Sinema Üzerine

Günümüzde eğlence sektörünün içinde kalmış olan sinemanın değeri oldukça farklılaşmış ve körelmiştir. Artık boş zamanlarımızı doldurma üzerine bir aktiviteye dönüşmüş olsa da aslında sinema, aktarılan mesajı duyularla okuyabilme sanatıdır.

Sinemanın felsefe ile olan ilişkisine genel olarak baktığımızda, yönetmenin hayata ait olan düşünce, eleştiri ya da tecrübesinin görsel ve müzikal elemanlarla perdeye yansıtıldığını görürüz.

Özellikle düşün-yoğun filmleri ele aldığımızda genelde bir “yavaşlama hali” görmekteyiz. Buradaki yavaşlama hali aslında bir nevi günlük rutinlerimizden çıkıp hayatı temaşa etmeyi yani bir eylem yapmadan sadece izlemeyi hatırlatır. İnsanın arada sırada hayatla temaşa halinde olması, hayatı daha iyi anlamasına sebep olur. Bu yönden sinemanın hem hatırlatıcı hem de farkındalığı arttırıcı yönleri vardır. İşte sinemada da bu yavaşlığı görürsünüz. Bazen bir filmi izlerken karakterlerle aramızda bir bağ kurar ve kendimizi onların yerine koyarak olay akışını buna göre değerlendiririz. Burada bir sanat aracının, insanın sorgulayabilme ve yorum yapabilme yeteneklerine olan katkısı da açıkça görülür. Kişiye özel etkilerle yansıyabildiği için aynı zamanda kitlesel bir sanat aracıdır sinema.

Günümüze baktığımızda insanlar, her filmden kendince düşünce, estetik, ideal çıkarabilmektedir. Özetle, insan aklı daha çok söz sahibidir. Aklının derinlerine nüfuz edemeyen insan, sinematografik yorumlamaları geliştiremediğinden bir filmi sadece tüketme amaçlı izler. Entelektüel derinliği olan bir seyirciye denk geldiğimizde durum farklıdır. Bu seyircinin bazılarına sıradan görünen bir “araba” sahnesini varoluşsal arketiplerle eşleştirdiğini, bu sayede o sahneyi diğerlerine nazaran farklı okuduğunu görürüz. İşte sanattan alınan haz duygusu burada başlar. Bu arketipleri görebilmek, filmle temassız bir dokunuş halidir.

Son olarak, günümüzde hala sinemanın çok önemli bir yere sahip olduğuna inanıyorum. Aklını ve bakış açısını sinema için geliştirebilen insan, hayatta daha yavaş olabilmeyi, göz önündeki varlıkları soyutlamadan farkındalık haliyle hayatın içinde kalabileceğinin kanaatindeyim. Bir araç olarak sanat, insana anlam arayışında ve asıl amacını bulma yolculuğunda katkı sağlar. Hayata renk ve zenginlik katarak gerçekliği hatırlatır. Ölümlü olduğunu unutmuş olan insanı bazen acımasızca silkeleyerek nereden geldiğini hatırlatır. Sinemanın sanattan almış olduğu güç felsefe ile birleşir, insanın aklına ve nefsine farkındalık sağlayarak bu farkındalığın getirdiği hazla alınması gereken dersi öğretir.

Selin Yıldız

Selin Yıldız
Selin Yıldızhttp://www.felsefehayat.net
1 nisan 1999 tarihinde Bursada doğdum. Uludağ Üniversitesi makine mühendisliği bölümünden 2021 yılında mezun oldum. Uzun süredir felsefeye duyduğum ilgi sebebiyle okuyup araştırıyorum. Konuşulması ötelenmiş konuları kendi perspektifimle okuyucuya aktarma amaçlı yazıyorum.

1 Yorum

  1. I have a theory that cinema is just not as important today as it used to be decades ago. This isn’t just about the quality of film declining, but the relevance of the cinema medium itself. In the past, people went to the movies to learn about themselves, about the world around them. Today, we can literally google anything; today we dont need to go pay tickets to a comedy when there’s social media apps like tik-tok to make us laugh. The way we consume cinema and media overall has changed. Our attention span is shortening. The Dawn of Man scene in Kubrick’s 2001 wowed audiences for decades, but most of Gen Z whose brains have been rewired to skip a buffering video, will be ill-prepared to appreciate such a scene.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR