Kendimi Yeneceğim

Biliyordum, yanılmamıştım ben. Ölüm benim için soğuk bir uyku değildi. Bir kurtuluştu. Bir unutuluş, insanın kendisinden sıyrılmak istemesiydi. Oysa ne geçebilecektim o sınırı, ne de geriye dönüp devam edebilecektim.

Neyin anlamını arıyordum. Tanrım, bir reddediliş bu kadar mıydı? Bu kadar mı acıydı her şey. Her şey hiçbir şeye dönüşüyordu artık. Anlamını bulamadığım çok şeyin içinde. Her şey nerde başlıyordu? Ölüm nerde? Yaşamak nerde? Kimse bulamadı bunların cevabını. Bende bulamadım. Aradıkça delirmeye başlıyor insan. Cinnet dolu bir beden kalıyor geriye. İnsan neden bu kadar çabuk harcayabiliyordu rüyalarını? hiçbir cevap yok. Bir şey biliyordum tek bir şey. Dünya, çocuklara kıyanların yeriydi ve çok acı vardı, dayanamayacağım kadar acı. En çok bu yüzden delirdim ben en çok bu yüzden canım acıdı. Acılarıma duyarsız kalan bir tanrıyı reddetmemin nedeni buydu işte. Unutmalıydım o yüzden her şey’i. Zaten insan unutandı, unutup yoluna devam edendi. Öyle değil miydi geride bırakıp yaşamanın kuralı? Yanılmış mıyım ben yoksa?

Hayatım boyunca yanıldım oysa hayatım boyunca varlığıma karşı yanıldım. Hiç uymadı bana yaşamak hiç olmadı. Kendi çelişkilerimden kurtulmalıydım artık. Yaşam hakkını savunurken kendi varlığına son vermek mantık hatasıydı nasılsa. Oysa öyleydi her şey. Bu kadar çabuk harcanan rüyalar bitince insanın bir yaşamaya dair düşleri de bitecekti. Aslında her şey kendinizi düşürmek için beklediğiniz bir yükseklikte başlıyordu. Aşağısı derin çukurlarla doluydu. Göz açıp kapatınca ve bitince o atlayış her şey’in anlamını bulacaktı insan ama kendiside yok olacaktı. Ne kadar çok korkunçtu tanrım ne kadar çok korkunçtu bu. Ne kadar çok dayanılmaz ve çekilmezdi hayat. Bize dayatılan varlığı reddetmenin ardından kazdığımız hayatın çığlık tünellerinde cinneti yazan erdemlerimizi, övgülerimizi, başarılarımızı ve ölü olan kendimizi hiçbir yere sığdıramayacaktık. Hiçbir şey’in anlamı uymayacaktı bedenimize. O yüzden gitmeliydi insan. gitmeliydi ve tanrıya karşı gelmeliydi. Her şiire ölümü anarak başladım. Düz yazılarıma da aynı şekilde başlamaya kalkıştım.

Sonra yazmamaya. Sonra kelimelerden kurtulmaya, sonra olmamaya, sonrası cinnet, sonrası reddetmek, sonrası inancını yitirme ve sonrasında kafası karışır insanın. Neye nasıl inanacağını bilmez insan. Bu yüzden defalarca unutmayı denedim kendimi. Kendimi yeneceğime dair bir mücadeleydi bu.

Ben bu mücadelenin neresindeyim? Neden bu kadar çabuk pes ettim bilmiyorum ama unutmaya çalışmalıyım. Unutup yoluma devam etmeliyim. Her neyse deyip kalkmalıyım ayağa. Sonra yine karşıma geçip “kendimi yeneceğim” demeliyim kendime.

Ya da kim bilir, belki bir ihtimal olur ve ben bütün reddedilişlerimin sınırında yaşamaya heveslenirim…

Sonya Bayık

Konuk Yazar
Konuk Yazarhttp://www.felsefehayat.net
Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız makalelerinizi themetallords@hotmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır.

BAŞLIKLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

DİĞER YAZILAR

Dahası - Ötekiler - BAŞKASI

Aylak Ruhlar

Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketliyseler, yüz bin çeşit otlarla dolar. Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Kadınlar kendi başlarına...

