Seni çok ama çok seviyorum. Karanlıkların koynuna sığınmış atmayan kalplerin Tanrıya yalvarmalarından daha fazla umutluyum. Seni çok ama çok seviyorum. Kefenim olman için yalvarıyorum Tanrıya. Ama çok farklı ilerliyor her şey. Engel olamıyorum. Belki de engel olmak istemiyorum. Bilmiyorum… Çok daha sersem bu sefer adımlarım. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Ya bir testi olup kırılacağım ya da bir su olup akacağım. Yalvarmalarım sonuç vermiyor. Tanrı’nın varlığını unuttum bile. Acıma duygum her geçen gün azalıyor.
Merhametim yok oldu asırlar önce. Farkına vardırmıyor yalnız kalmışlığım. “Niye” diye sorduğum her an daha da çok batmaktayım bu karanlık balçıkların içine. Ölüyor muyum, öldürüyor muyum ? Bilememek çok acı. Her an geçmişin acısıyla yaşamak… Hesabını vermek istiyorum. Alsınlar kanımı damarlarımdan. Kimse anlamıyor, bilmiyor, duymuyor. Ağlıyorum! Bu enkazın altında, sessizce ve korkakça ağlıyorum. Bu sefer kaçmak istiyorum. Takatim yok artık. Ağır sorumlulukları ve “gerekenleri” istemiyorum. Tanrı duyuyorsan eğer, kulun ağlamakta. Duymuyorsan da canın cehenneme. Kaybedecek tek şeyim: Özgürlüğüm ki hayatıma bedeldir. Velhasıl, kaybedecek tek şeyimdir hayat. Vaat edilen sonsuz cehenneme rağmen…
Okumayın; istemiyorum. Sessizce kapatın bu sayfayı ve gelmeyeyim aklınıza. Sadece haykırıyorum. Kalbim neyi inildiyorsa onu söylüyorum. Sessizce yaşamak ve ağlamak… Gizlilikten nefret ediyorum. Kimsenin hiçbir şeyi bilmemesinden, var olanın farkında olamayışından. Ben sadece haykırıyorum bu sefer. Kısmen yaşıyorum biraz. Engel olamıyorum işte. Engel olamıyorum tüm o aldanışlarımın esiri olmaya. Sessiz kalmak istemiyorum ama sessiz kalıyorum attığım her yanlış adıma. Mezarıma yanlışlarımla beraber gömülecek olmaktan nefret ediyorum. Bir gün küfürleri hak edeceğimi bilmiyordum bu dünyaya gelmeden önce. Ve bir gün günahları seveceğimi, ruhumu şeytanın kutsallığına esir edeceğimi de… Hiçbir şey sandığımız gibi değil. Hiçbir şey gördüğümüz gibi değil. Yok oluyoruz yavaş yavaş kimsesiz karanlığımızda. Ve yaşlandırıyoruz anıları her geçen gün daha da eskiyen ve günahla bütünleşen damarlarımızda. Engel olamıyorum kurşunların tekrar namlulardan bir hiç uğruna fırlayacak olmasına. Bunu istiyor muyum bilmiyorum ama; lanet ediyorum sebep olan hayatıma.
Okumayın, istemiyorum! Açıkça söylüyorum işte: Defolun!
Defolun! Yalnız kalmışlığınızı terk edermişçesine mahvederken kuytularınızda.
Defolun! Ve bakmayın suratıma.
Defolun!
Defolun! Çıldırmışçasına gülmelerden zevk aldığınız değersiz yalnızlıklarınıza.
Defolun! Paramparça olacak vücudunuzun bin bir türlü zevklerinin huzuruna.
Defolun! Darmadağın karanlığınızın tutsak kaltaklıklarına.
Ve defolun! Paramparça cesetliklerinizle yaşadığınız bu hayatın kutsal karanlığına…
Hakan Badik