Ana SayfaÇ(alıntı)Popper'den Gönüle

Popper’den Gönüle

Öğrencilerinin yazdıklarından, öğrencilerinin öğrencisinin söylediklerinden çıkarıyorum: Ünlü filozof Karl Popper, huysuz, zor bir adamdı. (Okuduğum kişilerden biri Feyerabend!) Söylediklerini inanılmaz titizlik ve tutkuyla temellendirmek isteyen, ciddi, hâlâ üzerinde ondokuzuncu yüzyıl bilim insanlarının ve düşünürlerinin yoğun ”ağırlığını’ taşıyan, mesafeli bakışlarla insanlara yaklaşan ”hakikat âşığı” değerli bir kişiydi. (Onunla ”uzunca” bir süre birlikte yaşamışlardan edindiğim izlenimler bunlar, yanılabilirim, kısa görüşmelerde kibarlığın ve insan saygısının yoğrulduğu bir yürekle, sıcak görünmüş olabilir!) Kendine özgü açık bir dille yazardı. Süvar Köserâif gibi sıkı felsefe okurları ve düşünürler, bu dille Popper’ın inanılmaz ”açıklar” verdiğini söylerlerdi! Bana da öyle gelir, galiba Feyerabend’a da öyle gelirdi. Çünkü Popper, cesur bir ”tilkiydi”, ihtiyatlı bir ”kirpiden” ziyade.

Felsefede tutumlardan söz eden bir yazar, iki temel tavır ileri sürmüştü, gençlik yıllarında okuduğum, yazık ki şimdi anımsayamadığım bir yazısında: Ya tilki olur, saldırırsınız ya kirpi olur savunursunuz. Kirpi düşünürler, hiç açık vermeden düşünmeyi severler. O nedenle sıkı bir ”analitik” tutumla, kavramlarını açık kılmaya çalışır, ”ayrıntı sektirmeden” yürümeye çabalarlar. Tilkilerin ise amacı, saldırmak, yakalamaktır. Avlamaktır. Elbette onlara saldırırlarsa tilkilikten kirpiliğe dönüşebilirler ya da tilki olarak savunabilirler kendilerini. (Bir düşünür çırağı ya da taslağı olarak ben, kendimi bir ”dağ keçisi” olarak görmüşümdür! Dürbünlü tüfekleriyle teknolojik donanımlı avcıların kolayca vurduğu.)

Popper, dar alana kendini sıkıştırmamış bir bilim felsefecisi idi. Bilimsel bakışı kültüre, tarihe, politikaya, metafiziğe yöneltmeyi seçmişti. Onun çok bilinen ilkelerinden biri de, bir savlar bütünlüğü oluşturan bir kuramın bilimsel olabilmesi ilkesidir. Kabaca söylendiğinde, bir sav, yanlışlanabilir olduğunca, bilimsel olmaya adaydır. Sav ya da kuram, kendi içinde ne zaman yanlışlanabilir olacağını söylemeli ve kendini yanlışlamaya çalışmalıdır. Sav, yanlışlamalar karşısında, direndikçe sağlamlaştırılmış olur. (“Sağlamlaştırma” ya da ”pekiştirme” diye çevirilebilecek sözün İngilizcesi ”corroboration”!)

Bu açıdan, bir sıçrama yapılarak, denilebilir ki: bilim insanı yiğit olmalıdır! Kendi kuramını, yanlışlayacak (çürütecek de diyebiliriz, ”refutation” karşılığında!) cesareti, niyeti olmalıdır. Bir kez bilim namusu ona kendi kuramının, hangi gözlemlerle, olgularla, ölçümlerle, karşılaştığında yanlış olabileceğini kuramında belirtmesini buyurur.

Oysa insanda, kendini doğrulama eğilimi baskındır. Yanlışlama çabalarından ürker, birçok insan. Savları, kuramı, hep doğrulansın yanlışlanmasın ister! Üstelik her yanlışlama atılımı karşısında felsefecilerin ad hoc manevralar dediği, manevralarla kuramı kurtarmayı çabalar, kuramının yanlışlanamayan, çürütülmeyen bir ”ayrıcalık” taşıdığını savunur.

”Şu şu durumları gözle de çürüt beni bakalım” diye yazmalı alnında bilimsel kuramların. Bilimden gönüle: Şu şu insanları, olayları çıkar karşıma da zorla beni ey hayat! Hayat içinde koşuşturmalarımız sırasında soruyorlar bize: ”Nereden geliyorsun?” ”Kendimi yanlışlamaya çabalamaktan!” diyebilir miyiz? Kimi yanlışlama geçirmez hayatlar, ısrarla şöyle diyebilirler: O kadar uğraşıyorum, hiç yanlışlayamıyorum kendimi, yanlışlarımı bulamıyorum; görüşlerimi savlarımı sınadıkça, sınadıkça hep haklı, hep doğru çıkıyorum. Hatta daha tilki olanlarımız: Valla hep yanlışlanmak istiyorum var gücümle, bir kez olsun hayat benim yüzüme yanlışlığımı vursun istiyorum, ama olmuyor işte!

Yanlışlanmaya istekli, yanlışlanmaya açık bir yaşam, içten, kendini elden geldiğince çarpıtmayan bir yaşamdır. Yıkımlardan korkmaz. Tıpkı bilimde olduğu gibi, yanlışlandığında yeni savlar üretir, yeni bakışlar, yeni anlamlar. Bilim tükenmez. İnsan tükenmez.

