Ana SayfaOkültizmSemavi Dinler ve Çelişkileri

Semavi Dinler ve Çelişkileri

Semavi dinler “Yaratıcı”dan bahsederken birçok çelişki bırakarak büyük soru işaretleriyle karşı karşıya gelmişlerdir. Semavi dinlerde hoşgörü, ahlak, bilgi çok önemli gibi gösterilse de değerlendirilmeden çok uzakta kalmıştır. Bir örnek verecek olursak:

Bakara/256: Dinde zorlama yoktur.
Tevbe/5: Müşrikleri, puta tapanları bulduğunuz yerde öldürün…

Yukarıdaki ayetlere göz attığımda ilk göze çarpan nokta, birbirine bu kadar tezat durum teşkil eden iki kutsal (!) söz. Muhammed’in bunları neden Kur’an’a koyduğunu ise ancak şu yolla açıklamak mümkün; o, günlük siyasi gereksinimleri gereği bu tür tepkileri kutsal (!) vecizeler halinde kutsal (!) kitabında yayınlama gereği duymuştu.

Semavi dinlerden olan insanların sürekli söylediği sözlerden biri de “yaratıcıyı sevin” kelimesidir. Onlar sürekli olarak yaratıcıdan korkmamak gerektiğini sadece onu sevmek gerektiğini savunurlar hatta yaratıcılarının da sadece sevgi istediğini ve sadece ona inanmalarını istediğini dile getirmektedirler. Allah’tan korkmuyorum, Allah’ı seviyorum! Bu söylem, en hafif deyimiyle, naiftir. Çünkü Kuran, korkutan sayısız ayetle doludur ve sevgiyi önceleyen ayetler pek azdır! Buna örnek verecek olursak:

Not1. Bir Kuran mealinin dizinine göre, Allah korkusuna dair 26, Allah sevgisine dair ise 9 ayet sayılmış. 1. ye ait ayetlerin hepsinde, açıkça, Allah’tan korkun ifadeleri yer almasına karşılık, 2. ye ilişkin ayetlerde, bir-ikisi hariç sevgiye dair bir kelime bulamadım!

Not2. İnsanlar ilahi addettikleri kitaplarda ve onları referans alan kaynaklarda anlatılanlardan korkuyorlar. Oysa, dünyanın güneş sistemi ve evren içindeki yerini, onun hareketlerini, güneşteki reaksiyonları, evrendeki büyüklük ve mesafeleri düşünseler, asıl o zaman korkarlar.

Bir diğer konu ise semavi dinlerin kitaplarında yüzeyselliğin mücizeye dönüştürülmesidir. Basit bir konu ele alınarak öyle büyütülmüştür ki oysa ki bu konu insan ilişkilerinden bahsetmektedir. Oysa ki semavi dinler var olmadan önce eski inançlardan günümüze kadar gelen yazılı tabletler mevcuttur, bu tabletlerde kozmik doktrin ve ruhsal boyutlardan bahsedilmektedir. Örnek verecek olursak :

-Tevrat’ta, MÖ 12. yüzyıldaki Dorlar (Deniz kavimleri) göçünü ve bunun Ortadoğu topraklarındaki etkilerini anlatan tek bir satır bulunmaz. Mısır’daki Amon tapınağı duvarlarında ise deniz adamlarının bu göçü, devletler yıkışları, Mısır ordusunun bunlarla yaptıkları savaşlar anlatılmıştır.

-Tevrat’ta verilen pek çok ad gibi Davud da bir lakaptı. Bulunan tabletlerde Davidum kelimesi geçer. Bu, komutan veya savaş şefi anlamına gelmektedir. Caesar (Sezar), Çar veya Kayser gibi bir unvanken sonradan bir isme dönüşmüştür.

