Ana SayfaÇ(alıntı)Kafka'nın Herkesten Saklanan Sırrı!

Kafka’nın Herkesten Saklanan Sırrı!

Neden yolculuğa çıkılır: İş veya firar amaçlı değilse, “yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak,” diye özetlenir bu durum genellikle; yeni yerlerin önünde durup bakmak, yeni insanların risklerine, tehlikelerine açık olmak heyecan verir yolcuya. İnşa edilenin, manzaranın geometrisi/varlığın kimyası derken çıkılan yolculuk bir “fen meselesi,” şaşkınlık ya da mutluluk bir “matematik denklemi” olur. Canlısıyla, yeryüzüyle dünyayı müşahede altında tutma fırsatı yakalandı mı kaçırmamalı. Öğrenmekten çok gözetlemek diye adlandırdığım bu ferahlatıcı faaliyet, her şeyi bırakıp kendinize baştan başlayabileceğiniz bir adres ve yol arkadaşı arama çabası da sayılabilir mi acaba alttan alta; bunu tur acentalarında çalışan çılgın psikiyatrlara sormak gerekir.

Dünyanın Merkezine Tünel Kazmak adını vererek topladığı öykülerde Kevin Wilson, canımızı yakan gerçeklere gülmemizi, neşelendiğimizi iddia edeceğimiz parodilerde ise burulmamızı öneriyor.

tunel-kazmak-kapak

Tuhaf: Olağan hayatlarla paralellik kurmak hepimize huzur verirken bize ters gelen uç hayatları merak etmekten de uzaklaşamıyoruz. Entrikalar, skandallar, cinayetler, seri katiller, tecavüzler, soykırımlar, işkenceler, savaşlar, ihanetler izlediğimiz, okuduğumuz, bilgi edinmek için can attığımız şeyler. “Ailece severek izlediğimiz diziler”, “bestseller romanlar”, “ödüllü filmler” hep buralardan besleniyor, eleştiri havasına bürünüp takipçi avcılığına soyunuyor. Hepimiz düşüyoruz zaman zaman bu hataya veya bile isteye yapıyoruz bu hatayı. Müşahede ile röntgencilik arasında salınan uygar kişi “her şeyi devletten bekleme” kuralına sadık kalıp barışı kendi tesis etmiyor mesela. Ötekileştirmeyi, ırkçılığı, cinsiyetçiliği yok saymıyor; devlet politikası neyi gerektirirse öyle düşünüyor, öyle harekete geçiyor, öyle yaşıyor ve öyle arzulamayı bir norm kabulleniyor. Yazının başlığının ilgisizce “Kafka’nın Herkesten Saklanan Sırrı” konması ve okurun bu tuzağı izlemesi, sırra erme saçmalığı hepimizin zaafı işte!

İnsan, üstüne binen vicdan, adalet gibi hiç de semai olmayan, tamamen bize dair hesaplaşmalardan boğulduğunda, köşeye sıkıştığında da yolculuğa çıkıyor alelacele. Farklılığın aslında tamamen bizim sıradanlığımızın çoğunluğundan kaynaklandığını kabule yaklaşmıyor. Etki-tepki, sebep-netice gibi felsefe alfabesinin temel taşlarına takılıp yere kapaklanmayı soylulaştırılmış ilkelliğine yakıştıramıyor. Yakıştıramadığından öfkeleniyor, nefret etmeyi öğreniyor ve güç uygulamayı hak sayıyor. Dünyaya yaşamaya değil, iktidar kurmaya/iktidardan yana olmaya geldiğine inanıyor ne yazık ki. Tüm çocuklara okuma yazma derslerinden sonra Şamanizm açıklanmalı – doğanın çağrısı “Vahşetin Çağrısı”na dönüşmeden.

İnsan, etki-tepki, sebep-netice gibi felsefe alfabesinin temel taşlarına takılıp yere kapaklanmayı soylulaştırılmış ilkelliğine yakıştıramıyor. Yakıştıramadığından öfkeleniyor, nefret etmeyi öğreniyor ve güç uygulamayı hak sayıyor.
İnsan, etki-tepki, sebep-netice gibi felsefe alfabesinin temel taşlarına takılıp yere kapaklanmayı soylulaştırılmış ilkelliğine yakıştıramıyor. Yakıştıramadığından öfkeleniyor, nefret etmeyi öğreniyor ve güç uygulamayı hak sayıyor.

