mayalanarak özgürlükle anlaştı. Hor görülen pislik inancı, sevimsizdi ona göre ve yalnızlıktı.

Dıştan görülen modern ideler kaygıyla karşılandı hep, savunma mekanizması gibiydi.

Hayallerine baktı gerçek zannetti. (bir önceki türdeki yaratık) Bu güç onun rahatsızlığından geliyordu. Öyle olmasa doğal eziyetin ne anlamı kalırdı ki? Çok sevdi düşlerini, zihnini ama yine de bir şeye karşı moralsizdi, varsayımların kabulüne. Karamsarlık burada başladı hiç bitmedi. Kötümser görünüş, görüş estetiğe, özgürlüğe giden anahtardı, yeniden inşa etmenin mantığıydı. Haz: bir şeyler yaratmaktı sonra yok etmek kadar.-Beslenmek aslen buydu-

Bilerek ama kabul görmeyerek yaptı eylemlerini, müziğini, şiirini, sanatını. Karanlık ona aitti ve bütün pişmanlıkta. Bırakın pişmanlığı hissedelim dedi,  cezasını çekerken… Ki mutluluk çarmıha geriliyordu. Barbardı bu açıdan. Evlenmeden edindiği çocuk kendisiydi, bütün bu hengâme de.

Gurur onu bu hale getirdi! Ya da eksiksiz düşünüşünün çarpıcılığı mahvetti? Belki de bu ucuz kurgu onu yazmaya, düşünmeye itti. (Yüksek ulaşılamamış bir ilk örnek olarak) İçgüdüsel olarak (arzu yada başka bir şey) ruhunu sanata yüceltti. Çelişkisi birazcık olsun dinmiş olan bu insan, ilerleyen üstünlüğün, azlığın mezar taşı kıvamındaydı. İmzasıydı ölümün taş kadar sertliğiyle kurban eden. Üstün bir kavrayış yeteneği, zenginliği. Var eden buydu vücudunun her zerresini. Sıradan vasat aydınlığa kapılmadı, diğerleri gibi, inançla değil, boşluğu sancıyla ördü, türevledi.

Tinsel olarak derin bir metafizik istenç ama sığ olmayarak kesinlikle onun arkasında olan ciddi, inatçı bir samimiyet.

Konuşma yetisi

Değerli olma… Yok etmeden yükselemeyeceğini anlayan ve yazgısını elinde tutan, cezasını çeken bir karakteri şart koşuyordu. Sorgulama belki de cehaleti kavrama kabullenme derecesiydi. Yüzyıldır inanılan yoz tanrılar kirletti, kuşattı bütünü. Hayır! Bu şey ancak, yenilemenin saldırının çıkış noktası olabilir. Her yıkım yeni orijinal ruhu özeller içimizde. Yaşantı dediğimiz işte budur. Maskesiz, çıplak olarak çıktı umarsızca Gerçek. Cesaretsiz, hükümsüz zannetti varlığımızı. Soysuzluk değerleri arasında samimiliği savundu, basit durağan zamana karşı. Kelimelere hâkimdi.

Retorik bilişi: Etkileyici sanat

Doğallık hasreti hayat boyu irdelenen doğruluk bizi hümaniteye götürdü. Durmaksızın çürürken akıl… Doğurganlık öncesi. Karamsarlığın sonsuzluğuyla soğukluk dönemi. “Biz tarih ilerleyişi boyunca içimizdekileri (güdüleri) nerede unutmuştuk? Çok kalın örülen duvarlar.

Putlar, yalanlar, sahteler, önyargılar vb.

“Biz tarih boyunca insanı ikiye ayırdık. Bunu yaparken dahi unuttuğumuz hayvanı kullandık. Ve mücadeleyi bitirdik sanki, önceyi yok edip sonrayı yaşayarak…

Mayalanmış insanlık tinini bozguna uğratmak ne içindi? Özgürsüzlük tam anlamıyla sarmışken devleti, savaşı, masumluğu, suçu. Mağaradan doğan güneş kadar tatlıydı oysaki yaşamak, canlı olmak, zayıfların gölgesinde. Ayaklanmış bir özellik düşünün birey birey çılgınlık, vahşet. Ama sonunda hepimiz bir miyiz? Farklılık yarattıysa savaşın doğruluğunu, sebep ayrılıktır.

Saf var oluş ne derece bir sonsal tözdü?

Biricik savaşımız farklılık varlığı içindir.

Aklı doğuştan eksik olanların karşısında
Sesleniş.
Kim bilebilir deliliğin özgürlük olup olmadığını!

Evet’in değil hayır’ın dediğiydi bu yırtılırcasına. Bodrum katında söylenenler iyi saklandı zihinde. Bildiklerimizdi. Edimselliğini zehirledi birikimiyle. Ulu bir yükseliş süreciydi zamansız değersizlik. Refleksi rahatsızlıktan gelen kötülük… Bilgelik neydi peki? Geleceği görmek mi yoksa şarlatanlık mı geçmişin karşısında. İkisi de birbirinin içinde doğdu. İnsani olan mı yoksa doğru olan mı yok etmeye meyilliydi.

Tiyatral sözdizimi.

Hastalıklı kolu kesilen bir hasta gibi tarih biçimini-değerlerini alt-üst ediyor. Mabetlerin dilini öğreten tarih kundaktakine ezberletti. Suçlu sayılmanın hüznü perçinledi kaygıyı, nefreti. Dünyanın yaşı bunu tecrübe edebilir mi bizce?

Bütün bu sessizlik, vebayı getirdi ve zehirledi vücudu, iradenin özünü sıktı elleriyle. Yordu ruhun zarafetini… Onay veren uzuvları kesilmiş toplum. Yönetme kavramı. İmparatorluk nasıl idare edildi? Rahiplerle! Dindarane bir şekilde efsunlandık antik haysiyetimiz yanımızdayken. Davranışlarımızın değeri üzerine yeniden düşünme vakti… Bencilliği kaba bir karakterle yoğurduk, bilinçsizce oldu ama eşitlik olmadı. Sade, kendine has çatışkı eğilimi: Modernize.

Can Murat Demir

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR