Ana SayfaYazarlarMine SakaYa Kalbine Dokunsaydı?

Ya Kalbine Dokunsaydı?

Ya dokunsaydı kalbine.. Daha çok incinmez miydin? Daha çok yaralamaz mıydı böylesi seni?

O şehvetli benliğini kadınların mükemmel vücutlarına değil de, kalbine vermiş olsaydı nasıl hissedersin? Acaba öyle olduğunda nefret edebilir miydin? Yoksa yine ” Ben hayatında değildim.” ‘lerle mi kandırırdın kendini? Yine yutkunurken o acıların canını nasıl yaktığını da yutar mıydın? Ses çıkarmadan bakar mıydın o adamın gözlerine. “Ben nasıl bir adama aşığım.” diye düşünür müydün? Tekrar ellerinden tutabilir miydin o zaman? Yüzünü gördüğün de ilk günkü aşkı görebilir miydin kalbine dokunsaydı başkasının. O zaman aldatmış mı sayılırdı? Hayatında olmasa bile seni ‘başkasının kalbine dokunarak’ aldatabilir miydi? Senin için evet. Ya o? Nasıl intikam alırdı ki senden başka türlü. Onun canını yaktığın kadar senin canını başka nasıl yakabilirdi ki? O olması gerekeni yaptı. Sana ait zannettiğin vücudunu başkalarına verdi. Onların yanında gözlerini açmıştı gündüzlere. Onlarla günaydı. Ve daha bilmediğin neler kim bilir..

Sen,
Sadece onun için ağlarken, o başka gözlere bakıp kahkahalar atıyordu.
Sen,
Yazın ortasında onsuzluktan üşürken, o başka vücutlarda terliyordu.

Tek suçun gitmekti. Gitmek kazanan olmak değildi. Gittiğinde kaybetmiştin. Daha ilk gününden belki. Sensiz olamayacağını düşündüğün, hayalini kurduğun aşkın, daha ilk günden sana ait olduğunu söylediği güzelliğini başka bir kadına yakıştırmıştı bile. Doğru ya sen terk etmiştin. Hiçbir şey söylemeden terk edip gitmiştin. Hiçbir şey söylemeden ölmüştün.
Sen yoktun.
Siz yoktunuz.
Sessizce ölen bir aşk vardı.

Bunun acısını başka kadınlardan çıkarttığını zannederken o, her inlemede sen hıçkırıyordun. Onun içtiği şehvet sonrası sigarası, senin yalnız geçirdiğin bir gecenin sonunda yeni pakete ulaşmadan önceki son sigarandı. O çektiği dumanı üflerken yorgunluğunu üzerinden atıyordu, sen sigara dumanında onu bulup iyice içine çekiyordun. “Bari ciğerlerimden gitmesin” dercesine. Çok insan tanıdın, hepsine onu anlattın.. Duyduğun şeyler aynı şeylerdi ;

“Üzülme geçer.”
Geçmiyordu.
Saatler, günler, haftalar, aylar geçti.
“O” senden bir türlü geçmedi.

Geçecekti.
Saatler ve belki birkaç gün sonrasın da geçti.
Çok güzel geçtin ondan.
Bir başkasına kalbini açmaya hazır olduğunu sanmıştı.
HAYIR.
Senden başka kimseye o kadar zamanda kalbini açamazdı.
En azından bunu yapmazdı..
Senden geçmedi, ondan da geçmeyecekti.
En azından sen öyle düşünüyordun..

Bir insan öldüğüne ne kadar pişman olur bilinmez ama sen pişman oldun. Ölmen bir şey değil de sessiz ölmek sana koydu. Basit bir şekilde gitmedin ondan. Basitçe ölmedin. Hem sen kazanmadın ki. Aşk kaybetmiş gibi aldığı intikam da neydi öyle? Sen giderken kaybettin. Zor olanın kalmak olduğunu değil, gitmek olduğunu anladın.. Sen kaybettin. O geride kalmanın intikamını aldı. Halbuki ölmüştün.

Sen sessizce giderken aslında sessizce ölüyordun.

Mine Saka

Mine Saka
Mine Sakahttp://www.felsefehayat.net/
1994 yılının soğuk bir Şubat günü, İstanbul’da doğdum. Yalova Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği mezunuyum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Konaklama İşletmeciliği lisans öğrencisiyim. Okumaya ve yazmaya tutkum çok küçük yaşlarda başladı. Yazı yazmak benim için özgürlüğün soyut boyuttan somuta boyuta geçişidir. Az konuşan çok yazan, gezelim – görelimci , hızlı karar veren, halinden memnun, çok Beşiktaşlı, biraz ağzı bozuk, biraz kırgın, en çok hırçın, biraz da Mine işte.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

DİĞER YAZILAR