Kuşlar Ölüme Doğru

Canhıraş bir çığlık kopuyor gökyüzünden Gözyaşları boşalıyor çocuğun gözünden. Bir düğüm çözülüyor dudaklarımdan Hayat geçiyor başımın üstünden Bütün lodoslara yılmış gibi kalbim. Soğuk ve tatsız umutlarım. 1 artı 1’in hesabından...

Karanlığa

Karanlığa ve diri serinliğe gömülü alandaki bahçe. Gecenin karanlığında devliğini yitiriyor yüzlerinin arasından ışıklar sızan evler. Geçmiş göklerin derinliğinde, yıldızlar arasında ürkünç çöl. Büyük ve parıltılı ateş sağırlaşıyor ulaşarak...

Nicedir Sessizlik Nicedir Sadakat!

nicelerden geçtim gördüm hakikati bir nefes kadar hayatlarıyla, ölümsüzleri gördüm. ve aldıkları nefesle hayatı öldürenleri… nicelerden sordum, duydum sesleri seslerde hissiz yürekler yüreklerde, sessiz bedenler gördüm… nicelerden duydum, sordum sesleri kimsesiz çığlıklarda...

Bütün Yolculuk Boyunca Hasret Ayrılmadı Benden

Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden gölgem gibi demiyorum çünkü hasret yanımdaydı zifiri karanlıkta da Ellerim ayaklarım gibi de değil uykudayken yitirirsin elini ayağını ben hasreti uykuda da yitirmiyordum Bütün...

Hicran Rüzgarı

Hicran rüzgarıyım, işkence seli Kuşandım sevginin intizarını Mecnun, yüreğine saldığım deli Bitmeyen bir aşkın ihtirasını Hicran rüzgarıyım; alevden tahtım Benliğim hasretle büyüyen bebek Kerem' i Aslı' nın "ah"ına yaktım Kanatlarım ateş...

Estetik Acı Üstüne

Estetik acı ne demektir? Herkes ona katlanabilir mi? Ya da herkes ona sahip olabilir mi? Bu yazının konusu zikredilen bu sorulara verilen cevaplardan ibarettir. 1....

Aşk Tanrıyı Utandırdı

Herkeste sahte iman sahte güman, Dedikü ben severüm melaikeüm Dedi ben severüm aşk temizdür yarim benüm, Derdi nale çekünce yırttı kefen gitti kerem Koşti koldan kola yardan yare...

Zamanın Keşişi Jerzy (2. Bölüm)

Burada istenmiyorsun" dedi yaşlı adam. Çevresini saran insanların düşmanca bakışları bir an dondu. Her birinin yaşlanmış bedenleri üzerinde göğe yükselirken bakışları, tertemiz çocuk ruhların...

Gece Gelen Yokluğun

Enigma, şarap ve duman. Bir uçurum var arkamda, düşmeli miyim sana doğru? Yürümeli miyim yoksa gururla? Anlamsız bir döngüyle sarsıldı evim. Kapımda bekleşen gece varlıklarının homurtusu uyutmuyor beni. Çağırıyorlar. Beni...

Schopenhauer Felsefesi

Felsefe bilindiği üzere hayatın içindeki rahatsız ve sorgulayan bireyin ilgi alanına girmektedir. Buradan hareketle felsefe getirdiği çözümlemelerle var olan hayatın mevcut giriftliğine veya basitliğine...

Sümbül Efendi Efsanesi

Efsaneler, rivayetler hep insan üzerine değil. Koca Mustafa Paşa Camii'nin avlusundaki dev ve yaşlı ağacın hikâyesi de bir hayli ilginç... Cami avlusundaki bu yaşlı...

Öyle Bir Hayat Yaşadım Ki

Öyle bir hayat yaşıyorum ki, Cenneti de gördüm, cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki, tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, Kendime bir...

Dr. Bedri Ruhselman

Neo Spiritüalizm’in kurucusu Dr. Bedri Ruhselman, 1898’de İstanbul'da doğdu. Tıp öğreniminin dördüncü yılında, müzikle ilgilendi, Tıbbiye’den ayrıldı. Prag konservatuvarına girdi, keman virtüözü oldu, yurda...

Kör İnanç ve Maneviyat

İnançsız olan birini kör inançlı biriyle karşılaştırdığımızda karşımıza nasıl bir tablo çıkar? Hangisi üstündür, inançlı olan mı, yoksa inançsız olan mı? Kronik bir (toplumsal)...