Peki ama diğerlerinin hayatları hayatta kalmamıza bir engel oluşturmuyorsa, bir ölümcül tehlike değilse, bu olumlu/olumsuz ilgiyi sadece “sosyal bir canlı” olmakla açıklamaya kalkışmak açık seçik politik bir davranış, politik manevra hatta kendimizi kandırmak sayılmaz mı?

Kaçımız bir Scrabble Fabrikası’nda harf üretim ünitesinde işçi olarak çalıştık? Kalıptan dökülen onlarca harf rastgele etrafa saçılırken kaçımız yan yana gelen harflerin birdenbire oluşturduğu kelimelerin büyüsüne kapıldık ve her şey değişti? Kaçımız bu kelimelerden bir kurtarıcı tasvir ettik ve o kurtarıcının kurduğu cümlelerin ışığında devrim yapabildik?

Kimimiz harflerin, kimimiz sayıların peşinden gidiyor sonuçta; asıl ikilik bu. Ayrımcılık kaçınılmazsa tek doğru ayrışım yolu, çatal o.

Kapatıldığımız mağaradan çıkmak için ikiye ayrıldık; sayıların peşinden yukarı doğru gidenlerden bir daha haber alınamazken, harflerin peşinden aşağı, derinlerine doğru giden bizler başımıza gelecekleri hâlâ bilmemekteyiz.

Dünyanın Merkezine Tünel Kazmak adını vererek topladığı öykülerde Kevin Wilson, canımızı yakan gerçeklere gülmemizi, neşelendiğimizi iddia edeceğimiz parodilerde ise burulmamızı öneriyor. Yalnızlık bir hüzünden çok bırakılma ile ilgili onda. “Tuhaf: Olağan hayatlarla paralellik kurmak hepimize huzur verirken bize ters gelen uç hayatları merak etmekten de uzaklaşamıyoruz,” demiştim az önce. Olağan tanımının uç hayat üzerindeki baskısı “marjinal” sıfatıyla kapalı aşağıladığımız, bir yandan da özendiğimiz trajedileri doğurmuyor mu?

Kevin Wilson, belki de neyi kurcaladığını bir öyküsünün başına koyduğu William Saroyan’dan alıntıladığı şu sözlerle özetliyor: “İnsanın kendisi çer çöptür ve ömrü boyunca dünyaya çer çöpünü yığar… onun içinde yaşar. Ona bayılır. Ona tapar. Biriktirir ve başında nöbet tutar.”

Saroyan’ın kökleri Bitlis’e kadar uzanıyorsa, Wilson onu ciddiye alıyorsa, bu kitap yaz sıcağında epey keyiflendirecektir sizi. Beni iyileştirmeye yardımcı oldu diyebilirim. (Kitabın sonundaki ek bölüm şaşırtıcı. Madem konumuz meraktı; kitabı incelerken öğrenin onun ne olduğunu.)

Küçük İskender
www.sabitfikir.com

Editör (CMD)
Editör (CMD)http://www.felsefehayat.net
Yazılarını Mavi Melek Edebiyat Topluluğu, Düşünbil gibi dergilerde yayınlama fırsatı buldu. FOL Kitap öncülüğünde bazı kitapların hazırlanmasında görev aldı. Bu kitaplardan bazıları "Sorunsallıkta Yaşamak", Jan Patočka, Plotinos, "Tanrı, Ruh ve Mit", Henri Bergson. 2009 yılından bu yana felsefehayat.net'in (kurucu) editörlüğünü sürdürmektedir.

BAŞLIKLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Nilgün Olsaydı Kuşlar Derdi Sadece

Nilgün, İnsan, hayatın neresinden dönerse dönsün bazen kâr etmiyor. Her insan kırılgan bir eşya gibi duruyor bu dünyada. Bende kırılıyorum işte. Kendimi boşlukla sınıyorum ve düşmek istiyorum kendi...

“Duygular Yada Ruh Halleri” Bir ‘Katarsis’ Felsefesi

“Duygular ya da Ruh Halleri” Hakkında Duygular ya da Ruh Halleri, ilk başlarda okumakta zorlandığım sıkıcı bir metin gibi görünse de, metin ilerledikçe Descartes’in satır...

Nietzsche’nin Kavramsal Armağanları

Zaman zaman kimi büyük kişileri anarız: yıldönümlerinde, o kişilere gereksindiğimiz vakitlerde. Bu tür vakitlerde çoğunlukla yaptığımız şey anımsanan kişinin tarihsel bağlamda dönüştürücü ve ses...

Hayat ve Gerçekliğim

kendimi bir kere daha bırakıyorum gerçeğin koynuna. bu kez gerçek bir kabulleniş olacak insanların hiçbir şekilde kabullenemeyeceği bir gerçeğin içindeyim doğduğumdan beri insanların beni görmelerinden korkuyorum. kendimi görmekten korkuyorum...

Beyti Dost Celse: 14

Doğru yolun yolcuları, korkunuz..! Gönül kırmaktan utanınız..! Her şeyin ortaya döküldüğü gün, yine yalnız kalacak gönül kırıcılarıdır. Etrafınıza dikkatli gözlerle bakınız. Gerçeklerin size güldüğünü...

Kuran, Hz. Muhammed’den Önceye mi Ait?

Geçen ay İngiltere’nin Birmingham kentinde bulunan dünyanın en eski Kuran-ı Kerim cüzlerinin, Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemden önceye tarihlenebileceği, bunun da İslamiyetin ilk dönem tarihinin...

Tragedya’nın Doğuşu

Tragedya'nın Doğuşu'na (1872) karşı insaflı olabilmek için birkaç şeyi unutmalı. Bu kitap başarısız yanıyla, örneğin Wagner'ciliği bir yükseliş belirtisi sayıp ona yararı dokunmasıyla yaptı...

Hayatı Düzeltemeye Çalışan Devrimciler, Önce Kendinize Bir Bakın!

“Beni düzeltmeye çalışma” dedi Salim. “Ben böyle iyiyim. Rahatımı bozma, insanlardan hoşlanmadım hoşlanmayacağım da; bu yüzden uzak tut onları benden, mümkünse hiçbirisiyle tanışmak istemiyorum;...

Tanımlama Tutarağı

Denemeyi tanımlama zamanı geldi mi, dersin. Böylesi bir zaman söz konusu değil ki, geldi, diyelim. Tersini düşünenler çıksa bile, ya da yeterince düşünmeye sıra...

Gözlerimi Kapatıyorum

gözlerimi kapatıyorum sakın sigara içme söz vermiştin hatırlıyorum bütün benliğinle içmemeliyim demiştin gözlerimi kapatıyorum sakın sigara içme dudaklarının dumanla sevişmesini kıskanıyorum gözlerimi kapatıyorum kovalarken ölüm bizi nikotin cennetinde her yerini arzuluyorum gözlerimi kapatıyorum sakın sigara...

Zamanın Anlayışının Hiçliğe Karışması

O: Sen zamanın var olduğu düşünerek yaşadın ve varlığını zaman içinde hapsettin. Oysa ki zamanın var olmadığını bilmelisin, eğer zamansız varoluşta olduğunuzu anlarsanız size...

Deccal

... Kendimizi aldatmayalım. Hiperborlularız biz, - pekâlâ biliriz ne denli kopuk yaşadığımızı. «Ne karadan ne de denizden bulabilirsin Hiperborlulara giden yolu» : bunu daha Pindaros bilip...

Saçlar

Bataille: “Azize, zevk düşkününden ürküntü ile kaçar; kendi ile onun itiraf edilemez tutkularının aynı olduğunu bilmez.” Gözler büyüleyicidir, ağız baştan çıkarır, göğüs ve kalçalar heyecanlandırır,...

Yekta Kopan ile Söyleşi

Yekta Kopan, Artful Living Edebiyat Söyleşileri'nde yeni yılın ilk konuğu olacak. 9 Ocak Perşembe günü saat 19.30'da Art!Space'te gerçekleşecek olan etkinlik öncesi Kopan'la minik bir...

Korkuyor

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor,...