-İsrail dini Babil sürgününe kadar çok geriydi. Yahudilerin o bölgede öğrendiklerinden biri de Mehdi inancıydı. Bu inanç eski İran dininde, “Zerdüştçülük”te bulunuyordu. İranlıların, Yahudiliğin son biçimini almasında büyük etkileri söz konusudur. (Musa ve Yahudilik, Hayrettin Örs)

Semavi dinlerin bir diğer çelişkisi ayırımcılık yapmalarıdır. Oysa ki insanlar dinlerinden bahsederken ırk ve millet ayırımcılığının olmadığını söylerler. Günümüzde tarikatların varlığını ve bu tarikatlar arasında yaşanan savaşları inanç tarihini okuyan herkes biliyordur. Yıllardır sünni –şii, katolik-provoslav savaşları ve diğer savaşları hatırlatmak gereksiz olur. Buna bir örnek verecek olursak :

Almanya’da, Nazi döneminde İsa’ nın Alman olduğu anlatılır, yazılırmış… 2000’lerde ise Türkiye’de, eski kültür bakanı Namık Kemal Zeybek’ ten bir iddia: Muhammed Türk kökenlidir! Çünkü onun atası İbrahim, Urfa civarında doğmuştur. Anadolu binlerce yıldır Türk yurdu olduğuna (?) göre… Muhammed Arap topraklarında doğup büyüdüğü için kültürel olarak elbette Arap’tır. Fakat ırk olarak Türk’tür!

İşte bu örnek, Batı’daki mazisi yaklaşık 200 yıl, Türkiye’ de ise 100 yıl olan milliyetçi / ırkçı ideoloji taraftarlarının, sevmedikleri veya düşmanı oldukları (farklı) bir ırktan, milletten çıkmış peygamber olgusu karşısındaki çıkmazlarını, tezlerindeki garabeti yansıtan iki örnektir.

Bir diğer konu ise semavi dinlerde erkek ve kadının eşit görülmemesidir oysa ki onlar dinlerinde erkek ve kadının eşit olduğunu söylemektedirler. Ama okuyan insan semavi dinlerde kadın ve erkeğin eşitsizliğini açıkça bilmektedir. Bir örnek:

Kadınlar tarlanızdır; onlara istediğiniz yönden varabilirsiniz… manasındaki ayetin iniş sebebi tefsirlerde yazılıdır. Malum; müfessirlerin çoğu, güya sahabelerin nakledilen görüşlerini dikkate alıp, ayetteki yönü pozisyon diye yorumlamışlar ve anal yani ters ilişkiye günah demişlerdir!

Daha önemli husus şudur: Muhammed’in sözleri de olsa, sonradan eklenmiş de olsa, bir ayet söz konusu olduğuna göre, konunun sahabeler arasında konuşulduğu, tartışıldığı kesin. Yani, dinimizin önderleri, mübarek insanlar, aralarında, karılarını, cariyelerini nasıl becerdiklerini konuşuyorlarmış!..

Bu yüzden ayetlerin iniş sebepleri yeniden yazılmalı bence…
Son olarak yazıma küçük alıntıları ekleyerek sizden ayrılıyorum:

“Tanrı diye bir şey yok, o kadar basit, diye başlıyor. Dünyanın yüzde doksan beşi böyle düşünmüyor diyorsun, öyle mi? Dünyanın yüzde doksan beşi böyle düşünmüyor çünkü dünyanın yüzde doksan beşi korkak! Burada işimiz bittiğinde ebediyen bitmiş olacağını kabul edemiyor!.. Hayat ölümü beklemektir, Alyoşa…” (Aydınlanma Değil, Merhamet, Alev Alatlı)

“Kozmosta hiçbir büyüklük ifade etmeyen dünyamızın bir köşesinde yaşadığımız küçük hayatı çok önemsememeyi öğrendim. İnançların, insanların ölüme karşı çırpınışı olarak tanımlanabileceğini kavradım ve o andan itibaren samimi dindarları eleştirmedim. Bu işi siyaset olarak kullananlara ise nefretim arttı…” (Sevdalım Hayat, Zülfü Livaneli)

“Dînî konularda kaynakların hiçbir şey ifade etmediklerini biliyor musun? Bir kaynak göstersem, kaynağın kaynağı gündeme gelir. Birbirine paralel iki aynanın arasında durmak gibi bir iş…”

İnsan mükemmel değildir, diyor Ortodokslar ama bilginin bir kısmı yanan bir çalıdan ya da Musa’nın fırtına bulutundan gelmiş bile olsa, İncil’i yazan insan… Bin yıllar içinde biriken kötü cümleleri ayıklayan bir redaktör gibi şurasını burasını kırpmış kitabın. Andrey’in yazdıkları nerede? Nerede İsa’nın çocukluğuna ait bilgiler? Son şeklinde yani kitlelerin eline ulaştığı şeklinde bunlar yok. Katoliklerin mali, siyasi, cinsel çıkarlarını gözetecek şekilde kesildi biçildi İncil…

Bundan sonraki durağım agnostiklik. Evet, gerçekten de insanın akıl erdiremediği muhteşem bir güç var ama din bunun cevabı değil.

İsa’dan 1400 yıl kadar önce Sanskrit yazılarında, ve İran (Farisi) edebiyatında rastlanılan güneş-tanrısı kültü; İ.S. 1. yüzyılda Roma’da görünür. İsa gibi Mitra da bir ahırda, kış solistinde (25 Aralık) bir bakire sayesinde doğmuştur. Başında hale ile resmedilir, havarileri ile son yemeğini müteakip, Baba’sına döndüğü anlatılır. Ancak, ölmemiş, göğe yükselmiştir. Yeryüzüne tekrar döneceğine, ölüleri dirilteceğine, hüküm gününden sonra günahkârları cehenneme göndereceğine inanılır. Mitra’ya iştirak edenler, vaftizden sonra ölümsüz olurlar. Mitra kültünün müritlerinden Roma İmparatoru Konstantin, 313 yılında 25 Aralık’ı Mitra’nın resmî doğum yılı ilân etmiş, ancak ihtidâ ettiği dinin Hıristiyanlık olduğunu söylemiştir. Milta kültü ile Hıristiyanlık arasındaki benzerliklerden bazıları, İsa’nın bir Pazar günü dirilmiş olması nedeniyle kutsal gün olması, mitra’ya tapanların papa dedikleri liderlerinin zaman içinde Vatikan’daki Papa’ya dönüşmüş olması, Myazda denilen Aşaîrabbani’nin Katoliklikte missa adını almasıdır.” (Aydınlanma Değil, Merhamet, Alev Alatlı)

“Rusya’da Hıristiyanlık yüzeyseldir Güloya. Ruslar çoğunlukla şamandır. Hıristiyan ritüellerini anlamadan tekrarlarlar… Üçer kere öpüştüler ki, bunun Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlüsüne gönderme olduğunu sonradan öğrendim. Tanrı üçlemeyi sever, diye bir deyişleri var… Rus Ortodoks ruhaniyeti, tabiat güçleriyle iç içe yaşamak ve Batı’ya öykünme, bunlar Rus kültürünün üzerinde yükseldiği üç temel sütundur…”
Aydınlanma Değil, Merhamet, Alev Alatlı

“Dürüst olmak gerekirse, İncil’in [Eski ve Yeni Ahit’i (birlikte) kastediyor.] büyük bölümünün sistemli biçimde zararlı olduğu söylenemez ancak bu kitap epey tuhaftır. Bu, bizim hiç tanımadığımız ve birbirlerini genellikle tanımayan yüzlerce anonim yazarın, editör ve kopyacının dokuz yüzyıl boyunca düzenlemeler yaparak, değiştirerek, tercüme ederek, saptırarak ve geliştirerek karman çorman bir hale getirdikleri tutarsız belgelerden oluşmuş bir antoloji için gayet normal bir durumdur.” (Tanrı Yanılgısı, Richard Dawkins)

Ave Ate Maledictum

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

17 YORUMLAR

  1. Sayın Fatih düşünceleriniz önemlidir ama örnek verirken kendi örneğinizi değil söylediğiniz gibi benim bulduğum anlamsız çelişkilerden örnek verirseniz sevinirim.Farkındaysanız burda din hakkında olan yazılarımda soru cevap oyununa girmemek için konuyu başka yönlere çevirmemek için böyle şekilde yazıyorum. Eğer siz bu tarz direk sunulan çelişkileri anlamsız biliyorsanız benim için anlamsızlığı hangi noktada gördüğünüzü öğrenmek önemlidir.

  2. (Sadece Kur’an Ve İslam Adına olan kısımla ilgili)

    Aslında bu yazıyı editör tavsiyesi üzerine okudum.
    Niyetim elimden geldiğince burada bulunan “sözde çelişki” olarak algılanan durumlar hakkında bir “cevaplar linki bankası” gibi araştırıp yazacaktım tüm cevap linklerini. Ancak görüyorum ki burada bulunan “sözde çelişkileri” yazan arkadaşın yanlı ve yanlış bir araştırma anlayışı var.

    Çünkü bahsettiği sözde çelişkilerin neredeyse tamamı ilk akla gelen, neredeyse cahiliye döneminden beri sürekli olarak ön plana çıkarılan ve sürekli olarak cürütülen durumlar.

    Yazar arkadaş bu bilgileri toparlamak, derlemek için epey bir vakit harcamış belli; ancak bu vaktin yarısı kadar da cevaplar konusunda bir araştırma yapsaymış bu yazının ne kadar temelsiz olduğunu anlarmış.

    Örneklendirelim:
    Ben birisinin hıristiyan oluşunu anlayamam. Tarihi gerçekler ile inandığı kitabın değiştirildiğini kanıtlayabiliyoruz çünkü.

    Yazar arkadaş da bu tür gerçek bir “çelişki” bulabiliyorsa tekrar konu üzerinde konuşuruz. Ancak şu haliyle, bu yazının bir manası yoktur maalesef…

    • Fatih Bey, moderatör dinlerdeki çelişkiler konusunda sanırım biraz yetersiz delil sunmuş siz de bunlarmı çelişki diye cevaba girişmişsiniz. Kuran daki çelişkiler, tuhaflıklar, masallar, hatta zırvalar bu kadar az değil sayılamayacak kadar çoktur. Bu na karşın, insan üstü, tanrı dan başkasının o tarihte bilemeyeceği tek bir bilgi yoktur (cımbızla kelimeleri çekip, bilimle ilişkilendirip mucize yapanlar hariç onlar bir deha) kuranda güneş çamura batar, hz. Meryem e harun adında olmayan kardeş yapılır, göktaşları yıldızdır, hatta dünyaya dökülebilirler, dünyanın ucu vardır yuvarlak değildir yani, insan kalbiyle düşünür beyin bilgisi yoktur, bu ve benzeri çelişkilerle doludur imla hataları eksik-fazla kelime, genel anlamda tutarsızlık tekrarlar vs. Vs. Doludur fakat tüm bu tutarsızlıklara dincilerin cevabı vardır tabi inanmak için dinleyenler de bunlara seve seve inanır. Fakat bir kere acaba mı deme cesaretini gösterebilen ve “araştırmadan ikna olmadan inanmam” diyebilen herkes, din denen şeylerin orta çağ karanlığından bu tarafa geçmemesi gereken, günümüz insan aklıyla alay etmekten başka bir mana taşımayan şeyler olduğu anlar.

  3. Sayın Melih, saygı anlayışınızla göstermektesiniz ki “saygılarımla” diye yorumunuzun sonuna yazmanız saygınızın sırf görsellikten ibaret olduğunu gösteriyor. Sizin için saygı, karşınızdaki insana “kör” demek ise sizin seviyenize inme fikrim yoktur.

    Saygılarımla.

  4. mevzudan kaçıyorsam 25 gündür burada ne isim var. kaldı ki ispat diyorsun habire kuran dan ayet sunarak açıklıyorum. örfi İslamı bile nadir kattim isin içine. sen bilgiyi almissin ama gönül gözünü kör etmişsin. merak etme bu korlukle omrunun geri kalan yillari bos geçecek.

    saygılarımla…

  5. Sayın Melih, sürekli göz göre göre mevzudan kaçmanız herkese malumdur. Ben size tutarlı isbatlar sunuyorum ki siz bunun aksini boş konuşmanızla idda etmek istiyorsunuz. Tasavvufu araştırmama gerek yok 2-yıl Nesim-i Hattat-i toplumunda üyeliğim olmuştur ki tasavvufun üst düzeyinden bilgi almışımdır. Bence sizin araştırmaya ihtiyacınız vardır. Evet tasavvuf yeniden doğuşu kabul eder ama islam kabul etmez. Eğer tasavvuf hakkında bilginiz olsaydı, nebatat- nefsi hayvanat düşüncesinden bahsettiğimi bilirdiniz.

    Bundan sonra yazacağınız tutarsız isbatı olmayan konuşmalarınıza cevap yazmayacağım çünkü buna pek fazla zamanım yoktur. Ne zaman karşıma isbatlı bilgilerle çıkarsanız o zaman cevaplarım. Yoksa her tarafta iman iman iman korku korku korku cehennem cehennem cehennem diye kabusu olan kelimelerle yaşamaktadır insanlar; tıpkı sizin gibi, bir de bu insanlara zaman harcandığını düşünün, herhalde yıllarımı alırdı boş yere…

  6. ben yeni bir korku türü ortaya çıkarmadım. bir imanlı olarak korkmak var ki sonunda Allah’ın sunacağı güzelliklere ulaşmak bilinci ile bir de içinde boşluk ile belirsizlikleri bekleyerek. tasavvuf da ki yeniden doğuş farklı bir şey, konuyu bence iyi araştırın. Tasavvuf, Allah karşısında yoksul olmaktır. Onun karşısında yoksul ve aciz olmak, ona muhtaç olduğunu kabul etmektir. tasavvufî yol, ilahî olanda yeniden doğmak ve böylece Allah ile birleşmek için insanın tensel doğasından çıktığı bir yoldur. ayrıca islam bunu kabul etmez diye genelleme yapamazsın çünkü kıyamet günü bir kere diriliş var ama dünyaya degil tabi…

  7. Sayın Melih , korku korkudur ve korku acizliktir. İnsan bilmediklerinden korkar. Siz korkuya sıfatlar yaratarak kendinize hakk kazandırmaya çalışıyorsunuz ki imanın korkusu diye bir korku türünü ortaya çıkarmış bulunuyorsunuz. Ayrıca filmlerden esinlenerek yazan bir insan değilim eğer yazılarımı dikkatlice okusaydınız korku kavramının derinliklerinden bahsediyor olduğumu anlardınız. Araştırmaktan korktuğunuz halde bunun iman korkusundan ileri geldiğini savunuyorsunuz ki sizin korku kavramı hakkında olan bilgi derecenizi göstermektedir.

    Tasavvuf konusuna gelince, günümüzde radikal islamcılar tasavvufu islam dışı olarak görürler ki bunun nedeni tasavvufta olan düşüncelerin ve felsefi fikirlerin islama zıd olmasıdır. Madem tasavvuf konusuna dokundunuz o zaman size tasavvufa göre soru sormam gerekicek.

    İslam dini ölümden sonra yeniden doğumu kabul ediyormu ?

    (Cevabınız hayır olacak çünkü islam dini bunu kabul etmez, oysa ki tasavvuf kabul ediyordur)

    Bu durumda yinede kendinize zıd olarak konuşmaktasınız ki buda islamın çelişkilerini bir daha ortaya çıkarmaktadır.

  8. bir kaç haftadır seminer işim vardı, cevap vermemiş gibi oldum kusura bakmayın. bakın ben size diyorum ki, Allah her medeniyete peygamber gönderdi ve onlara öğretilenler ile şimdiki arasında fark yoktu yani Allah’ın varlığı, birliği, iman… tabi ki İslam ile beraber daha dataylı bir öğreti-Kitap geldi çünkü toplumlar oluştu bu toplumların hataları oldu, tarihi olaylar meydana geldi bunlar anlatıldı.

    Korku dediğin şeyi bir sinema filmi izlerken hissettiğin duygular olarak algılıyorsun ki İmanlı bir korku çok farklı bir şeydir.

    Kozmik doktrin konusuna gelirsek… İslam’ın, Kuran’ın dinin alakası yok diyorsun. Senin verdiğin örneklerden gidersek mesela yedi ölüm; tasavvuf da Nefs-i Emmare Nefs-i Levvame Nefs-i Radiye gibi kavramlara bir bak istersen. Tekamul diyorsun; Nuh suresi (14. ayet) ayeti kesmeden veriyorum] “Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır”

  9. Sayın Melih,

    Ben size allah kelimesinin kökeni bile gösteriyorum ispatlı şekilde siz allah kendinden önceki peygamberleri göstermiş diyorsunuz. Sümerler ve mısırlılar dinlerine değişik uygulamalar sokmuşlar diyorsunuz oysa ki bunun islamla hiçbir bağlantısı yoktur. Bunu söylemekle islamın değişikliğe uğradığını kabul ettiğinizi mi söylemek istiyorsunuz ?

    İnsanoğlu hiçbir zaman zayıf ve aciz olmamıştır. İnsanoğlunun zayıf olduğunu idda ediyorsunuz bunun sebebi de birtakım korkularınızdan dolayı olmalıdır ki islam dininde insanlar yeteri kadar korkutuluyor. Bu korkulardan tabi ki kendinizi zayıf hissetmeniz normaldir.

    Kozmik doktrin nedir onu açıklamam lazım size çünkü kozmik doktrinin dinle, islamla, kuranla, hatta ilahtan başka ilah yokturla hiç ama hiç alakası yoktur.

    Kozmik doktrin:

    Atomun yaranması,
    kozmos kuvveti-kuvvetin dengesi,
    kaos halkası-ses-ışık-eter haraket,
    ‘Mutlak’
    ‘Tezahür’
    ‘Tekamül’
    ‘Form’
    ‘Yaşam’
    Yedi Ölüm Kanunu, Kümenin Lordları ve Doğa Kanunları gibi geniş bilgileri anlatır.

    İslamın bunlarla bağlantısı olmadığını öğrenmiş oldunuz.

    • Sayin bu yorumu yapan zaat, okadar isik yili ötelerinde bilmem ne atomlarindan yaratilmis nesnelerin varligindan haberdar olmak icin ve ayni nesnelerin atomlarinin sayilarini bilmek ve bu nesnelerden bazilarinin ayni gezegenimizdede oldugunu ve bu nesnelerle yasadigimiz hayati kolaylastirdigimizi ve belirttiginiz gibi;

      Kozmik doktrin:
      Atomun yaranması,
      kozmos kuvveti-kuvvetin dengesi,
      kaos halkası-ses-ışık-eter haraket,
      ‘Mutlak’
      ‘Tezahür’
      ‘Tekamül’
      ‘Form’
      ‘Yaşam’
      Yedi Ölüm Kanunu, Kümenin Lordları ve Doğa Kanunları gibi geniş bilgileri anlatır.