Gökyüzünde yıldızlar doğuyor, yıldızlar ölüyor; yeryüzünde anlamlar doğuyor, anlamlar ölüyor. İnsan anlamlar yaratan bir varlık, oluşturduğu anlamları gerçeğin karşısında sınamak olanağında olan. Hayatın sınavlarına cesurca girebilmektir, anlam yoğun yaşamak. Yıkılmaktan, yanlışlanmaktan korkmamalı: Doğruyu bulma, buluşturma, oluşturma için gerekir.

A. İnam

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Gönül ve Din

Beni dindar insanların topluluklarında, yayın organlarında gören dostlarım,"zaten biliyorduk, dine kayacağını; "gönül" "gönül" diye diye, sonunda vardın, varacağın yere" diye takılırlar. Suçlayanları da vardır....

A. A. Maledictum’un 4. Yıl Özel Mesajı

Bizler sadece tek bir şeyi biliriz, ruhumunuzun derin anlam taşıyan yüklü boşluklarından doğan gerçekleri yazmak ve yeni nesillere hatıra bırakmak... Bu hatıramızı okuyanlar ve...

Gnostisizm

Gnostisizm: Batınî bilgi (içsel). Gnosis: Bilme, bilgi, tanıma. Gnostik: Kendinin bilgisini bilenler anlamına gelir. Gnosis hakikatin deneysel bilgisidir. Gnosis bir varoluş halidir. İçsel bir bilgidir. Dışarıdan bakınca...

Küçük Günışığım

küçük günışığım sensiz ruhsuzum gölgem bile yok sokaklarda küçük günışığım aşkımın bekçisi varoluşum sensiz anlamsızım nefes alamam tenin yokken küçük günışığım hayatım ellerinde ben seninim o yataktayken gezinen dudaklarım dokunan ellerim cennetini ararken ben hep seni düşlerim küçük günışığım bırakma sakın sensizken...

Doğrudur

Doğrudur, ayyaşlar sevebilir geceyi bir çocuk sevilmeden ölebilir. Yetmişlik bir rakı açılır, içilir. Vıcık vıcık üzerine yapışır kederler. Müzeyyen dinlersen ağlatabilir, doğrudur... Müzeyyen okurken hüzünlü,...

Germania

Germenlerin evlilik bağları nedeniyle başka kabilelerle karışmadıklarını, ayrı, bozulmamış bir halk olarak kaldıklarını söyleyenlerin düşüncelerine katılıyorum. Bu nedenle sayılarının çokluğuna karşın Germenler her yerde...

Bilimlerin Kraliçesi Olan İlahiyata

Burada bir kısmını okuyacağınız, Galileo’nun Toskana Büyük Düşesi Christina’ya yazdığı mektup (1615) bir bilimadamının bağımsızlık bildirgesi olarak adlandırılabilir. 1611’den itibaren bu büyük bilimadamı (1564-1642)...

Ölüm

Gecenin dudağından karanlık emiyorum Gündüzün cesedini hicrana gömüyorum Gözlerim parça parça, kırık aynalar gibi Yüreğim, cehenneme dönüşen bahar gibi Yarasa kanatları bürümüş mehtabımı Kör bir papağan gibi açmışım kitabımı Okuyorum;...

Böyle Buyurdu Zerdüşt

Nedir Yahudi ahlakı, nedir Hristiyanlık ahlakı? Rastlantının suçsuzluğunun katledilmesi, mutsuzluğun "günah" kavramıyla kirletilmesi, kendini iyi hissetmenin tehlike, kendini fizyolojik olarak kötü hissetmenin vicdan kurdunca...

Tanrı Kanatları

Kimsesiz sahralarda kimsenin bilmediği ben varım. Beni ziyaret etmezler ben istediğimde onları ziyaret ederim ve ben istediğimde onlara ziyaret etmelerine izin veririm. Kimsesiz sahralara...

Radio

Ed Harris ve Cuba Gooding Jr.’ın başrolleri paylaştığı “Radyo”, duygu yoğunluğu yüksek bir dram. Film, Jones (Ed Harris) adlı bir lise koçunun, Radio (Cuba...

Uygar İnsan Ve Uygarlık

Uygar insan olmak bir diploma sahibi olmak ve bilgi biriktirmiş olmaktan öte bir yaşam tarzıdır. Bu açış konuşmasında uygar insan olmanın ölçütlerinden söz edeceğim....

Edepsiz Ritmler

bir ben var benim ardımda. uzak durmak isterim bu kalabalık şehirden benliğimden gündüzü alan ama bu umarsız yıllar içinde bize en basit keyfi sunan edepsiz ritimlerin kanı kaynıyor bu soğuk günlerde bu...

Totem ve Tabu

Tabu sözcüğü Polinezyaca bir sözcüktür, tam çevirisi güçtür; çünkü karşıladığı anlam bugün bizde kalmamıştır. Eski Romalılar zamanında böyle bir sözcük vardı: sacer sözcüğü Polinezyalıların...

Ay, Felakete Uğrayan Bir Uzay Gemisi midir?

Şimdi de Ay kayalarının kimyasal özelliklerini göz önüne alalım. Amerikalı bilim adamları, artalizler sonucunda, Ay kayasında krom, titanyum ve zirkonyum buldular. Bunların hepsi de...