      Terimleri bilmek ile veya ele gecirmek ile acaba kime üstünlük saglayacagiz? Bunlari yaratip sekil veren Yüce bir Yaratan olan Allaha´mi? Ve bunlari bilip ögrenip ele gecirmekle acaba islam´in ne alakasi var ve bu bilgilere sahip olanlar müslüman olup islami kabul edemezmi demek istiyorsunuz?

      Bütün bu yazdiginiz terimleri elde ettiniz diyelim simdiki aklinizla ve simdiki tekniginizle öyle ya teknik ve bilim ici ice iki nesne ayirt edilemez kavramlar aynen ruh ve vücud gibi. Bu terimlerle belkide prof ünvani alip fiziktör, dogabilimci, asmaci, kesmeci, naneci, cayci, kahveci vs. gibi mesleklerdede calisabilirsiniz ama o sizin idda ettiginiz o muhtesem, din ve ilah tanimayan bilimcilik sifatiniz ve bunu her yerde üstün oldugunu savunundugunuz aristokrat filozofculugunuzlada inanin bir bok dahi ne üretebilirsiniz neden ispat edebilirsiniz, nedenine gelince;

      Üzerinde yasadigimiz gezegen bize ait degil, yediklerimiz ictiklerimizde öyle, aldigimiz verdigimiz nefeste, icinde bulundugumuz vücudta ve yeyip icip disari attigimiz diskida ve o diskiyi o hale getiren mekanizmada ve daha niceleri bize ait degil ama o muhtesem biliminiz ve tekniginiz halen bunlara cevap verebilecek halde degil ve halen ruh denilen nesneyide görüntüleyebilmis degil bu tekniginiz yani daha insan tam anlami ile cözülememis bir sir iken siz hangi akil ile filanca terimlerle üstün oldugunuzu ve bunlarin islamla alakasi olmadiginiz savunabilirsiniz?

      Belki Kuran-i Kerimi yanlis anliyor olabilirsiniz ama bu demek degildirki siz yanlis anladiginiz icin O´da yanlis olmak zorundadir. Madem o kadar Bilmek ve Ögrenmek istiyorsunuz pekala size bir kac kitap tavsiye edebilirim, belki cok baskici gelebilir ama zamanla bir roman okur gibi elinizden düsüremeyecek hale geleceksiniz ve hatta yemekten icmekten kesileceksiniz buna ismimden dahada emin olarak yemin edebilirim.

      1. Kitap – Marifetname, Yazari ise Erzurumlu ibrarim Hakki
      2. Kitap – Kimyayi Saadet, Yazari ise imam Gazali

      Bu iki kitabi okumadan islamin bilime ve teknige bakisinin nasil oldugunu asla ögrenemez ve kuru gürültü yapmaya devam edersiniz buda sizi cevrenizde cahil yapar. Bir kac link ile Müslümanlarin neleri kimlerden önce nasil kesif ettiklerini ögrenmek icin bir kac link veriyorum belki faideli olur.

      http://www.sabah.com.tr/fotohaber/yasam/muslumanlarin-en-buyuk-20-icadi?albumId=35533&tc=39&page=1
      http://www.akademikbirikim.net/?_args=dynamicPage,212&nd=53
      http://www.turkislamtarihi.nl/bulus-ve-icatlar/hasan_calibi.php (bu adreste sol kösede bir resim var üzerine tikla büyüt sonra iyi incele ayni resim Türk hava Kurumu müzesinin duvarlarinda asilidir yani fake degil)
      http://kordugumgibi.tumblr.com/post/61613004468/musluman-bilim-adamlari-ve-buluslari (bu adresde´de cok mühim icatlar hatta atomun aciklamasi vs.bilgiler mevcuttur, istersen wiki pedia sana daha yardimci olabilir, londra oxforda gitmeye gerek yok)

      Daha baska bilmek istedigin bir bilgi olursa bana direk e-mail at bende bana ait olmayan ancak ögretilenden ilmin zekati geregi sana yardimci olmaya calisirim söz.

  10. öncelikle şunu söyleyeyim burada yazılan yazılara sonsuz saygım vardır, yazarlar hakkında kişisel görüş barındırmam.yazı için ellerine-emeğine sağlık. keşke yorumu uzun tutup zahmet etmeseydin çünkü yıllardır bu varsayımların bir çoğunu okuduk-konuştuk vs. görüyorum ki ayet ayırmaktan vazgeçip karşılaştırma metoduna geçmişsin bu konuda da şunu söylemek isterim; sümerlerden mısırlara, tevrat ve incil indirilen halklara kadar herkese peygamberler inmiştir. Bir kısmına kitap inmiştir ama çoğuna uyarı şeklinde gelmiştir ve buna sümerler-mısırlılar… da dahil. Sonra onlarda değişik uygulamalar sokmuşlar dine. Kuran- Kerim kendinden önceki peygamberleri anlatır hep ve Allah inanınca yönelik bu öğretiler Allah tarafından gönderilmiştir, tabi sonradan “örfi” hristiyanlıkta olduğu gibi insan uygulamaları dine sokulunca tekrar peygamber gönderilmiştir. Araplarda yoldan çıkınca onlarada gönderilmiştir, aynı İsrailoğulları gibi.Hatta Kuran-ı Kerim Hz. Muhammed’i bile sakın yoldan çıkanlardan olma diye Kuran-ı Kerim’de uyarır. Kaldı ki Emeviler – Fatımiler bunu Araplaştırmaya çalışmıştır evet ama şükür başaramadılar. İnsanoğlu zayıftır. Kelimelerin anlamları binlerce yıl önce Hz. Adem’e cennetten çıkmadan önce öğretildi. Bir kelimenin anlamı varsa o da Allah’tan. Kozmik doktrin diyorsun; La ilahe illa Allah (mutlak gerçeğin dışında gerçek yoktur) diyerek kozmolojiye güzel katkılar sağlanır bence…

  11. yanıldıgın nokta bu işte. orjinal dilinde arapça da ayet bütündür, noktalama işaretı ile ayrılmaz. Türkçeye uyması icın noktalama kullanılır. onun icın ayeti kesemezsin. ben evde oturuyorum cümlesinde “oturuyorum”u çıkarırsan ne olur, yerine 1001 şey koyarsın… ayrıca kuran kadar akıla, bilime onem veren bir kitap bulabilir misin bilemem. tabi dini körelten hacı-hoca değil, ilim adamı bakiş açısıyla…

  12. Sayın Melih, gerçek değişmeyen ve mutlak olmak zorundadır. Şöyle ki geometri hesaplamalarını örnek alırsak ki bu hesaplamalar mutlak ve değişmezdirler her zaman, hesaplamayı parça parça bölersek ayrı ayrılıkta yeni anlamlar ve çelişkisiz sonuçlar alacağız. Çünkü onun temeli değişmeyen mutlak gerçektir. Eğer Kuran temeli değişmeyen mutlak gerçek üzerinde kurulmuş olsaydı ayrı ayrılıkta parçaladığımız da ele aldığımız zaman çelişkisiz olmalıydı.

    Ayrıca insanlar bilgin olarak doğmazlar, onların her daim öğrenmeye ihtiyaçları vardır. Onlar öğrendiklerini bir an veya bir saniye içinde gerçekleştirmezler. Zaman içerisinde küçük bilgileri elde ederek kendilerinde bilgi hazinesi yaratırlar. Tüm bunları görmemezlikten gelirsek bile kuranın alıntı olmadığını kimse ispat edemez ama alıntı olduğunu birçok insan ispat edebilir.

    Saygılarımla.

  13. bu yazı da çelişkili. ayeti niye kesip yazıyorsun. bakara 256 dinde yani inanan için zorluk yok der, tevbe süresi zaten bir uyarı süresi, 5. ayette de tevbe edeni bırakın der. bütün konular da temelsiz analizler. ne güzel…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR